BÖLÜM 16

2.7K 106 34
                                    

Bu bölümün 30 yorum sınırı vardır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu bölümün 30 yorum sınırı vardır. Sadece düşüncelerinizi çok merak ettiğimden.

*****


Doruk'la olan mesajlaşmam biter bitmez dışarıdan da bir korna sesi duyulmuştu. Gelenin Lale olduğunu bilerek kapının yanındaki portmantodan çantamı alarak kapıyı açtım. Bir yerlere geldiğini duyurmak için sizi aramak yerine kornaya basmayı tercih etmek gibi bir alışkanlığı vardı.

Kapının önünde duran kırmızı spor arabayı gördüğümde keyifli olduğunu anladım. Kırmızı mutlu olduğu zamanlarda tercih ettiği bir renkti. Kapıyı arkamdan çekerken yolcu tarafının camı açıldı.

Kafasını eğip beni görmeye çalışan Lale'yi gördüğümde gülme isteğime engel olmaya çalışıyordum. Camdan dışarıya bakmak adına neredeyse ikiye katlanmış, saçları da önüne dökülmüştü. Onu daha fazla bekletmemek için seri adımlarla arabaya varıp yolcu koltuğuna yerleştim.

"Çok güzel olmuşsun yine." Arabayı çalıştırırken bir yandan da benimle konuşuyordu.

"Bilmiyorum ki." Diye mırıldandım. "Fazla mı sence?"

"Yok. Her zamanki gibi gayet şıksın." Elleriyle bir yandan da direksiyonda ritim tutuyordu.

"Daha önce hiç basketbol maçına gitmedik ya o yüzden emin olamadım. Ama sen tamam diyorsan tamamdır. Şimdi asıl konumuza dönelim. Neler oluyor sizin aranızda?"

"Bilmem. Sadece takılıyoruz gibi." Volkan'dan bahsederken olan gülümsemesine ve yerinde kıpırdanmalarına bakılırsa pek de bahsettiği gibi değildi. Volkan'ı bilemezdim ama sadece takılmayla Lale'nin davranışlarını açıklayamazdım. Daha fazlası var gibiydi. Umduğum tek şey yaşanacakların hüsranla bitmemesiydi. Lale'nin bile ne hissettiğinden tam emin olmadığımdan yorum yapmadım.

Arabanın içine derin bir sessizlik çöktüğünde bakışlarımı camdan dışarıya çevirdim. Saat sekiz gibi olduğu için tam olarak akşam trafiğine takılmamıştık ancak büyük şehirde yaşamanın bir dezavantajı olarak yine de trafikte hafif bir sıkışıklık vardı.

Yaklaşık on beş dakika sonunda stadyuma yaklaşmaya başladığımızda mutluydum. En sonunda günlerce konuştuğum ve sürekli aklımı meşgul eden kişiyi görecektim. Hem de sadece görmekle kalmayacak tanışmamıza vesile olan oyununu izleyecektim. Harika oynayacağından şüphem yoktu, o her zaman harika oynardı.

Stadyumun yakınlarındaki özel park yerine girdiğimizde gördüğüm araba kalabalığı, maçın ne kadar önemli olduğunun göstergelerinden biriydi. Boş yer bulmak adına katları gezerken en sonunda bir yer bulmuştuk. Lale arabayı park edip bana döndü.

"Sen iyi misin?" sorusuyla küçük çaplı bir şaşkınlığa uğradım.

"İyiyim, neden ki?"

"Ellerin titriyor." Gözlerim istemsizce kucağımda duran ellerime kaydı. Gerçekten de titrediklerini gördüğümde kucağımdaki çantayı sıkıca tuttum. Bir umut titremesi geçer diye.

PARMAK UÇLARI - YARI TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin