Final

2.2K 169 63
                                    

31.08.2021

***

Bugün, bununla beraber attığım üçüncü bölüm oluyor, diğerlerini okumadıysanız kontrol edinn❤️

Medya: The Neighbourhood - Rip 2 My Youth

Sokaklar, dolu sokaklar. Binlerce insan, hepsinin başka dertleri vardı. Hepsi içinde bulunduğu yaşamın koşullarını belki iyiye yöneltmek istiyor, belki de olduğu gibi kabul ediyorlardı. Kimi mutlu, kimi üzgündü. Ancak bir şekilde ilerliyordı öyle değil mi? Peki benim yaşamım?

Ben mutlu muydum? Evet, belki monoton bir hayattı ama mutluydum işte. Bir şekilde ilerliyordu. Tek derdim yaptığım projelerimin beğenilmesi, kabul görmesi, işimi hakkıyla yapmak, belki yoğun bir tempodan sonra tatil çıkmaktı. Sahi, o kazadan önce amacım kısa bir tatildi değil mi?

Ellerim cebimde, kalabalık caddede yürüğüm sırada bu durum karşısında acı bir gülümseme kondurdum yüzüme. Tek derdim işim ve sonrasında geçireceğim tatilken, şu geldiğim duruma bakın. Yabancı bir bedende uyanmış, o hayata konmuş ve yönelimimin heteroseksüel olduğunu düşünürken bir erkeğe aşık olmuştum. Peki ne yapabilirdim ki? Kimseye açıklayamıyorken sebesizce Çınar'dan ayrılmalı mıydım? Oğuz'a ne hesap verecektim öyle bir durumda? Belki de kendimi rahatlatma biçimim buydu. Çünkü elimde olan tek mantıklı şeydi.

Yapabileceğim hiçbir şey yoktu, bu şekilde ilerlemeliydi. Ama bir şeyi yanlış yapmıştım, Çınar'a aşık olmak... Elimde değildi ama böyleydi işte...

Caddenin sonunda, kokmuş deniz kıyısı, birkaç şarapçının ateş yaktığı bir yere gelmiştim. Belki de bu derbeder halim, burayı uygun görmüş ve ne zaman geldiğimi bilmeden buraya yöneltmişti adımlarımı.

Önümdeki bankın arkasından bakıyordum denize. Birkaç eski tekneye değdi bakışlarım. Bazılarının içinde, şişkin eski muşambalardan dolayı, altında bedenler yattığını  anlayabiliyordum. Muhtemelen buradaki evsizlerin eviydi işte.

Onların beklediği bir ailesi, hayatı yoktu. Benim vardı, peki ben o hayata dönmeye hazır mıydım?

Düşüncelerin en derininde boğulmuşken çalan telefonla yerimden sıçradım. Fazlasıyla dalmıştım denizin dibine.

Telefonu yavaş hareketlerle çıkardım. Umarım Çınar uyanıp beni aramamıştır diye düşündüm ama neyse ki o değildi. Kimdi öyle mi? Hastanede karşılaştığım ve bana yardım eden o amcaydı. Ekin'in her harektinden beni haberdar eden adam.

''Efendim.'' dedim korkarar açtığım telefona doğru konuşurken. Hissetmiştim bir şeyler oluyordu.

''Oğuz, oğlum... Ekin uyandı.'' Ve işte beklediğim şey olmuştu.

Demiştim işte, bugün bir şeyler değişecekti ve ben hissetmiştim. ''Geliyorum.'' dedim telefonu kapatıp cebime koyarken. Derin bir nefes alıp, dolmuş göz pınarlarımı geri itmeye çalıştım. Ancak yine beni dinlememiş ve birkaç damla firar etmişti.

Kollarımı iki yanda sabit bırakıp kafamı hafifçe kaldırdım ve gökyüzüne baktım. ''İşte oldu, dualarım kabul oldu. Teşekkür ederim.'' Acı bir gülümseme oluşmuştu yüzümde.

Kafamı indirip, gerginlikle ısırdım dudaklarımı ve birkaç dakika bedenimi toparlama adını denize diktim bakışlarımı. Az sonra derin bir nefes almış ve hızla yürümeye başlamıştım. Bitmişti işte, her şey bitmişti.

Kalbimin temiz olduğunu düşünürdüm. - ki hâlâ öyle olduğuna dair inancım vardı- Bazen rüyalarımın çıkması, ya da çok istediğim veya dile getirdiğim şeylerin gerçekleşmesi gibi...

RUHUN BEDENLERLE DANSI | bxbWhere stories live. Discover now