"Tanrı yardımcınız olsun çocuklar. Sizlere güvenim sonsuz."
Logos başı dik bir şekilde James ve Erelim'i uğurluyordu. Kardeşinin üzerine atlayarak sıkıca sarılan Elimiel, ağlamaya başlamıştı bile.
"Ayın ruhu sizin hakkınızda bana bilgi verecek kardeşim. Beni gururlandıracağın haberler için savaş. Sana güveniyorum."
Logos'un iki gün önceki sözlerine nazaran, güven veren bu sözler içindeki sıkıntıya merhem gibi gelmişti. Tanrı biliyordu ya, en çok kardeşi için savaşacaktı. Başını güven veren bir şekilde aşağa doğru sallayıp gülümsedi.
Will sessizce onları izliyordu. Brazdan kanatlanacak, ışık hızıyla önlerinden kaybolacaktı dostuyla bu melek. James'e doğru adımladı Will. İkisi dostane den ziyade kardeş gibi sımsıkı sarıldılar. Birbirlerinin sırtlarını erkekçe sıvazladıktan sonra ayrılmadan birbirlerine baktılar. Bir çok kez savaştılar yan yana. Diğer mafyaların saldırılarına karşı kâh yaralandılar kâh ölümden döndüler. Ama elbet hep zaferle döndüler çatılarına. Bunu tek başlarına yapabilseler dâhi asla yalnız savaşmadılar. Onlar brbirlerinin kayıp ailesi olmuştu bir nevi.
Yanlarına gelen ufak kız ile Will biraz uzaklaştı. Yalnız kalmaları iyi olurdu Will'a göre. İmalı bir sırıtış ile konuşmaya başladı.
"Ben şu 'yüce melek' buruşuğu ile uğraşayım siz de kendi aranızda muhabbet edin bakalım, kumrular sizi."
"Ulan seni ben..."
Will, James'in öfkesine yakalanmadan oradan hızla tüydü. Duyduklarıyla hafif yüzü pembeleşen Angel, hüznünü saklayamadı. James'e yakınlaşıp, gözlerini dikti.
'Bundan vazgeçebilirsin James. Gitmek zorunda değilsin. Kendini riske atmanı istemiyorum.'
Kızın endişesi içindeki bütün kırgınlığı almıştı. Ayak uçları birbirlerine değene kadar kıza doğru yaklaştı yavaşça. Bu sırada milim kıpırdamadı kanatsız melek. İstese de yapamazdı. Belki de onu son görüşü olacaktı ve bu anı öldüremezdi. James bu durumdan cesaret alıp vakit kaybetmedi. Orada bulunan kimseyi umursamak istemwdi genç adam. Kıza doğru başını eğip ansızın öptü. Başını geri çeker çekmez alınlarını birbirine yasladı.
"Kimse riske falan girmiyor Angel. Bu savaş en kısa sürede bitecek. O zamana kadar dayanacağız. İşte her şeyin bittiği yerde de biz başlayacağız. Söz veriyorum ahu gözlüm."
İkisi de gözleri kapalı öylece kaldılar. Onların sevgisine hayranlıkla bakanların arasında birisi elindeki cips ile bütün anı bozmanın zevki ve umursamazlığı ile araya girdi.
"İddiaya varım bunlar yatıyorlar."
Sesli bir şekilde çiğnediği cipsi ile herkesin kötü bakışlarını toplamıştı bile Yue. Herkese kafasını 'ne var?' anlamında salladığında çoğu kişi hayıflanarak önüne döndü. Will ise öfkesi daha da arttı.
"Benim cipsim mi o lan?"
Yue elini daldırdığı paket ile öylece kaldı. Yavaşça başını Will'a doğru çevirdi. Gördüğü öfkeli boğa ile hafifçe yutkundu. Logos'un eline hızla tutuşturduğu paket ile hiç bir şey olmamış gibi davranıyordu.
"Ee en son siz öpüşüyordunuz, sonra?"
James karşısındaki uslanmaz kadına baktı. Hata mı etmişti onu çağırarak, inan ki bilmiyordu. Ellerini yavaşça Angel'ın kollarında sürterek indirdi. Elleri hediflerine ulaşır ulaşmaz tuttular minik elleri. Kızın dikkati yine genç adamın üzerindeydi.
"Yue çok eski bir dostumdur. Cesurdur, gözü karadır ve gideceğin yer onun toprakları olduğu için avucunun içi gibi bilir oraları. Ona kendimi gözüm kapalı emanet edebilirim evet lâkin konu sensin. O yüzden ne olursa olsun herkesten her şeyden daha dikkatli ol. Çünkü orada ben olmayacağım Angel."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Want My Wings
Science Fiction"Nereden geliyorsun?" "..." "Neden buradasın?" "..." Karşısındaki genç kız konuşmayınca sinirle dudaklarını yaladı. Kızın üzerindekileri incelediğinde ince bir kumaştan oluştuğunu gördü. Üzerine bir t-shirt vermeyi aklına not etti. "Peki. Madem ko...