BÖLÜM 3: Kurallar

2.8K 126 11
                                    

"Bırakın saçımı!" diye bağırdım ama sesim halâ kısık olduğu için yetersizdi. Elini itmeye çalışıyordum ama işe yaramıyordu.

Sonunda beni sürüklemeyi bırakıp elini saçlarımdan çekti. Hızla arkama dönüp bu densizin kim olduğuna baktım. İlk olarak belleğime işleyen parlak mavi gözler olmuştu. Parlak, mavi ve tanıdık. Yani onu tanımıyordum ama daha önce gördüğüme dair bir his vardı içimde. Gözlerimi kısıp beynimi tararken onun kim olduğunu hatırlamaya çalışıyordum.

"Siz kimsiniz?" diye sorduğumda eliyle anlına vurdu.

"Ciddi misin?" Tok sesinde alay kokusu vardı.

"Bana bunu neden yaptınız? Bu zorbalık!"

"Sen ciddisin."

"Tabii ki ciddiyim! Az önce yaptığınızda neydi öyle?" Şimdi hatırlıyordum, bu adamı babamın mezarına toprak atarken görmüştüm.

"Şöyle konuşmayı kes, sinirimi bozuyorsun."

"Pardon?"

"Yürü."

"Size kimisiniz, dedim!"

"Bende yürü, dedim. Her zaman olduğun gibi uslu bir kız ol ve söz dinle."

Tanımadığım bir adamla gitmek akıl kârı mıydı? Değildi, elbette ama niçin onunla gitmek istiyordum?

"Nereye gideceğiz?" diye sorduğumda cevaplamadan kolumdan tuttu ve az önceki gibi sürükledi. Adeta beni oradan oraya savuruyordu.

Mezarlıktan indiğimizde yol kenarında durduk. Hızla arabalar önümüzden geçerken geriye doğru bakıyordu. Bir taksi bize yaklaştığında ıslık çaldı ve taksiyi durdurdu. Taksi önümüzde durduğunda kapıyı açıp, beni binmem için itti.

"Hayır." Dedim.

"Bin şuna."

"Niçin?"

"Of! Bin kızım." Cümleyi yayarak söylemesi onun sert görünümüne pembe bir çizik atmıştı, olduğundan daha yumuşak ya da sevimli bir görünüm sergilemişti. Arka koltuğa yerleştiğimde kapımı kapatıp, öne şoförün yanına oturdu.

Bu takside işim neydi bilmiyordum. Niçin onunla gittiğimi de bilmiyordum. Tek bildiğim kim olduğunu deli gibi öğrenmek istediğimdi.

"Maslak." Dedi şoföre.

Bir süre sessizliğimi korusam da içim içimi yiyordu. Kimdi bu adam? Ne istiyordu?

"Beni kaçırıyor musunuz?" diye sorduğumda tıslamaya benzer bir kahkaha attı. Alaycı bir kahkahaydı, belki kahkaha bile değildi.

"Aman Allah korusun, işim olmaz." Dediğinde bozulmuştum ama ona bir şey belli etmedim. Elin adamına ne diye trip atacaksam? Hem bu tuhaf kaçardı.

Taksiden indiğimizde şaşkınlığımı gizleyemeden "Burada ne işimiz var?" diye sordum. Bizim holdinge gelmiştik. Kafam iyice karışıyordu.

Holdingden içeri girdiğimizde gözler bana zaten aşinaydı ama aynı zaman şaşkındı. Babamın ölümünün ardından buraya gelmemi kimse beklemiyordu, ben de beklemiyordum. Burası kanayan yarama iyi gelmemişti. Ancak tuhaf bir şeyler daha vardı, kimse bu adamın burada oluşunu yadırgamamıştı hatta onu başıyla selamlayanlar dahi vardı.

Asansöre bindiğimizde en üst katın tuşuna bastı.

"Neden buradayız?" diye sordum. İşaret parmağını dudağına götürüp sus, işareti yaparken "Şşşt" dedi. Zirveye çıktığımızda asansörden indik. Bu katta babamın ve asistanlarının odası vardı ve bir tane de toplantı odası bulunuyordu. Hiçbir şey anlamıyordum, buraya gelmemizin sebebini kestiremiyordum. Bu adamın amacı neydi? Yoksa babamın arşına göz mü dikmişti?

FARAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin