BÖLÜM 4: Acı

2.7K 120 10
                                    

Bir hafta önce bana bugünden bir kesit gösterilse asla inanmazdım. Babamın öleceği aklımın ucundan geçmezdi, ölümün varlığını biliyordum ama sanki ölüm bizden uzaktı. Yaşayıp giderken, ölüm gerçeğini unuturduk. Şimdi hayatımda bu gerçeği en sert şekilde öğrenmiş, tatmıştım. Bu beni dibe sürükledi, iyileşeceğimi biliyorum ancak sızılarım hala tazeydi. Nasıl davranmam gerektiğini de bilmiyordum. Annem güçlü kalmamı nasihat ediyordu, ben hayatım boyunca annemin sözünü dinlemiştim, böyle bir zamanda da onu dinlemeli miydim? Haklı olan o muydu? Güçlü durmalı ve yüzüme sahte bir gülücük mü yerleştirmeliydim?

Ben, daha doğru dürüst öfkemi bile kusamamıştım, tam anlamıyla acımı bile çekememiştim. Röntgenleyen gözlerin önünde kıvranmak hiç kolay değildi. Günlerdir sessizce gözyaşı döküyordum ama bu işe yaramıyordu. Benim daha somut şeylere ihtiyacım vardı. Bu acı bende alerji yapmıştı, içim kabarıyordu ve sonunda o kadar kabaracaktım ki nefes alacak yerim kalmayacaktı. Babam gittiğinden beri bunu bekliyordum, soluğumun kesileceği anı... Babamı her zaman nefes olarak tanımlardım, artık o olmadığına göre nefes almam ironi değil miydi?

Çok şey değişmişti, babamın ölümüyle birlikte her şey bir değişim sürecine girmişti. Domino taşları bunu beklermişçesine sıra sıra yığılıyordu, ilk taşa parmağını dokunduran babamdı. Beş gün olmuştu, bugün beşinci gündü, ölümünden bu yana beş koca günü devirmiştik. Beş güne sığmayacak kadar büyük şeyler yaşanmıştı. Ben kendimi kesmiştim! Ölmeyi denemiştim, intihar edecek kadar savunmasız kalmıştım. Bunu yapacağımı asla ama asla tahmin etmezdim. Hayatımın bunaltıcı yanları tenime tırnaklarını geçirdiğinde dahi bunu düşünmemiştim. Yaşama her zaman bağlıydım, ancak şimdi zorla soluyordum. Birinin ipimi çekmesi işime gelirdi ama herkes beni yukarı çıkarmak için uğraşıyordu.

Bugün seçmeler vardı, hayatımdaki en kritik dönemlerden biriydi ve ben bugünü hep suratımdaki aptal bir sırıtmayla geçireceğimi zannederdim. Ama derler ya; insanlar plan yaparmış Allah da onlara yukarıdan gülermiş. Herhalde benim planlarıma koca bir kahkaha atmıştır çünkü hepsi çoktan suyun dibini boylamıştı. O kadar isteksizdim ki beni belki seçmelere bile sokmazlardı.

Hayatımdan çok önemli biri eksiliyor ve tanımadığım bir adam onun yerine geldiğini, söylüyordu. Buna nasıl izin verebilirdim? Kimse babamın tırnağı olmazdı. Ama ben yine de bu tanımadığım adamın arabasında beni eve bırakışını seyrediyordum.

Eve geldiğimizde içeriye girmeden, arabayı kapının önünde durdurdu.

"Acele et, burada bekliyorum." Dediğinde olduğum yere mıhlandım. Tüm gün böyle peşimden mi gelecekti?

Boğazımı temizleyip "Çok naziksiniz ama ben kendim gideceğim, teşekkürler." Dedim. Kaba bir adama nazik olduğunu söylemek ne kadar doğruydu, bilmiyordum. Gerçekten nazik olduğuna inanmazdı umarım.

"Kuralları unuttun herhalde. Siz, demek yok."

"Sizi tanımadığımı söylemiştim."

"Uraz Baker, yirmi üç yaşında bir ekonomi öğrencisiyim. Yeterli mi? Tanıştık, oldu mu?"

"Memnun oldum, ben de Sahra Saruhan."

"Onu biliyoruz."

Teknik olarak tanıştığımıza göre artık ona rahatça sen, diyebilirdim. Aksi taktirde bu kendimi sünepe gibi hissetmeme yol açıyordu.

Kapımı açıp ayağımı dışarı attığımda konuştu. "Hızlı ol."

"Beklemek zorunda değilsin." Dedim.

FARAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin