Hayat bazen yorucudur. Özellikle bir gün öncesinde 4 aktarmayla 24 saat süren bir uçak yolcuğu yaptıysanız. Kendime not diye düşündü alarm çalarken Burcu, bir daha dünyanın diğer ucuna gitme. Mesela Hatay'a git, Hatay'da Türkiye'nin Arjantin'i olsun. İnat etmenin anlamsızlığını fark ederek. Alarmı susturup yataktan kalktı. Bugün okulun ilk günüydü, ikinci dönem başlamıştı. Sırf pazartesi sendromu yaşamamak için Burcu pazartesi olan derslerin hiç birini almamıştı. Hatta sırf bu nedenle yine, yeni ve yeniden Ahmet Hoca'dan ders almıştı. Eğer Ahmet Hoca'nın doğum zamanı ikinci Dünya Savaşına Gelmeseydi büyük bir aşk bile olabilirdi, evren onları bir araya getirmek için her şeyi yapıyordu. Tabi Burcu güzel ders programını seçerken bilmediği şey son dakika program değişerek Ahmet Hocanın dersinin pazartesiye alınmış olmasıydı. Ve diğer günde alınabilecek tüm derslerin kontenjanı dolmuştu. O pazartesi sendromu yaşanacaktı... Tüm bunları düşünürken hazırlanan Burcu evden çıkmaya hazırdı. Üzerinde 3 kat kıyafet, mont, atkı, bere her şey vardı. Mishelin lastiğinde farksızdı. Oysa 2 gün önce ip askılı elbise ile sokaklarda dolanıyordu, bu yarım kürelerin gözünü seveyim dedi. Kış tatili için Güney Yarım Küreye giderseniz yaz tatili yaparsınız. Apartmandan çıkarken zorla taktığı kulaklığından şarkısını başlattı. Gülşen - Saz mı Caz mı.
Sokakta montların şişkinliği ile dans eden bir sürü kişi vardı, bu sene ya çizgili mont modaydı yada şarkı güzel gidiyordu. Köşedeki büfe şarkıya başladı, tripli şekilde laf sokuyordu. "Yanımdaki yanımda karşımdaki canımda uzaktasın uzakta". Bir ay ortalıkta yoktu diye bunları hak etmemişti. Çiçekçi abla şarkıya devam ediyordu "Ah! Kara sevdalar, çeken bilir acısını, seven sürer sefasını". Bu soğuğun ortasında tabi çiçek bulunmuyordu ve satmak zordu. Cefasını çeken ablayken çiçek alınan sevgili sefa sürecekti. Burcunun gözü simitçiye kaydı ama simitçinin yerinde dans eden bir kardan adam vardı. Hava gerçekten soğuktu. Koşa koşa metroya girdi. Bugün tek normal giyinmiş insan metrodaki güvenlikti, tabi 40larında bir adamın neden 90lar Gülşen kâkülü olduğu hesaba katılmazsa. Bekçi şarkıyı söylemeye başlarken Burcu koşarak merdivenden iniyordu "Oralarda mevsim yaz mı? Bu nameler saz mı, caz mı? Benim gönlüm kar mı, buz mu?". Metro istasyonda ve kapı açıktı. Burcu hemen içeri girdi. Birden etraf aydınlandı adeta yaz gelmişti. Montlar çıkmış insanlar 90lar kıyafeti ile dans ediyordu. Bu sen çok kareli gömlek yapacaktı belli ki. Burcu metroda herkes deli gibi dans ederken telefonuna baktı, Necmi'den "günaydın" mesajı yoktu. Oysa ne zaman Burcu kafasında bu olayı bitirmişti, Necmi ilgiye bürünmüştü. Hatta Arjantin'de bile çok kez mesajlaştılar, günaydın mesajları eksiksiz olmuştu. Gerçi Necmi Günaydın yazdığında Burcu yeni uyuyacak oluyordu ama. Ne değişti diye düşlündü Burcu sonra saatin 10 olduğunu hatırladı. Dersi olamayan insanlar bu saate uyuyordu ne olacaktı. Burcu Metrodan çıktı, çıkışta Kerem bekliyordu. Küçük bir yumak şeklinde dans ediyordu, Burcu bu dansa tahammül edemezdi, kulaklığını çıkardı. Her şey normale dönmüştü. Ne dans eden insanlar ne de 90lar kıyafeti kalmıştı. Kerem Burcu'ya doğru koştu. Burcu sarılacağını sanmıştı ama hiç olmadı. Koşarak gelen Kerem önünde durdu ve suratını astı.
Kerem: Nasıldı bensiz Arjantin. Çok sıkıcıydı dimi, leşti dimi? Sıkıntıdan öldünüz dimi?
Burcu: Yo, çok güzeldi. Hatta biliyor musun Gülümser bir an pozitif biri bile olmuştu.
Kerem: Buna inanmam, bu kıyamet alameti. Zaten bensiz eğlenme ihtimaliniz yok, yalan söylüyorsun.
Burcu: Yahu ne tribi bu? Pasaportun vardı da ben mi gelme dedim..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşler Dairesi
MizahDört kadının yollarını kesiştiği, eğlenceye, aşka ve garipliklere ev sahipliği yapan Düşler Dairesi'ne hoş geldiniz. Karakterler tüm toyluğu ile hayatı ve kendini keşfettiği bu yolculuk için siz de yerlerinizi alın. "Sevdik sevdalandık kördüğümle...