||~Farklı Bir Beden~||

2.4K 154 88
                                    

28.07.2021

***

İki bölüm birden yayınlamıştım. Okumayanlar 2. bölümü de okusun <33

Önümdeki bedene, daha doğrusu kendi bedenime bakıp şok içerisine girmiştim. Bu olamazdı. Böyle bir şeyin mümkünatı var mıydı?

Ellerimi yumuşak toprağa bastım. Dizlerimi kıvırmış, öylece bakıyordum. Az sonra tuhaf bir soluk sesi geldi bedenimden. Koruyla sıçrayıp geriye doğru kaydım. Ayaklarım toprak zeminde kayıyordu. Bir yere tutunma ihtiyacı duydum.

Soluğum kesiliyordu. Bunun mantıklı bir açıklaması olmalıydı. Kendi bedenimde değildim. Biraz sakinleştikten sonra hareketsiz duran bedenimde doğru yaklaştım. Elimi nabzımın olduğu yere doğru götürdüm. Atmıyordu...

Korku dolu bir ses çıktı boğazımdan. Anında gözlerimden yaşlar boşalmıştı. Boğazıma kadar çekilmiş ceketin -yani bedeninde olduğum ambulans görevlisinin- fermuarını indirdim. 

Korkuyla yutkundum. Ne yapacağımı bilmediğim için herhangi bir müdahalede de bulunamıyordum. Ya ölürsem...

Bacaklarımı zoraki bir şekilde hareket ettirip doğruldum. O esnada birkaç fenerin aydınlatması ve gelen seslerle arkamı döndüm. İtfaiye ve ambulans görevlileri yanıma geliyordu. ''Oğuz! Durumu nasıl?'' Adam bana bakarak konuşuyordu. Oğuz... Ambulans görevlisinin adı Oğuz muydu?

Adam yanımıza yanaştığında bana sinirli bir bakış atıp kolumu kavradı. ''Oğlum sana söylüyorum konuşsana!'' Cevap vermediğimde sinirli bir soluk verip, kenara itti beni.

Aklım yerinde değildi. Zihnimde binlerce şey dönüyordu. Böyle bir şey mümkün değildi. Eğer vücudumdaki farklılıkları görmesem, ruhumun bedenimden çekilip, birkaç dakika sonrasında gökyüzüne doğru süzüleceğini düşünebilirdim.

''Kalbi atmıyor.'' Duyduğum şeylerle, bakışlarımı görevlilere çevirdim. Yerde yatan gerçek bedenime kalp masajı yapıyorlardı. İçimdeki acıyla haykırmak istiyordum ancak boğazım, sesimin çıkmasına mani olacak kadar acıyordu. Hayır hayır... Bunlar bir rüya olmalıydı. Uyanacaktım. Evet, birazdan uyanacaktım.

Onlar benim yerde yatan bedenime müdahale ederken, ben bir süre onlara izlemeye devam ettim. Telaş içerisinde hareket ediyorlardı ancak ben hiçbir şey anlamıyordum. Bir anda gelen kararla, boğazımdaki acıyı umursamadan yukarıya doğru tırmanmaya başladım. Arkamdan Oğuz diye bağırdıklarını duyabiliyordum. Nefesim yorulmamdan dolayı daha çok daralmıştı. Buradan gitmeliydim. Neden gitmek istediğimin farkında olmamak çok daha kötüydü benim için.

Dakikalar sonra asfalta ayak bastığımda dizlerimin üzerine çökmüştüm. Öksürmeye başlarken birileri yanıma geldi. Bir şeyler diyorlardı ama az önceki gibi seslerini duymuyor, dudaklarının hareket ettiğini görüyordum.

Yanıma gelen, kollarımdan tutmaya çalışan insanları kenara itip, yanda bekleyen polis aracına doğru ilerledim. Bana yardımcı olabilirdi değil mi? Ne diyecektim? Başkasının bedenine girdim, görevliler benim muhtemelen cansız bedenime müdahale diyorlar, bense şokla arkama bile bakmadan buraya çıktım mı diyecektim?

Yanlarına ilerlediğimde konuşacağım kelimeler tuhaf kombinasyonlarla zihnimde geziniyordu. Arabaya yaklaştığımda, sokak lambasının az da olsa aydınlattığı cama baktım. Benim bedenim olmayan, benimle konuşan, elimi tutan, bana kısa süre de olsa huzur veren adamın yüzüne baktım.

Elimi yüzüme getirip sıvazladım. Nefesim daha da daralmıştı. Ellerimi bedenimde gezdirdim. Her zerrem yabancıydı. Nasıl olmasındı ki? Başkasının bedenindeydim. Peki ya o? O da benim bedenime mi girmişti. Belki de ölecek olan bedenim...

RUHUN BEDENLERLE DANSI | bxbWhere stories live. Discover now