BÖLÜM 16: Mecburiyet

1.4K 82 12
                                    

Ensar'ın ağzından:

Kollarımın etrafında hissettiğim ağırlık ve sıcaklık yüzünden bunalarak gözlerimi açtım. Bedenimi ahtapot gibi sarmalamış kolların sahibini görmek için hafifçe başımı yana doğru çevirdim ve bom!

Kızın kim olduğunu bilmiyordum, yüzünü ilk kez gördüğüme emindim. Şu an tek hatırladığım dün akşam fazlasıyla alkol tükettiğimdi -ki bunu unutmuş olsaydım da çatlayan başımdan anlayabilirdim. Dün gece ne yaşandı hatırlamıyordum ve iyi ki de hatırlamıyordum. Çünkü kız sarışındı; yani ıyy, hiç tipim değildi.

Uyanmaması için ekstra bir efor sarf ederek, usulca yataktan kalktım. Sağ kolu hala elimdeydi, yavaşça yatağa bırakıyordum ki adımı mırıldanmaya başladı: "Ensar.."

"Siktir," diye fısıldadım nefesimin altından.

Neyse ki kolunu yatağa bıraktığımda arkasına dönüp uyumaya devam etti. Derin bir oh çekip, parmak uçlarımda odadan çıktım.

Burası benim evimdi, yani ailemle yaşadığım yer değil; arada bir uğradığım, otel gibi kullandığım evdi. O kafadayken kızı, annemlerin olduğu eve götürmediğim için kendimi ödüllendirmem gerekiyordu. Eve, zil zurna ve kolumun altında fahişe tipli bir kızla gitsem, annem beni balkondan aşağı atardı. Ana kuzusu falan değilim, ciddiyim atardı.

Duşa girip, hızlıca üstümdeki kiri attım. Leş gibiydim. Su vücuduma nüfus ettikçe rahatlıyordum.

Belime bir havlu sarıp duştan çıktım. Çıkmadan aldığım baş havlusuyla saçlarımı kurularken odaya tekrar girdim. Kızı, elinde benim telefonumla konuşurken gördüğümde hayal kırıklığına uğradım. Boşu boşuna mı uğraşmıştım uyandırmamak için? E, sikeyim böyle işi.

"Bir dakika, veriyorum." Telefonu bana doğru uzattığında "Kim?" diye sordum.

Omuz silkerek "Uraz diye biri,"dedi. Telefonu hızla elinden çektim.

"Efendim?"

"Neredesin lan?" diye sordu. Sinirli değildi, her zaman ki Uraz'dı işte.

"Buradayım."

"Ciddi misin?" Sesi bıkkın geliyordu.

"Evdeyim abi, n'oldu?" Sabırlı olmaya çalıştım. Ruh halimi sesime yansıtmadım.

"Hangi ev?"

"Benim ev."

"İyi, tamam. Yakınmışsın. Beş dakikaya bende ol."

Sebebini sormama fırsat bırakmadan telefonu yüzüme kapattı. Sinirle telefonu yatağa fırlatınca, varlığını unuttuğum kız acı bir çığlık attı. Başını ovalamasından anladığım kadarıyla telefon kafasına isabet etmişti. Elini çektiğinde derisi çizildiği için başının hafifçe kanadığını gördüm.

"Aa, kanamış."

"Ne?" Gözleri çok içinde açıldı. Başına yakından bakıp "Önemli bir şey değil, sen halledersin. Benim çıkmam gerek," diye açıkladım. Geri çekileceğim anda bileğimden yakaladı. "Nereye?" diye sordu sitemkar bir tonda.

"Sana ne?" Kolumu kendime çekip dolaba yöneldim. Soyunurken beni izlemesi zerre kadar umurumda değildi. Zaten göreceğini dün gece görmüştü. Kol saatimi takarken arkama döndüm ve yutkunarak beni seyrettiğini gördüm. Yatağa yaklaştığımda gözlerinde bir umut ışığı parladı fakat çok yanlış anlamıştı. Zavallı.

Yataktan telefonumu alıp çekildiğimde, hayal kırıklığına uğradı. Ne sanıyordu? Dün gece Allah yüzüne güldü de sarhoş anıma denk geldi diye sabahta onu becereceğimi mi?

FARAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin