Shakespeare'in Kadınları

17 3 4
                                    


Alarm çalıyor, sonsuz alarmlardan biri daha çalıyor. Büyük tatsızlığı ile güne başlayan Burcu'nun diline Hamlet'ten birkaç dize dolanmıştı. İşte şimdi Hamlet'i daha iyi anlıyordu, ""Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu! Düşüncemizin katlanması mı güzel, zalim kaderin yumruklarına, oklarına yoksa diretip bela denizlerine karşı dur, yeter demesi mi?". Burcu Hamlet'te Ahmet hocanın dersini alıyordur kesin, diye düşündü. Okul başlayalı bir buçuk ay olmuştu ama Burcu şu dersi bir türlü kabullenememişti. Hazırlanmaya başladı, ceketini giydi. Burcu binada çıkarken olmayı seçti yani kulaklığını taktı. Binadan çıkarken birden binanın önündeki seksek çizimini gördü ve gülümsedi ama bu pek uzun sürmedi, yolun devamında tebeşirle yola "gıcık burcu" yazılmıştı. Burcu bunu kimin yaptığını çok iyi biliyordu. Romeo ve Juliet'teki Capulet ve Montague ailelerin düşmanlığına yakışır bir düşmanı vardı, bu mahallenin belası sevimsiz, bücür Atakan. Bunun hesabı sorulacak diye düşündü, Allah'tan güne uygun giyinmişti, ceketinin önünü açtı. Tshirt'ünde "Mazeretim var, Asabiyim Ben" yazıyordu. Yoluna devam ederken şarkısını seçti.

Yolda takım elbiseli ve mutsuz insanlar müziğe uygun yürüyordu. Birden Burcu tüm insanların siyah beyaz olduğunu gördü, sanki 60ların filminden çıkmış gibiydiler. Burcu köşedeki büfeciyi gördü elinde kartonla "yıkıldık" yazıyordu, yolun az ilerisinde çiçekçi abla şarkıya başladı, "Gülmüyor yüzüm hayat zor oldu, Güller susuz kurudu soldu", biraz sonra simit satan çocuk devam etti "Tövbe ettim gene bozuldu Yüreğim yanar". Metroya gelen Burcu akbil basarken yandakilerin boş bakiyesi olduğunu gördü "Mazeretim var; asabiyim ben". Metroya inen Burcu bekleyen metroya bindi, kapıya döndü. Kapı kapanırken koşan insanlar gördü, geç kalmışlardı. Metronun içine bakınan Burcu siyah beyaz dansçıların lirik dans ettiğini gördü. Metroda geldiği durakta inen Burcu okula doğru yürüdü, çevresinde mutsuz öğrenciler kitaplarıyla okula gidiyordu. Herkesin asabiliğinin bir mazereti vardı. Kapının önünde Gülümser'i gördü, telefonla konuşuyordu. Burcu'nun tek şaşırmadığı nokta buydu, Gülümser'in ruhu zaten siyah beyazdı. Birden binanın içinde renkli birini gördü arkadan, Burcu normal bir insan gördüğüne aşırı sevinmişti ve yüzünü göremeye çalışıyordu. Yanından geçerken döndü ve bu kişinin Necmi olduğunu gördü, kulaklığını çıkardı. Birden diğer insanlar renklerine kavuştu.

Burcu: Selam.

Naci son anda farkettiği Burcu'ya samimiyetsizce kafa sallayarak selam verdi.

Burcu: Ben de seni gördüğüme çok sevindim. Biliyorum iyi başlangıç yapmadık.

Naci adeta konuşmaya yeminliydi, boş gözlerle Burcu'ya bakıyordu. Ne söyleyeceksen de ve git gibi bakıyordu. Burcu pes etmeyecekti, hedef zordu ama Burcu deneyimliydi. Burcu çantasını açtı o karmaşanın içinden çikolatalı süt çıkardı.

Burcu: Al. Dünkü kahvenin telafisi hem daha gurme bir zevk.

Kerem (süte baktı): Nesin sen 8 yaşında mı?

Bu cümle ile Burcu'nun damarına bastı. Burcu ona içebileceği en güzel şeyi veriyordu ve cevap bu mu? Sen ne anlarsın nankör diye bağırmamak için kendini zor tutuyordu. Birden Necmi'nin yanına bir arkadaşı elinde iki kahveyle geldi.

Sinan: Al bakalım (kahveyi verdi).

Necmi: Sağ ol (kahveyi aldı).

Sinan (Burcu'ya): Çikolatalı süt mü, en iyisini sen yapıyorsun.

Burcu'nun Necmi'den beklediği tepki Sinan'dan gelmişti. Teşekkür ederim diye Sinan'ın boynuna sarılmamak için zor durdu Burcu. Ama Shakespeare gibi mutlu sona garezi olan başkası daha vardı.

Düşler DairesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin