Mutlu gibi gülmek

46 0 0
                                    

Sabah olduğunu düşünerek gözlerimi açtım. Başımın altında ve saçlarımda el hissedince Can'dır diye düşünerek sağ tarafıma döndüm. Bu Can değil Yağız'dı. Bir dakika! Bu ne arıyor burada? Kıpırdanışıma karşı olarak Yağız gözlerini açtı ve bana kocaman gülümseyerek 'Günaydın Bücür.'dedi. Ben de affallayarak 'Günaydın da senin burda ne işin var.'diye sordum merakla. 'Şişko vücudunu eve kadar taşırken yorulmuşum Bücür. Yatağına yatırınca biraz dinleneyim dedim o sırada uyuya kalmışım.' 'He uyurken bir elin başımın altına diğeri de saçlarıma gitti dimi? Amacın saçlarımı okşamak falan değildi.'dedim imalı bir şekilde. Yağız kekelemeye başlayarak ' Oof Bücür. Ne kadar da uzattın.'dedi yatakta doğrulurken. Ben de yatağa daha da bir yayılarak uzandım. Üzerimde örtü var rahatım tabii. Yağız hareketime karşılık hafifçe güldü. Ona arkamı dönerken 'İşlerin yok mu senin? Gitsene sen.'dedim çemkirir bir şekilde. O da gayet rahat bir tavırla'Yok işlerim. Burada böyle oturacağım bir yere gitmeyeceğim.'dedi. Başaramayacağımı anlayınca 'Kalk beni kahvaltıya götür.'dedim patavatsız bir şekilde. Ufak bir kahkaha çıktı dudaklarında. Şaşırmış bir şekilde doğrularak ona baktım. Bu sırada yüzünü incelemeye koyuldum. Kahverengi gözleri, kumrala çalan saçlarıyla uyum sağlamış. Esmerliği Asaf'tan daha çok yakışmış resmen. Boyu uzun ve vücudu gayet fitti. 'Beni süzmen bittiyse kalk hazırlan da kahvaltıya gidelim.'diyince kendime geldim. Omuz silkerek yataktan kalktım. O da kalkıp kapıyı açtı ve arkasını döndü. 'Aşağıda bekliyorum. Beni çok bekletme.'diyerek göz kırptı. Bir şey söylememe vakit bırakmadan kapıyı arkasından kapattı. Ukala şey! Söylenerek banyoya gittim. Kısa bir duş alıp giyinmeye başladım. Altıma siyah şortumu üzerine grili siyahlı bol kolsuz tişörtümü giydim, saçlarımı kurutup salaş bir topuz yaptım. Siyah sırt çantama gerekli şeyleri koydum ardından parfümümü sıktım. Aynada bilmem kaçıncı kez kendime baktım ve telefonumu alarak aşağı indim. Yağız bıkkın bir şekilde duruyordu. 'Kök saldım seni beklerken.'dedi sıkılmış bir ifadeyle. Ona aldırış etmeden bizimkilere döndüm. Halama 'Can nerde?'diye sordum. 'İşleri var bugün kavalyen ben olacağım.' 'Sana sorduğumu hatırlamıyorum.' Halam da tartışmamızı bölüp 'İşi varmış yavrum hadi Yağız'ı daha fazla bekletme.'dedi tebessüm ederek. Kafamla onaylayıp 'Sizi seviyoruuum.'diyip evden çıktım. Yağız siyah lüks bir arabaya doğru ilerlerken yürümeyeceğimize sevindim. Ama sevincim kısa sürdü. Kapımın açılmasını beklerken Bay Ukala direkt sürücü koltuğuna oturdu. Somurtarak yolcu kapısını açıp koltuğa oturdum. Kafamı geriye yaslayıp yolları izlemeye başladım. Arabanın durduğunu anlayınca etrafıma bakınmaya başladım. Sahil kenarına gelmiştik. Sıra sıra şezlonglar vardı ama çok az sayıda insanın uğrak mekanı olduğu belli. Böyle harika bir yere insanlar neden gelmez diye düşünürken Yağız arabadan indi. Ben de onu taakip edip arabadan indim. Ben etrafıma bakınmaya devam ederken Yağız arabanın arka tarafından bir piknik sepeti çıkardı. 'Bu da nerden çıktı?' 'Sabah Gülçin Sultan hazırladı. Piknik yapmayı çok sevdiğini söyledi.' Canım hala ya. 'Bu harikaa!'diye bağırdım tüm mutluluğumu. Her mutlu oluşumda yaşadığım acıları hatırlıyorum. O zamanlar bir daha asla gülemeyeceğim gibime geliyordu. Oysa şimdi gerçekten mutluyum. 'Hadi gel midenin guruldaması başlamadan hazırlayıp yiyelim şunları.' Onaylar bir bakış attım sonra ilerleyip şezlonga oturdum. Deniz harikaydı. Mavini yine en güzel tonlarından birinin hakim olduğu bir huzurdu. Yağız yanımdaki şezlonga oturdu. Aramıza bir bez serdi ve sepettekileri boşaltmaya başladı. 'Şunları uzaklaştırsak olmaz mı?'diye sordum şezlongları işaret ederek. 'Olur.'dedi ve ayaklanıp şezlonları kaydırdık. Ben hemen yere serdiğimiz bezin kenarına oturup sepetin içindekileri kurcalamaya başladım. Sonunda kahvaltımızı bitirince ortalığı topladık. 'Hadi biraz dolaşalım.' Aklımı mı okudu bu? Ayakkabılarımı çıkarıp çantamın yanına koydum. Yağız da ayakkabılarını çıkarıp benimkilerinin yanına koyunca yürümeye başladım. Dalgalar her defasında sürüklenip ayaklarıma ulaşınca gıdıklanıyordum. Bu anın hiç bitmesini istedim. Oldukça huzur verici güzellikteydi. 'Hangi bölümü okumak istiyorsun?' beklemediğim anda gelen soruyla kafamı kaldırıp yanımda yürüyen aynı zamanda kafası bana dönük olan Yağız'a baktım. 'Bunu düşündüm ve bu kararı lisede vermeye karar verdim.' Evet bunu düşünmek için çok erken. Zorluklarla karşılaşmam gerek ilk önce. 'Sence lisede nasıl olacaksın?' bu nasıl soru? Kaşlarımı çatıp düşünmeye başladım. 'Umarım ortam kurabilirim. Aslında pek arkadaş canlısı görünmesem de birkaç gerçek arkadaşım olsa yeter ve sanırım lisede aşık olmak istiyorum. Ama korkuyorum bir yandan da. Aynı acıları yaşamaktan aynı hataları yapmaktan aynı zorluklarla karşılaşmaktan korkuyorum.' 'Bence korkma. Yani ne olursa olsun atlatırsın. Her şey düzene girer elbet.'

Bu bölüm biraz kısa oldu gibi. Umarım beğeniyorsunuzdur. Bundan sonra yalnızca Cumartesi günleri yeni bölüm yazacağım. Öpüldünüüz.

Beklenmedik MutlulukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin