||~İlgi~||

1.3K 115 10
                                    

30.08.2021

***

Bugün iki bölüm daha atacağım, takipte kalınn❤️

İzlediğim videoya göre ilerleyerek gerekli malzemeleri koyuyordum içine. Bilmediğim bir sürü şifalı bitki ekliyordum. 'Sözde' sağlıkçı biri olarak, ve bu içeceği yaptığım kişinin doktor olduğunu göz önünde bulundurursak saçmaydı ama elimden başka bir şey gelmiyordu.

Çınar hasta olmuştu. Bugün işe gitmek için diretmiş ancak kötü olduğunu kabul ettirdikten sonra huysuzlansa da anında uykuya dalmıştı. Meslek aşkı böyle bir şeydi demek ki.

Şimdi ben de mutfakta ona sağlıklı bir içecek hazırlıyordum. Aslında hazırladığım içecek nane limonun birkaç farklı ot eklenmiş haliydi. Her ne kadar söylediği ilaçları içse de bağışıklık güçlendirmesi için iyi olabileceğini düşünmüştüm.

İçeceği büyük bir kupaya koyup mutfaktan çıktım. Odaya girdiğimde yine üstünü örttüğünü gördüm. ''Ben bu odayı havalandırmak için pencereleri açmıştım, üstelik üstünü o kadar örtmemen gerektiğini de söylediğimi hatırlıyorum. Doktorsun ve bunları görmezden geliyorsun öyle mi?'' Huysuzlanarak bardağı komodinin üzerine bırakıp pencereye ilerledim.

Perdeleri sonuna kadar açıp pencereyi aralık bıraktım. Aşırı soğuk bir hava yoktu. Bir süre böyle kalmasında sakınca görmedim. Az sonra yanına gidip örtüyü çekmiştim. ''Çok sıcaklayacaksın.'' Huysuzlanıp kendine geri çekmeye çalıştığında izin vermedim.

''Çınar!'' En sonunda sinirle bağırmamla yüzünü buruşturdu. ''Ya bağırma...'' diye mızmızlanınca üzülmüştüm. Onun iyiliği için çabalıyordum burada.

''Tamam gel bakalım yamacıma.'' Yüzünü avuçlayıp incelemeye başladım, çok bir şey anlıyormuş gibi. Elimi alnına koydum ateşini ölçmek için. İlk anda anlamadığım için dudaklarımı alnına bastırdım. Küçükken annem böyle yapardı. Anında dudakları aşağı sarktı. Zaten mızmızlanmasıyla, bir de böyle küçük çocuk moduna geçmesiyle dudaklarım kıvrıldı. Fazla sevimli görünüyordu.

''Ateşin çok yüksek değil gibi.''

''Oğuz, ateş ölçerimiz var zaten.''

''Aa... Evet salaklık bende.'' Salak salak gülüp çayı uzattım. ''İç bunu yi gelir.''

''Yemek yeyip ilacımı içtim zaten. Biraz dinlensem bir şeyim kalmaz.''

''Olsun olsun, iç sen.'' dedim ayaklanırken. Az sonra sırtını kontrol ettim. Çok terlememiş gibiydi ama her ihtimale karşı bir tişört çıkarıp, üzerinde olan tişörtün eteklerinden tutup çıkardım. Yavaşça diğerini giydirdim. Kolunu kaldıracak hali yoktu. Tam anne moduna geçmiştim anasını satayım. Odadan çıkmadan önce alnına ufak bir öpücük daha kondurmamla gülümsedi.

Ben o arada akşama ne yemek yapabileceğime karar vermeye çalışmış, benim peşimde dolanan tombulla biraz oynamış, azıcık da film izlemiştim. Tabi ki ara ara kontrol ediyordum onu.

Dolaba baktığımda eksikler olduğunu gördüm. Suratım asılmıştı. Bir de bununla uğraş şimdi...

''Ben bir markete gidiyorum, fazla sürmez zaten. Yalnız kalabilirsin değil mi?'' dedim ayakkabımı giyerken. ''Git, sıkıntı değil.'' Görmese de kafamı sallamış, hemen ardından kapıyı açıp koridora çıkmıştım bile.

O esnada karşı dairesine giren Melahat teyze bana selam verdi. Tebessüm etmeye çalışıp aynı şekilde selam verdim. İyice Oğuz'a dönüşmüştüm. Bu durumdan memnun olduğum söylenemezdi ama bir süre bu şekilde idare etmem gerekecekti maalesef.

