Bölüm 21

3.1K 10 0
                                    

bugün, o gün..

sabahtan alt sınıf ile derse giriyorum..

alperle bir kez daha konuşup okeyleşiyoruz..

ceyda tuhaf haller içinde.. sanki uzun zamandır olmasını beklediği bir şeyin artık gerçekleşmek üzere olmasının verdiği bir rahatlık ve kendinden eminlik var hareketlerinde.. bugün, çok da samimi ve pozitif davranmıyor bana.."nasılsa götürücem oğlum ben seni önümüzdeki gecelerde.." mi diyor acaba kendi kendine?

götür ceyda.. götürdüğün yere gelirim..ama sonrasında o yolu yalnız dönersin..

ayşegülle oturuyoruz gene.. bana o kadar içten davranıyor ki, neredeyse utanıyorum yapmacıklığımdan ve hesapçılığımdan.. ders filan çoktan beridir yalan zaten..ne için geldim şu sınıva, neler becerdim..

sahi, nasıl becerdim? *

bu sorunun aklınıza gelip gelmediğini bilmiyorum.. gelmiş olması muhtemel, çünkü ben olsam "lan bu adam böyle her tanıştığı kızı nasıl ayarta biliyor, nasıl üzerlerinde etkili oluyor? amk, kimsin lan sen sikik?" diye sorardım yani..

hayır elbette her tanıştığım kızın üzerinde etkili olduğum filan yok..ya da her tanıştığım insanın.. hikayemiz, konusu ve teması itibari ile, sadece bu etkiye maruz kalanları size tanıtıyor çünkü. yani eğer üniversitede tanıştığım her kızı, girdiğim her ortamı yazmaya kalkarsam, bu hikayeyi sittim sene bitiremeyiz.. yanlış anlamayın, bu ben olduğum için değil, sizin hayatınızda da böyledir, çünkü hepimiz, her gün yeni insanlarla etkileşime girmekteyiz, hiç birimiz hepsini birden yazamaz, anlatamaz..

yalnızca bize lazım olanları yazmak, paylaşmak yeterli..

ve tabi sonra şöyle de bir durum var, pek etkilemeyi başardıklarımı nasıl ağa düşürüyorum? sonuçta onlar kız, öyle değil mi? bu kadar kolay olmamalı?

yoksa kolay mı?

paylaşayım..

beyler, ahkam kesmek haddime değil, biliyorsunuz ki bu hikayenin başından beri sadece tavsiye veriyorum ben.. bunları da öyle görün isterim..

pek çok forumda ve inci sözlük bünyesinde de bu konular hakkında pek çok şey yazılıp çiziliyor, bu konu üzerine kitaplar filan çıkarılıyor, insanlar ciddi ciddi kafa yoruyorlar..

bu konular, yani "kadınları anlamak" ya da "kadınları tavlamak" vb. son derece ciddi olmakla beraber, epey değişken ve öyle üç bilinmeyenli denklem filan da değil.

değişken diyorum, çünkü hakikaten de öyle.. kadın tipleri, hadi kadını da geçtim, insan tipleri (karakter olarak tip yani), o kadar çeşitli ve o kadar geniş bir parabolize gösteriyor ki, beş parmağın beşinin bile bir olmadığı şu dünyada, oturum da onları birbiriyle aynı olmasını bekleyemezsiniz..

hatta onları kategorize bile etmek pek mantıklı değil.. çünkü ortaya çıkabilecek grup sayısına inanamazsınız.. yüzbinlerce kadın karakteri çeşidi olabilir.. dolayısıyla yüzbinlerce farklı insan karakteri.. hatta belki milyonlarca..

o nedenle, bir kere karşımızdaki varlığı özel ve eşsiz olarak algılamamız gerekiyor, yani

"kadın işte abi yeaa" şeklinde cinsi bir ayrımcılık, ya da

"kaşar işte aq" gibi genel ve yüzeysel bir niteleme ile bir yere varamazsınız..

her kadın, her insan, okunması gereken bir kitap, dolaşılması gereken bir şehir gibidir.. kapağına ya da kaldırımlarına bakarak onu tanımak ve hakkında yorum yapmak son derece banal bir yaklaşım olur.

misal, kadınlar diyoruz, tamam, annenizi düşünün? kusura bakmayın anaları konuya dahil ettik ama amacım kötü değil.. sadece düşünün..

pek çoğunuz için, hala şu yaşınızda adam olmanıza rağmen, onlar gözünüze birer melek, eşsiz bir sevgi timsali olarak geliyor..onu çok seviyorsunuz, hem de artık ihtiyacınız olmadığı halde..eh, bebek değilsiniz, emziremez, çocuk değilsiniz, düşüp dizinizi kanatınca tentürdiyot da sürmesi gibi durum yok.. ergen değilsiniz, telkin vermesine de ihtiyacınız yok?

o halde neden onu hala seviyor ve ihtiyaç duyduğunuzu düşünüyorsunuz beyler?
çünkü o sizin anneniz.. gözleriniz açtığınız beri, pardon, daha gözleriniz oluşmamışkenden beri yanınızda.. sizi ilk o aldı kucağına, ilk kez o okşadı yanağınız, ilk kez ona gülümsediniz, ilk sözünüzü belki de o duydu..ilk adımınıza şahit oldu..

kim bilir, belki de ilk o şahit oldu, ilk kalp kırıklıklarınıza... ilk düştüğünüzde o kaldırdı..
anneniz..

ve o da bir kadın.. hani şu devamlı üzerinde atıp tuttuğumuz ve çözmesinin imkansız olduğuna kanaat getirdiğimiz varlık... hani şu her üç başlığın ikisinde gördüğümüz "hayat siken" cinsten bir varlık..

evet.. anneniz, annenizin, yani o kadının çözülmesi zor bir yanı var mı sizce? sizi çok seviyor..siz de onu.. olay bu kadar basit..

öte yandan bütün ergenlik dönemiz boyunca, hatta belki de hala, komşunuz berkecanın ın annesi dilay hanım ın kalçalarını düşünüp otuzbir çektiğinizi de biliyorum..

hatta belki de daha iyisi, apartmanınızda güzel vücutlu bir komşu kızı bile varmıştır..o zaman hem onu, hem de dilay hanımı düşünürsünüz ne güzel..

ee? anne diyorduk? kadın diyorduk? çözdük diyorduk?

ne oldu beyler?

ne değişti?

ikisi de kadın değil mi? ikisi de aynı cins, aynı kümenin elemanı.. aynı rengin morciverti..ne oldu?

demek ki o kadar da basit değilmiş.. öyle kategorilere ayırmamak gerekiyormuş..

işte o yüzden, kadın, erkek fark etmeksizin, her bir insana ayrı stratejilerle yaklaşmalı ve onu fethedilmeye değer görüyorsanız, farklı yollar denemelisiniz demektir..

ve işte o yüzden.. sakın bana "kadınları çözmek için 100 altın kural" vb. kitaplarla gelmeyin..

kuralları kendiniz belirlersiniz.. kendiniz uygularsınız..

ve bu kurallar, karşınızdaki her insan için farklılık gösterir.. bunları oluşturmak ve düzenlemek ise zamanla alışacağınız bir şey..

unutmayın, siz kendi annenize karşı katıksız ve saf bir sevgi besleyip, komşunuzu ferre malzemesi yaparken, komşunun oğlu da boş durmadı..

acı ama gerçek..

peki biz, asıl hedefimiz olan, hormonlarımızın ve yaşam felsefemizin gereği kazanmamız gereken dişileri nasıl elde edeceğiz? bu kadar kafa yoracak bir durum var mı ortada? kendimizi bu denli harap etmeye değer mi? bu kaleleri ele geçirmek sahiden bu kadar zor mu?

hım.. elbette her insanın, -en şekerden olanının bile- kendine göre zorlukları vardır..ama en zor kapıları bile açmanıza yardımcı olabilecek, bir takım temel anahtarlar da vardır..

işte biz de bu nedenle, karşımızdaki kadınları özel olarak ele alacak, ama onlarla etkileşimimizi, genel anlamda, her 10 insanın 9 unun üzerinde işe yarayan taktiklerle başlayacağız..

yani önce işin kabasını almak gerekiyor... önce bilindik şekilde bir zımparamızı yapacağız, sonra karşımızdaki insanın karakterine göre bir güzel işleyeceğiz motiflerimizi..

biz erkekler ise, malesef genelde bu kolay olan, genel olan başlangıç-giriş kısmında takılıyoruz..ah..ah..bir tanışabilsek? bir tanıtabilsek kendimizi??

neler yapacağız neler..ama bir türlü o giriş kısmı olmuyor, değil mi beyler?? bizi tanısalar, çok severler oysa ki..

o halde bizi tanımalarını sağlamalıyız..

Nasıl Piç oldum Anlatıyorum (İnci Sözlük)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin