||~İdrak~||

1.2K 119 7
                                    

30.08.2021

***

Günün ikinci bölümüdür, karıştırmayın

Sabah kahvaltı sofrasına göz gezdirdim. O sırada suyun kaynama sesiyle bu inceleme kısa sürmüştü. Her ne kadar ben iyice pişmiş sevsem de Çınar, yumurtayı kayısı kıvamında seviyordu.

Suyun ne kadar süre kaynadığını hesaplayıp ocağı kapattım. Daha çok pişmesin diye sudan çıkarıp tabağa koymuştum.

Marketten aldığımız domatesli sosu tabağa koyup masaya yerleştirdim. Çınar bunu seviyordu.

''Günaydın.''

''Günaydın yavrum.'' Ağzımdan ara ara çıkan bu sözcükler beni bile afallatıyordu. Şimdi, domatesleri doğrayan elimim durması gibi. Ama sonrasında hızla toparlanıyordum, şimdi olduğu gibi...

Yanıma gelip belime sarıldı. Enseme üst üste kondurduğu öpücüklerle yüzüm gülmüştü. Kafamı geriye çekip boynuna öpücük kondurdum ben de. Yüzü anında aydınlanmıştı.

''Hadi elini yüzünü yıka kahvaltı yapalım.''

''Tamamdır.'' O, banyoya ilerlerken ben de diğer işlerimi halletmeye çalıştım. Az sonra alışkanlık olmuş olacak ki, Mika'nın kabına çarptı gözlerim. Boştu. Hemen mamasını ve suyunu yeniledim. ''Mika, oğlum gel buraya.'' Mika sallana sallana gelip kabın önünde durdu. Bana bakıp tatlı bir tonda miyavlayıp yemeğe saldırdı. Bu, teşekkür etmek oluyordu. Gülümsedim ve kafasını okşadım. Mutfağa geri dönüp son kontrellerimi yaptım.

Az sonra Çınar girmişti içeriye. ''Bugün ayrı bir mutlusun sanki.'' dedi.

''Evet, öyle oldu sanırım.'' Çayları doldurup yerime geçmeden önce yanağına öpücük kondurmuştum. Yüzü daha da aydınlandı. Hızlıca yapılan kahvaltı sonrası işe gitmişti o. Mutfağı toparladıktan sonra buz dolabını kontrol ettim. Çok fazla eksik vardı. ''Markete gitmemiz gerekiyor Mika.'' Miyavlayarak yanıma geldi yine. Bacağıma sürtünmeye başladı. Sevgi istiyordu. ''Artık seni sonra sevmem gerekecek kusura bakma. Hem bak maman da bitti.'' Hızlı hızlı miyavladığında gülümsedim. Korkmuştu yavrucak.

Kapıya ilerlerken peşimden geldi. ''Merak etme, baban sana alacak.'' Hızlıca ayakkabılarımı giyindim. Üzerimdeki eşofman iş görürdü bu nedenle değiştirme gereği duymamıştım.

Hırkamı alıp çıktım. O esnada karşı daireden çıkan yaşlı teyzeyi fark ettim. ''Günaydın Melahat teyze.''

''Günaydın Oğuz.'' Komşuya selam verdikten sonra merdivenleri hızlı hızlı inmeye başladım. Mika'nın çok fazla yalnız kalmasını istemiyordum.

Markete doğru yürürken sokaktaki çocuklara gülümsemiş, birkaç tanesinin başını okşamıştım. Hatta sonrasında top oynamaya gelmek için bile sözleşmiştik.

Marketten içeriye girdikten sonra etrafa göz gezdirip bir tane araba aldım. Gelmeden önce liste yapmıştım bu nedenle hızlıca ürünleri bulabileceğim reyonları ilerlemeye başladım.

Telefonumda yaptığım listeyi çıkarıp eksikleri kontrol ederek, sırayla ürünleri aldım. Sonrasında kasaya gidip ödemesini yaptıktan sonra aynı yöne yürümeye başlayarak eve doğru yol aldım.

Hayatım bir rutine girmiş gibiydi ve ben de ona ayak uyduruyordum.

Apartmana girip hızla kata ulaşmak için asansöre bindim. Mika evde tek başına kalmıştı ve bu beni korkutuyordu.

Aldığım eşyaları dolaplara yerleştirmiş, sonrasında akşam için ne yemek yapabileceğimi düşünmüştüm.

"Acaba tavuk sote mi yapsam? Çınar çok seviyor, böylece mutlu olur." Bu fikri benimsemiş ve hemen işe koyulmuştum. Ancak ne kadar alışmış olsam da tarifi bakmaktan vazgeçemiyordum. Her şeyin en iyi şekilde ilerlemesini istiyordum ve şu aralar tek istediğim, önem verdiğim şey Çınar'ın mutlu olmasıydı.

İşlerimi hallederken dolaba yapıştırılmış faturalar gözüme çarptı. Bir an önce Çınar'la bu konu hakkında konuşmalıydım, bir anda elektriklerin kesilmesini istemezdim. Artık evin bütün ihtiyaçlarıyla ben ilgileniyordum. Çünkü çalışan oydu, ben ise evdeydim. Hiçbir bilgim olmadan sağlık sektöründe çalışmaya devam edemezdim, sonuçta insan hayatı söz konusuydu.

Akşama kadar evdeki bütün şeylerle ilgilenmiş, hevesle yaptığım yemekleri masaya dizmiştim. Eserimle gurur duyarak bakmıştım. Az sonra Çınar'ın eve gelmesiyle yüzüm aydınlanmıştı. İnkar edemezdim, onu gerçekten özlüyordum.

Mutfağa gelip yanağıma bir öpücük kondurmak isterken ensesinden tutup dudaklarına bir öpücük bırakmıştım. Yüzü aydınlandı, en küçük şeylerden bile mutlu oluyordu.

Keyifli bir sohbet eşliğinde yemeklerimizi yemiştik. Normalde sıkıldığım konular son zamanlarda daha ilgi çekici gelmişti sanki. ''Bak sonra küçük bir çocuk geldi. O kadar tatlıydı ki Oğuz, görmen lazımdı. '' Heyecanla anlattığı hikayeyi ben de aynı heyecanla dinlemeye başladım.

Anlatırken ki mimikleri, ellerini kollarını hareket ettirmesi, komik yerlerde kafasını hafifçe geri atıp gülmeye başlaması...

Hipnoz olmuş şekilde izliyordum onu. Az sonra ifademe bakıp dudaklarını ısırıp, gülüşünü saklamak istermiş gibi baktı bana. Bir süre sonra gözlerindeki pırıltılar artmıştı. Ne yaptığımı fark edip hafifçe öksürdüm. Yemeğimi kaşıklamaya başlarken kıkırtılarını duyuyor gibiydim. Yüzüne bakmamaya çalışıyordum. Çünkü resmen odaklanamıyordum ve o da sanki fark etmiş gibi kafasını bana yaklaştırıp güldürmeye çalışıyordu beni. Ben sitem edip mızmızlanarak onu itmeye çalışmıştım ancak kahkaha atarak aynı şeyi yapmaya devam ediyordu. Sonunda kafamı eğdiğim sırada enseme konan öpücükle titredim. Ne zaman öpse böyle oluyordum işte. Ama bu önceki gibi şaşkınlık, rahatsız olmak gibi bir duygu değildi. Heyecan, mutluluk karışımıydı.

''Yeter! Gidiyorum ben.'' Daha çok gülerken benim de dudaklarım kıvrıldı. Gülüşü bulaşıcıydı sanki.

Sofrayı kaldırdıktan sonra balkona çıktık. Elimize birer bira almıştık. Ayaklarımızı demirliklere, sırtımızı ise yumuşak yastıklar yerleştirdiğimiz küçük bahçe koltuğuna yaslamıştık. Onu kendime çekip sıkıca sardım. Bundan hoşnut olduğuna dair mırıltılar çıkardı.

Bir süre sessizce önümüzü izlemiştik. Az sonra gün içerisinde yaptığım şeylerden bahsettim ona. Bir şey fark etmiştim o anda. Sabah kahvaltılar olsun veya gün içerisinde yaptığım tüm aktiviteler bile ondan bir parça barındırıyordu.

Nasıl kahvaltı yaptığı, neleri yemeyi sevdiği, ona olan merakım...

Sadece o da değildi. Alışmıştım, her şeye... Çınar'a, Mika'ya hatta komşularıma bile.

Ama tuhaf olan bu, önceki sefer gibi kriz geçirmeme neden olmayacaktı. Beni rahatsız etmiyordu. Bir süre boş boş baktım önüme. Az sonra omuz silkip göğsüme uzanan adamın başına öpücük kondurmuştum..

RUHUN BEDENLERLE DANSI | bxbWhere stories live. Discover now