Marketteki işimi hızla halledip eve dönmüştüm. Eşyaları hızla yerleştirdiğimde, ona yemek alıp almamamı merak eden Mika ayaklarıma sürtünüyordu.

''La bir dur sen de!'' Üzgün tonda miyavlayınca üzülmüş ve başını okşamıştım. ''Aldım, aldım merak etme tombul seni.''

Mutfakta işlerim bittikten sonra odaya girdiğimde Çınar'ın battaniyeye sarındığını gördüm. Perde açık, pencere aralıktı. Ve biraz soğumuş gibiydi. Hızla pencereyi kapatıp yatağa ilerledim. Örtüyü üzerinden çektim. Giydirdiğim tişörtü sırılsıklam olmuştu resmen. Elimi alnına koyduğumda ise ateşinin yükseldiğini fark ettim. ''Çınar ben sana demedim mi bu örtüye bu kadar sarınma diye!'' Belinden hafifçe tutup doğrulmasını sağladım. Bir ayağımı yatağa yaslayıp, hafifçe bükmüştüm. Diğer ayağım aşağıya sarkıyordu.

Elimi boynuna getirip sıcaklığını ölçtüm. Yanıyordu resmen. ''Ilık duş almam lazım.'' Hasta olsa dahi ne yapılması gerektiğini biliyordu. ''Keşke bu bildiklerini, örtüye o kadar sarınmadan önce de aklına getirseydin.'' Sitemlenmem onu üzmüş olmalıydı. Anında dudaklarını tekrar bükmüştü. Sinirle oflayıp göz devirdim. ''Gel benimle.'' Onu yataktan kaldırıp banyoya getirdim. Suyu ılık hale gelmesini beklerken üstünü soydum. Ne kadar beraber uyusak da onu çırılçıplak görmeye hazır olmadığım için baksırını çıkarmamıştım.

Su istediğim sıcaklığa geldikten sonra belinden tutup duşa kabinin içine sokmaya çalıştım ancak su geldiği anda geri kaçtı. ''La bir dur!''

''Hayır çok soğuk! Biraz daha ısıyı yükselt lütfen.''

''Yok yok iyi bu.'' Onu çekmeye çalışıyordum ancak kaçıyordu ve en sonunda kayacak diye korkuyordum. ''Hay böyle işin içine ya..'' Ağzımda geveledikten sonra ani bir kararla -ve maalesef ki yapacak başka bir şey olmadğı için- ben de üstümü çıkarıp içeriye girdim. Onu kendime bir nevi yapıştırıp suyun altına girdim. Çok  fazla temas etmemeye çalışıyordum suyla, yoksa bu ılık suda ben de hasta olabilirdim, sonra al başına belayı...

Dişleri zangır zangır titrerken ekstra üzülmüştüm, tam bir bebek gibiydi şu an.

Bir süre daha kaldıktan sonra hızla havluya sarıp çıkartmıştım onu. Ayrı ayrı üstümüzü giyinmiştik, daha doğrusu ben bahaneyle banyoyu temizleyeceğimi söylemştim. Tabi ki hali olmadığı için eşofmanını giyerken bile yorulmuş ve yatağa oturmuştu. Bir de buna üzülüp kendime küfürler etmiştim.

Bir tişört alıp hem eşofmanını hem de tişörtünü giyinmesine yardımcı oldum. Giyinir giyinmez yatağa yatırmıştım onu. Yanına oturup, yerleşmesine yardımcı olurken kollarını uzatıp bana sarıldı ve kedi gibi göğsüme sokulmasıyla dudaklarım kıvrılmıştı.

''Yanımda kal lütfen.''

''İyi bakalım.'' Ayaklarımı kendime çekip örtünün altına girdim. Az sonra göğsüme iyice sokulup kollarını sıkıca sarmıştı. Sırtını hafifçe okşadım. Aynı şekilde saçlarını da.

Az sonra göğsümden başını kaldırmış, bedenini geri çekmişti. ''Ne ol-'' Sözümü tamamlayamadan kucağıma çıkmasıyla küçük çaplı bir şok yaşamamıştım. Rahat da değil gibiydi. Az sonra şoktan çıkıp bedenimi biraz daha aşağıya çektim. Yerine iyice yerleşip, başını omuzuma yasladı. Kollarımı ona sarıp uykuya dalmasını bekledim. Ancak rahat durmama gibi bir huyu vardı ve her kıpırdandığında alt takımlarım uçuşa geçiyordu. Evet, böyle de iradesiz olmuştum anasını satayım...

RUHUN BEDENLERLE DANSI | bxbWhere stories live. Discover now