Sıkıcı bir matematik daha dersinin sonunda öğle teneffüsünün olması sınıfımıza verilmiş en büyük nimetlerden biri olmalıydı. Aksi takdirde kafamı bir sonraki ders için masamdan kaldırabileceğime dair hiçbir şansım olduğunu sanmıyordum.Hyunjin ile yemekhaneye çok erken bir saatte inmiş olmasak bile mutfakta görevli olan kadın bizi severdi. Tabaklarımız da önceden hazır olurdu sayesinde. Uzun masalarda kendimize bir yer bulup yemeye başladığımızda her zamanki muhabbetler dönmeye başladı katıldığımız kişiler arasında. Hyunjin yanına oturduğu Haechan'dan yeni bir oyunun haberini almış, masadaki herkesin konusu o olmuştu aniden. Gariptir ki Hyunjin ile geçirdiğim onca vakit sayesinde benim de ilgimi çekiyorlardı artık. Dolayısıyla kenarda yemeğimi yiyerek değil de onlara katılarak geçirdim öğle aramı.
Ta ki yanımdaki sandalye tanıdık biri tarafından çekilene kadar. Lee Felix. Öğle molasının bitmesine on yahut on beş dakika kala gelmişti ve masaya bırakmak üzere olduğu tabağında yok denecek kadar az yemek vardı. Bu saatte gelirse elbette ona bir şey kalmazdı. Fakat daha önemli olanı, neden benim yanım?
"Hey, neydi.. Felix?"
Haechan gülümsemesiyle hâlâ ayakta olan Felix'i selamladığında Hyunjin de önüne dönüp karşılaşmıştı onunla.
"N'aber? Otursana."
Bakışlarım keskin bir şekilde Hyunjin'i bulduğunda bana göz kırpıp sırıttığına eşlik ettim. Sonra da ondan yüz bulan Felix yanımdaki sandalyeyi çekip yerleşti iyice. "Başka yer kalmamış gibi."
Kendi kendime mırıldandığımda açık açık konuştuğumu bile anlamayan çocuğun bunu duyup da anlamasını beklemiyordum. Ama anlamıştı. Artık gerçekten işine geleni anladığını düşünmek üzereydim.
"Aslında.. vardı ama ben biraz çekindim."
Yemek çubuklarıyla uğraşırken başını yere düşürmesiyle Hyunjin'in masanın altından dizime iyi bir tekme atması bir olmuştu. Ses çıkarmamaya özen göstererek öne eğildiğimde ellerimden birini dizime atıp okşadım yavaşça. Bunu fena ödeyecekti, ama şimdi değil.
"Bakma sen ona, gününde değil bugün."
"Ne zaman öyle ki?"
Hyunjin'in düzeltmeye çalıştığı cümle Haechan tarafından onaylandığında öldürücü bakışlarımı ikisine de göndererek tabağıma geri döndüm. Neyse ki bitmek üzereydi ve birazdan sınıfa dönebilirdim.
"Dersleriniz nasıl gidiyor Felix? Changbin'den memnun musun?"
Bu defa solumda oturan Jaemin sorduğunda Felix onu görebilmek için masaya doğru eğilmişti. Yani yemeğime odaklansam bile ister istemez görüyordum onu.
"Oh?"
"Bilmediği kelimeleri kullanırsan tabii anlamaz, Jaemin."
Dümdüz biz şekilde tabağımla ilgilenirken söylediklerimle omuzlarını düşürdüğünde Hyunjin derme çatma ingilizcesiyle çevirdi Jaemin'in cümlesini.
"Ah, şimdi anladım. Memnunum evet, her şey yolunda."
Birkaç saniyeliğine duyduklarım yediğimin resmen boğazımda kalmasını sağlarken öksürerek sodama uzandım. Masadakilerin bakışları beni bulurken arkama yaslanma gereği duymuştum. Felix ise bana peçete uzatarak kendi dilinde iyi olup olmadığımı soruyordu hâlâ.
Tüm bunların nedenini hâlâ anlamış değildim. Bir kere bile ders yapmış değildik. Bunun için olan ilk buluşmamızda da bana anlattıklarına rağmen onu öylece bırakıp gitmiştim. Ve şimdi gayet güzel dersler geçirmişiz gibi davranmasının nedeni neydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iridescent│changlix
Hayran Kurgu"Ben senin gökyüzünden aşağı atladım. Yahut gökyüzü atladı ve ben o yukarılarda yalnız kaldım, bu yabancı güzel yerde. O denli geçmişe götürmüşüm ki seni, sanki hiç tanımıyordum." │21 Mayıs 2021