....
5 Ay Sonra
Aylar sonra karşıma çıkan ilk yolda, senin adımlarını anarak yürüyeceğimden emin olabilirsin. Kalbim, kalbine söz versin...
Kitabın son sayfasını kapattıktan sonra gözlerimi karşıda ki eve çevirdim. Günlerdir ışığın bir an yanmasını bekliyordum. Aras gelsin ve ben ona kavuşayım. Onun cümlelerine ve ruhuna ulaşayım. İki aydır ondan haber almakta oldukça zorlanıyordum. Benim okulum başlamıştı, onun ise şehir dışına çıkması gerekmiş ve bu sorunlar birbirimizi ayırmıştı. Onun ruhunun varlığına ihtiyacım vardı, onun içime işleyen cümlelerine, ruhumu iyileştiren öpücüklerine derin bir özlem çekiyordum. Gitmeden önce bana aldığı lotus çiçeği kolyesini avcumun içine alıp gülümsedim.
"Hissediyorum Aras, yanıma geliyorsun."
Hissettiklerim ne kadar doğruydu? Aylardır kokusunu içime çekemiyordum, en sevdiğim askeri yeşil tişörtü onun kokusundan sıyrılmak üzereydi. Kapı tıklatıldığında gözlerimi o yöne çevirdim.
"Porti! Kız, öldün mü?"
"Teknik olarak" diye geçirdim içimden. "Hayır, gel!"
Doruk ile birlikte içeriye girdiklerinde onları gururlu bir anne gibi izledim. Beş ay içerisinde birbirlerine deli gibi aşık olmuşlardı, şahidi olduğum bu aşka derin bir gurur besliyordum.
"Biz dışarı çıkıyoruz, gelmek ister misin?"
"Yok kuzum ya, ödevler fel-"
"Gerizekalı mısın Portakal, vize tatilindesin ödevleri ilk haftadan bitirdin. Çık artık şu odadan."
"Canım istemiyor Şehrazat."
Gözlerimi yeniden Aras'ın evine çevirdiğimde, ışıkların açık olduğunu görür görmez ayağa kalktım ve sırıttım. "Geldi!"
"Ayy! Sonunda!"
Hızlı bir şekilde aşağı inmiş ve ayakkabılarımı giyip dışarıya çıkmıştım, Şehrazat ve Doruk beni takip ediyordu.
"Kız dursana! Ay manyak mıdır nedir! Porti!"
Kendimde alışık olmadığım bir hızda koşuyordum. Ona kavuşacağımı hissetmiştim ve şimdi ona koşuyordum. Kokusunu içime çekebilecek olmanın, uzun zamandan sonra ona sarılacak olmanın heyecanı ayaklarıma vuruyor ve ben hiç durmadan koşuyordum. Aras gelmişti, belki de tam şu an bana mesaj atıyordu.
Apartmanın önüne geldiğimde ışığın yeniden sönmesiyle birlikte durdum. Geri mi gidiyordu? Telefonu elime alıp numarasını çevirdiğimde meşgule almıştı. Ve bir kez daha aradım. Uzun zaman sonra onun sesi kulaklarıma iliştiğinde içimin çekildiğini, tansiyonumun düştüğünü hissetmiş ve bir-iki adım gerilemiştim.
"Alo? Portakal?"
"Aras, geldin mi?"
"Hayır, henüz değil güzelim. Ne oldu? İyi misin?"
Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Kolye avuç içimde sıkıca duruyordu, elim çoktan acımış ve sivri uçları sebebiyle kanamaya başlamıştı.
"Değilim. Değilim Aras. İyi geceler"
"Port-"
Bunu gerçekten yapmıştım. Aşkından ve özleminden her gün ölüme bir adım daha yaklaştığım insanın yüzüne kapatmıştım telefonu. Korkuyordum, içimde onsuz geçen her saniye ruhum büyük azap çığlıkları atıyordu. Telefonu cebime koyup arkamı döndüğümde Doruk ve Şehrazat, acıyan gözlerle beni izliyordu.