1.2

321 42 20
                                    

Kızıl Dolunay, gecenin sinsi karanlığını aydınlatıyordu. Çok büyüktü, Felix onu saatlerdir izliyordu ve bir büyüye kapılmış gibi hissediyordu sanki. Kırmızı ışığın altında yüzü ve çilleri parlıyor, tenine değen ışık sanki içindeki bir şeyi harekete geçiriyordu.

Gözlerinin simsiyah olduğunu fark ettiğinde olduğu yerde kalakaldı. Zira vücudu ruhunu değiştiriyor ve ikinci siyah ruhu ortaya çıkıyordu. Biraz sonra gerçek Felix; yani Angelus gidecek, yerine ikinci ruhu; yani Demonium gelecekti.

Damarları iyice belirginleşti, yüzü bir kendi yüzüne bir de sivri dişleri olan siyah gözlü ve sadece kötü düşünceler barındıran Felix'e dönüyordu. Ayağa kalktı, bunu kendi isteğiyle değil, Demonium'un isteğiyle yaptı.

Bir anda kapı çaldığında, Demonium bunun Chan olduğunu fark etti. Angelus'la iş birliği yapmak istemese bile aynı vücut içinde barınıyordu bu iki ruh ve dönüşüm daha tamamlanmamıştı.

Angelus kendi vücudunu geri çekmek istedi çünkü Demonium Chan'ı öldürmek istiyordu. Ancak kendi vücudu ona değil Demonium'a itaat etti. Kapıya doğru sakin adımlarla ilerlerken insanoğlunun yüzünde bir Felix'in kendi yüzü ve bir de ikinci Felix Demonium'un yüzü beliriyordu.

Kapıyı açtığında önünde Chan'ı gördü Demonium. Chan'ın ise gözünün beyaz olması gereken yerin bile simsiyah olduğu ve irislerinin zor farkedildiği sivri dişli yaratığı gördüğünde gözleri açıldı şaşkınlıkla. Bu Felix görünümünde bir yaratık mi? diye düşündü ama bu Felix'in ta kendisiydi.

Elleri Chan'ın yakasını tutup hızla onu içeri çekti. Chan'ın boğazını sağ eliyle sarmalayıp onun ayaklarını yerden kesti. Chan zorlukla nefes almaya çalıştı ve refleks olarak Felix'in boğazındaki eline koydu elini.

Angelus her ne kadar karşı koymaya çalışsa da Demonium dinlemedi. Yaratıldığı andan itibaren ilk defa serbest kalmıştı ve şimdi onu yaratandan yıllarca onu hapsettiği için intikamını alacaktı. Angelus ona aşık olsa bile.

[...]

Tanrı'nın katı deprem olurcasına sallanmaya başladığında herkes olduğu yerde kalakaldı. İlk defa böyle bir şey oluyordu ama herkes bunun ne anlama geldiğini biliyordu; Tanrı şu an zarar görüyordu.

Tüm melekler Dünya'ya inmek istedi. Hepsinin içini bir korku kaplamıştı ama dışarıdan sakin görünüyorlardı. Hızlıca tartışmaya başladıklarında ise aralarında sakinlik kalmamış, herkes bir kargaşa içerisinde bağırmaya ve fikrini söylemeye başlamıştı.

Minho'nun tüm Tanrı katında yankılanan sesi herkesi susturdu.

"İlk önce biz ineceğiz! Üç ana melek ilk önce inecek! Karar verildi! Burada bekleyeceksiniz!"

Tüm melekler başını eğerek sustuktan sonra üç melek de ardında farklı renklerde küller bırakarak kayboluverdi.

[...]

Chan vücudu duvara sertçe çarptığında acıyla inledi. Felix'i ilk defa böyle görüyordu. Kızıl Dolunay olduğunu sadece birkaç saniye önce; kapıyı çaldığında fark etmişti. Kızıl Dolunay'ın Demonium'un salındığı evre olduğunu biliyordu. Ancak çok geç kalmıştı ve onu kimse kurtaramayacaktı.

Ana melekler bir ışık huzmesinin yanıp sönmesiyle evin salonundaydı. Hyunjin hızlıca Demonium'un üstüne koştu, ama Demonium onu çoktan fark etmişti ve diğer eliyle onun kolunu kavradığında, kol küllerle birlikte yanmaya başladı. Küller birer birer uçup giderken Hyunjin'in kolundan eser kalmamış, omzuna kadar koca bir boşluk oluşmuştu. Hyunjin omzunun kırmızı ve siyah renklerle karışık yerini tutarak dizlerinin üstüne çöktü, duyduğu acıyı azaltmak istercesine inledi sarı saçları öne düşerken.

Dark Eyes |Chanlix ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin