- Uzun Bir Aradan Sonra-
Altı Ay Sonra..."Portakal, artık gerisini şirkete mi bıraksan?"
Şehrazat büyük boy aynasının yansımasından bana bakarken doğrulup saçlarımı geriye attım. "İyiyim ben."
"Kalbin."
"Kalbimde bir şey yok Şehrazat, iyiyim. Her şey bitti, beş ay oldu. beş ay, öldü mü kaldı mı, beni neden aramadı, neden ulaşmadı. Umurumda bile değil, yaşandı bitti saygısızca."
Belime giren ağrılarla birlikte derin derin nefes alıp verdim, beyazlar içerisinde suçluluk duyan bakışlarını daha yakından görmek adına yanına gittim." Şu an tek umrumda olan sensin arkadaşım, kuzenime everdim seni. Daha ne istiyon be!"
" Porti, elimin tersindesin he. Neyse, şu hastaneden haber geldi mi?"
"Hangisi?"
"Sondan yedinci!" dedi ve koluma vurdu. "Salak salak sorular sorma ya!"
Siyah, düz ve askılı elbisemi düzeltirken ona ve cevap bekleyen sorusuna sadece gülümsemek ile yetinmiştim. Şehrazat, bazı konuları biliyor olsa da bana belli etmemek adına çok büyük savaşlar veriyordu. O an, bir şey olmuştu ve kalbim hızla çarpmaya başlamıştı. Nefesim boğazımda kalmış, kalbim yerinden çıkmayı istiyordu aylar sonra.
"Portakal!"
Hızlı bir şekilde stand üzerinden inip yanıma geldi, kolumu tutup koltuğa oturturken odaya Doruk ve annem girmiş, yengem de akabinde endişe ile yanıma gelmişlerdi.
"Doruk su verir misin?"
"Porti, iyi misin kuzen?"
Annem gözlerimin içine bakıyordu, içimde yaşanan şeyleri bu odada bilen tek kişi oydu, gözlerini kıstı, kaşlarını hafif çattı. "İyiyim" dedim ve bir yudum su aldım. "Şehrazat'ı böyle görmek heyecanlandırdı."
Annem inanmamıştı, gözlerini biraz daha kıstığında başımı sallayarak iyi olduğumu anlatmaya çabalasam da, ne kadar inandırdığımı bilmiyordum fakat Doruk elimi tutup öptüğünde ona bakmaktan vazgeçip kuzenime odaklandım.
" Eğer iyi hissetmiyorsan saati ileri alabiliriz.""Hayır, iyiyim. Hatta açım, belki de açlıktan tansiyonum oynadı. Gelin olan Şehrazat ama heyecandan benim iştahım kapandı kaç gündür."
Herkesin içini bir şekilde rahatlattıktan sonra odada tek başıma kaldığımda, kollarımı karnımın etrafına sarıp geriye yaslandım. Her tarafım günlerde taş üzerinde uyumuş gibi ağırıyordu. Kapı açılıp annem odaya girdiğinde doğruldum, yavaş adımlarla yanıma geldi, şefkatli bakışlarıyla yanıma oturdu.
"İyi misin annem"
"Yemin ederim iyiyim, sadece biraz fazla yoruldum."
Gözlerini kollarımla sardığım karnıma iliştirdiğinde gülümsedi. Bu durumu ilk öğrendiğinde benden daha sakince karşılamış olsa bile, içinde bir noktada bunun normal şartlarda olması konusunda bir ukde kaldığını hissedebiliyordum. Fakat bu hayatın bana en büyük kazığıydı.
"Keşke böyle bir şey olmasaydı anne. Ona güvenmeseydim, onu görmeseydim, o gün Şehrazat seni kaçırıyorum dediğinde; keşke kapıyı açmak için aşağıya inmeseydim. Şimdi beni bu şeyle yapayalnız."
"O 'şey' değil Portakal. Ondan iğrenme, onun ölmesini isteme."
"Ne?"
"Onun ölmesini istiyorsun, onu kaybetmeyi istiyorsun. Onu öldürürsen Aras'ın sende kalan son parçasından da kurtulacağına inanıyorsun. Ama hayır, konu Aras değil. O giderse içinde oluşacak olan boşluk."