11. BÖLÜM

236 26 28
                                    


Etrafımda bir kaos vardı. Hissedebiliyordum. Yine de gözlerimi olabildiğince geç açmak için direndim. Beş dakika daha uyusam dünyadan bir şey eksilmezdi.

Sonunda yerdeki minderlerden birini kafama yiyince gözlerimi hızla açtım. "Sizi küçük böcekler!" diye haykırdım. Her yanımı kuşatmış minik bedenler çil sürüsü gibi kaçıştılar. Bir yandan da beni uykumdan zıplattıkları için gülüyorlardı.

Sızlayan başımı ovdum. O sırada Oğuz kapının pervazında belirdi. Bağırarak "Uyayan güzel uyanmış!" diye içeridekilere haber verdi. Nil de birden Oğuz'un yanından çıkıverdi. "Hadi hadi kalk Serkan, işe geç kalacaksın." diye aceleyle konuştu.

"Tamam be. Size de günaydın!" diye sızlanarak yerimden kalktım.

Şöyle bir göz gezdirince haklı olduğuma kanaat getirmiştim. Odaya cidden kaos hakimdi. Dün gece üzerlerinde uyuduğumuz minderler ve yastıklar dört bir yana dağılmıştı. Örtüler topak topak sağda solda öylece duruyordu. Uyumadan önceki dingin ortamdan eser yoktu.

Sahi ne kadar da dingin hissederek uyumuştum öyle. Uzun zamandır bir ton stres yüzünden böyle bir uykudan mahrum kalmıştım. Şu an genelde olduğumdan çok daha dinç ve enerjik hissediyordum.

Odanın içinden yavaşça kapıya doğru adımlarken dün gece Engin'in yattığı yere gözlerim takıldı. Bu bir milattı. Engin ile geçirilen kaossuz kocaman bir akşam üzeri ve huzurlu bir uyku. Bu gerçekten bir milattı.

Dün gece uyumadan önce masal okurken takındığı yumuşak ses tonu hâlâ kulaklarımda çınlıyordu. Ahenkliydi, dinginleştiriciydi, çok güzeldi. Sihirli bir melodi gibi odadaki herkesin huzurla uykuya dalmasına sebep olmuştu. Sanki bütün gece rüyamda bana o sihirli melodi eşlik etmiş gibi hissediyordum. Pamuk gibiydim.

Gözlerim kapanmadan önce son gördüğüm onun suratıydı. Benim kurtarıcım, kahramanın kahramanı. Artık aramızdaki bağın daha güçlü olduğunu biliyordum. Artık zamanın geldiğini biliyordum. Artık anlatmam gerekiyordu. Deli gibi içimi dökmek sırtımdaki yükleri hafifletmek istiyordum. O benim tek umudumdu. Bu evdeki herkesin umuduydu. Uyumadan önce yüzündeki şefkatli bakışı görmüştüm. Biliyordum işte! O da bu miniklere kıyamazdı. Onlar mutlu olsun isterdi. Sağlıkla ve sevgiyle büyüsünler isterdi, haciz ve borç batağı içinde değil.

Düşünceler zihnimden hızla akıp gidiyordu. Bugün cidden çok ama çok enerjik hissediyordum. İçimde her şeyin güzel olacağına dair bir his vardı ve bütün bedenimi kıpır kıpır yapıyordu. Bugün her şeyin düzelme günüydü. Bugün büyük gündü!

Hemen aşağı inip Engin'i bulmak, ona her şeyi anlatmak istiyordum. Nedense içimden bir ses onun da benim gibi düşündüğünü söylüyordu. Ben ona anlatacaktım ve o memnuniyetle her şeyi kabul edip evimizi kurtaracaktı. Ailemizin yeni üyesi olup yanımızda sonsuza kadar mutlu mesut yaşayacaktı ve Engin ile ben herkesin kahramanı olacaktık!

Kendi kendime sırıtıp şarkılar söyleyerek hızla hazırlandım. Tıraş olup en güzel gömleklerimden birini giyindim ve bolca parfüm sıktım. Seke seke aşağı kahvaltıya inerken içim içime sığmıyordu. Sanki Engin her şeyi çoktan kabul etmiş gibi onu tutup yanaklarından öpmek istiyordum.

Mutfak kapısından koşarak girip verandadaki masaya doğru yöneldim. Bakışlarım masayı ve bahçenin her bir köşesini üç saniye içinde taramıştı. Engin yoktu.

Sabırsızca "Engin nerede?" diye sordum.

Elinde çaydanlıkla masaya doğru yürüyen Şenoş bana doğru "Sabah erkenden çıktı. Kapı sesini duydum." dedi. Birden yüzüm düşmüştü.

Hayal kırıklığıyla masaya oturdum. Ablam sanırım üzüntümü fark etmiş olacak ki yanıma geldi. "İstersen arayıp tekrar akşam yemeğine davet et." dedi.

Robin Hood'u YakalamakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin