Kendime geldiğimde vücudum ağrılarla kaplıydı. Buna artı olarak bir süre net göremiyordum. Yanağımı keskin bir soğukluk kaplayınca ayağa kalkma isteğimle hareketlendim. O zaman iplerle bağlandığımı anladım. En kötüsü de arkadan bağladığı için hareket dahi edemememdi. Ne kadar uğraşsam da sadece ileriye doğru gidebilmiştim. Artık net görebilmeye başladığımda diğer yanağımı soğuk zemine koydum böylece ışığın kaynağına bakabildim.
Bayıldığımız yer tam karşımdaydı. Emir'in masanın altından uzanan bacaklarını gördüğüm gibi yanındaki kanı fark etmem ile gözlerim irileşti. Ağrılarımı umursamayarak ona doğru kendimi süründürürken biran da başıma darbe aldım. Acı ile vücudum gerildiğinde baştan aşağı cam kaplı olduğunu bu şekilde fark ettim. Endişeli bakışlarımla diğerlerini aradığımda yan taraflarımdaydılar ama aramızda boşluklar vardı. İyice odaklanıp bakınca aradaki camı yine gördüm. Sızlanarak kendimi yine ayağa kalkmaya zorladım ama adeta soğuk zemine yapışmıştım.
Birçok uğraşım boşa sonuçlanıyordu. En sonunda bacaklarımı karnıma doğru çektim ve kendimi yana doğru hareket ettirdim. Böylece artık sadece alnım yere değiyordu. Ağrılarım yüzünden çok zorlansam da artık yere yatmıyordum. Olabildiğince Feriha'nın olduğu tarafa gittim. Aramızdaki cama kafamla vurduğumda sese uyanmasını beklesem de olmadı. Herhangi hareket belirtisi bile göstermedi. Son şansım olan sol tarafımdaki Selim'e de aynı şeyi yaptım ama o da uyanmadı. Hiçbir şey yapamıyordum. Emir'i görebilmek için kendi kısmımdaki en köşeye gittim. Omzunda elini tuttuğunu ve ağır ağır nefes aldığını görünce biraz da olsa rahatladım.
Ne yapabileceğimi düşünmeye başladığım sıra da aklıma fikirler gelsin diye önümdeki cama alnımı vurup durdum. Özgünlüğüm iyileştirmekti ve böyle bir durumda hiçbir işe yaramazdı. Beş dakika gibi bir süre boyunca diğerlerinin uyanmasını bekledim ama ölü gibi hareket etmiyorlardı. Ben uyanmıştım. Onlar neden uyanmıyordu? Kafamı cama vurmaya devam ederken o an anladım. Baygınken kendi kendimi iyileştirmiş olmalıydım. Bundan dolayı onlardan çok daha önce uyanmam normaldi. Beklide bayılalı çok olmamıştı. Emir'in hayatta olması da bunun kanıtıydı. Ona ulaşmazsam ölecekti . Bu düşünce ile cama daha hızlı vurmaya başladım. ONA ULAŞMAZSAM ÖLECEKTİ...ÖLECEK...Yine biri gözümün önünde ...ÖLECEKTİ.
Bunu fark etmemle cam benim için zindana dönüştü. Hatta Emir de Seda'ya. Gözlerim irileşmeye ve nefes alamamaya başladığım da biri görüş alanıma girdi. İlk başta bize elektrik gücü ile saldıran genç çocuktu ama sonra Seda'yı öldüren pisliğin yüzüydü. Onun yüzüne yerleştiğinde çığlık attım. Bir gerçekle bir de hayal gücümün korkunçluğuna kapılmıştım.
Masa'nın altında bir Emir vardı bir Seda, her gözümü kırptığımda değişiyorlardı. Hıçkırarak ağlamaya başladığımda adını bilmediğim çocuk şaşkınlıkla bana yaklaştı ama bu daha çok korkumu arttırmaya sebep oldu. İlk gözümü ondan alamadım ama sonra Emir'in kendini zorlayarak bana baktığını görünce sadece ona odaklandım. Endişeli bakışlarını görünce kendime derin nefesler almaya zorladım. İçimden her şey geçmişte kaldı diyerek rahatlatmaya çalıştım. Gölün dibinde değilsin diyerek gözlerim kapattım. Sakinleşmem gerekiyordu.
Elimi arkadan zorla cebime götürünce taşı alabildim. Sıkıca kavradığımda kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Zar zor nefes alırken şaşkın bakışlarla bana bakan yirmilerindeki çocuğa baktım. Kıvırcık saçları turuncuydu ve karmakarışıktı. Aslında dışarıda görseniz kendi halinde, utangaç bir genç sanılırdı ama tam tersi biri olduğunu anlamıştım. Sürekli susmamı söyleyerek diğerlerini kontrol ediyordu. Çok sese uyanabilirlerdi demek ki. Bunu kafam da bir yere not ederken şu an neden direkt yüzüne bakabildiğimi bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REDUNDANT:EKİNEZYA
ActionBir salgının ardından bulunan aşı , bütün insanların hayatını değiştirdi. Artık birçok insan ,okudukları kitaplar ve izledikleri filmlerde ki özel güçlere sahip. Böyle bir yaşamda dünya ne kadar tehlikesiz olabilir ki? Hele ki bir Redundant isen... ...