Geniş salondaki koltukta rahat bir pozisyon almıştım. Koltuğun ucuna oturmuş, elimde duran telefona umutsuzca bakıyordum. Boşuna zaman kaybetmenin bir işe yaramayacağının farkındaydım farkında olmasına ama yine de kafam çok karışıktı.
Dün yediğim engel de bir güzel içime oturmuştu açıkçası. Hiçbir şeyin kolay olmayacağının farkındaydım sonuçta çok değişik bir durumda bulunuyordum, bulunuyordu. Ama yine de ister istemez içimde hafif bir burukluk hissediyordum.
Normalde düzgünce birisine adım atsam ve karşılığında engel yesem, gurur yapacağımı ve bir daha asla o kişinin yüzüne bakmayacağımı biliyordum. Ama her şey normalden o kadar farklıydı ki.
Asla, asla dememek gerekiyordu gerçi bu hayatta. Daha önce böyle bir durumda bulunmuştum ve asla demiştim de ne olmuştu? Şimdi başka birisi karşısında, o zaman asla yapmam dediğim ve utanacağım bir olayı gerçekleştiriyorum. En büyük tesellim de onun benim kim olduğumu bilmemesiydi.
Daha fazla düşünmenin gereksiz olduğuna karar vererek öylesine bir mesaj attım. Engelli olduğum için bir beklentim yoktu, sadece son bir kez aynı numara ile şansımı denemek istemiştim.
+90...1: Bir sonraki basketini benim için atar mısın?
Gönder tuşuna bastıktan sonra mesaj, ilk başta tek tik hemen ardından da çift tik oldu. Gözlerim hafifçe açıldı. Bu sahne karşısında beklemeden birkaç mesaj daha gönderdim.
+90...1: aaa engelim açılmış
+90...1: bu iyiliği neye borçluyum acaba
+90...1: yeni bir hat almaktan kurtuldum da
Koltuktan sarkıtmış olduğum, yere değen ayaklarımdan birini ritmik hareketlerle sallamaya başladım. Bana saatler gibi gelen birkaç dakika sonunda karşı taraftan da bir cevap gelmişti. En azından bir cevap gelmiş olmasının verdiği rahatlamayla derin bir nefes aldım.
3 Numara: Kimsiniz?
+90...1: beni bir günde nasıl unutursun
+90...1: inanamıyorum ya
+90...1: bu hallere düşecek insan mıydım ben
Gerçekten değildim.
3 Numara: gerçekten kim olduğunuzu bilmiyorum
3 Numara: anlamadım da
3 Numara: ama dünden beri bir salmadınız adamı
3 Numara: hat yol geçen hanına döndü anasını satayım
3 Numara: hat yol geçen hanına döndü anasını satayım
+90...1: ilk başta ne kadar da kibardın oysa
3 Numara: dünden beri bir salmadınız adamı
+90...1: hatırladın işte
+90...1: dün de bendim
+90...1: neyse ki engeli kaldırmışsın da kaldığımız yerden devam edebiliyoruz
+90...1: yoksa birkaç gün kaybedecektik
3 Numara: engelini falan kaldırmadım telefon kendini sıfırladı
+90...1: işte görüyorsun
+90...1: evren bile bizim birlikte olmamız için uğraşıyor
3 Numara: neyse ne
3 Numara: benim sizin gibi çoluk çocukla uğraşacak zamanım yok
+90...1: çoluk çocuk ayıp oluyor yalnız
3 Numara: eskiden de yaşanırdı böyle durumlar ama bu ara iyice dadandınız
3 Numara: kendinize eğlenecek yeni bir oyun bulun
3 Numara: sıktınız ve ben bu sorunun nasıl çözüleceğini biliyorum
+90...1 numara engellendi.
3 Numara: benim sizin gibi çoluk çocukla uğraşacak zamanım yok
+90...1: laflara bak laflara
+90...1: göreceğim ben seni sonra (İletilmedi.)
+90...1: kim çocukmuş kim değilmiş (İletilmedi.)
+90...1: illa uğraştıracaksın beni (İletilmedi.)
Elimde kalakalan telefonu koltuğa doğru atar atmaz odama doğru ilerledim. Üstümde bulunan ev kıyafetlerini çıkardım. Dolaptan dışarı çıkmaya uygun bir kıyafet seçip onu üstüme geçirirken evin içinde bir telefon sesi duyuldu.
İçeride bırakmış olduğum telefona yetişmeye çalışırken bir yandan da ellerimle saçımı düzeltiyordum. Tam telefonu elime almışken aletin sesi kesildi. Ekranı açıp kimin aradığına bakarken gördüğüm isim yüzümün buruşmasına neden oldu.
Telefonu aldığım yere geri bırakarak odadaki boy aynasının karşına geçip son kez kendime baktım. Hazır olduğuma ikna olduğumda telefonu ve anahtarlıkta bulunan anahtarları çantama atarak evden çıktım.
Garajda bulunan siyah arabaya bindim, çantamdaki telefonu çıkarıp arabaya bağladım. Aramaya karar verdiğim ve oldukça aşina olduğum numarayı çevirdim. Bir yandan telefonun açılmasını beklerken bir yandan da arabayı çalıştırıp sürmeye başlamıştım. Üçüncü çalıştı açılan telefondan, arabanın içine oldukça tanıdık bir ses doldu.
"Efendim güzellik." Bana sesleniş biçimi yüzümde bir gülümseme oluşturdu.
"Naber Caner?"
"İyidir de sen beni hatırımı sormak için aramazsın, asıl karın ağrını söyle bakayım sen bana." Dedikleri gerçekten de beni ,bir nebze de olsa, tanıdığını gösteriyordu.
"Aşk olsun Caner. Ama gerçekten de sana işim düştü. Bana içinde yeni bir hat bulunan telefon gönderebilir misin?"
"Hayırdır, bir sıkıntı mı var?"
"Hayır sadece değiştirmek istedim. Önemli bir şey yok." Kavşaklardaki kırmızı ışığa denk geldiğimde arabayı yavaşlatıp durdurdum.
"İyi o zaman. Bugün olmadı en geç yarın eline geçer."
"Çok sağ ol. Epeydir görüşemedik bir gün ayarlayalım da buluşalım. Eski günleri özledim." Yeşile geçen ışıkla birlikte sola döndüm.
"Biz de çok özledik kızım seni. Gözlerimiz her yerde seni arıyor. Bir görünüp bir kayboluyorsun, kimse de ne olduğunu anlayamıyor." Dedikleriyle kıkırdadım.
"Ben sana haber ederim, biraz daha rahatlayayım da."
"Tamamdır. Bekliyorum ama ona göre, tekrar unutma. Görüşürüz." Onu onaylayan bir ses çıkararak telefonu kapattım. Varmak istediğim büyük, lüks binanın önüne geldiğimde arabayı kaldırımın kenarına park ettim.
Kendimden emin adımlarla içeriye girdiğimde bugün çok yorulacağımı biliyordum.
*****
Ay ilk defa bir kitap yazıyorum. Genelde hep okurdum. Umarım iyi gidiyordur.
Oy ve yorum atarsanız mutlu olurum..
ÖPÜLDÜNÜZ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARMAK UÇLARI - YARI TEXTİNG
RomanceSabahtan beri çalışan ama asla dikkatimi çekmeyen televizyonda bir spor kanalı açıktı. Yeni sezonun başlamasına az kalmışken geçen sezonun öne çıkan maçları ve öne çıkan oyuncular ekranda dönüp duruyor, yorumcular ise bu sezon hakkında tahminlerde b...