Mutfağa giden Ela içeri koşarak gelmişti adeta. Karşısındaki kişi, yıllar önce onu bırakan annesiydiki burada dram yaşamak istemiyordum. Hele Ela üzülsün hiç istemiyordum. Şu an tek istediğim bu kadının buradan defolup gitmesiydi.
"Sen!" Ela sinirlerini bu kadına patlayabilirdi, her an patlamaya hazır bomba misaliydi zaten. Şuan ne hissettiğini anlayamasamda buna dair fikrim vardı.
Üzgündü, sinirliydi, yalnızlık hissi tüm bedenini sarmıştı. Kendini terkedilmiş hissetmeside gayet olası bir durumdu. Çünkü Ela'nın birde kardeşi vardı. Öz veya üvey farketmez, kardeş heryerde kardeştir ve Burçak hanım bu kardeşlerden birine bakıp diğerine bakamıyormuydu? Hay Allah(!) Bu nasıl bir vicdansızlıktırki Ela'yı böyle üzebildi.
Ela, ne olursa olsun bunu hakedecek biri değildi. O daha küçücüktü o zamanlar. Kesinlikle yaşadığı duygular tarif edilemezdi. Yıllardır tek kanadı olan, ve oda kırılmış olan kanadının dahada fazla yıpranmasını istemiyordum. Ela'yı o kadına vermek istemiyordum!
"Sen nasıl birisin!! Ne yüz bulupta gelebildin! Sana şuan tüm nefretimi haykırmak istiyorum ama şu rahatlığın, umurasamazlığın yüzüne öyle bir yansıyorki. Değmezsin sen. Ne senin için ağlamama, ne sana bağırmama, ne seni affetmeme hiç bir bokuma değmezsin anladın mı? Senin gibi bir yüzsüze anne diyemem ben defol git buradan. Bir kızın yok senin hiç olmadı. Benim ANNELERİM burada!"
Bize doğru geldi ve sağ kolunu benim sırtıma sol kolunuda Asel'in sırtına koydu. 'Naş naş' nidalarındaydı şuan Ela. İçime buz gibi serin sular serpildi resmen.
Bu sırada Burçak tepkisizdi. En sonunda sesi git gide cılızlaşmış bir halde "ama senin annen benim..." diyebildi.
Birde bu kadının bu haline üzülmem yokmuydu? Aslını astarını öğrenmeden hiçbir kimseyi yargılamak doğru değildi bana göre. Deniz'den bir bardak su istedim ve bu sırada tüm herkesin bize kulak kesildiğini yeni farkettim. Az kişi olmasına rağmen rahatsız olmuştum. Deniz'in elinden aldığım soğuk suyu kadına uzatarak "Dışarıda konuşmalıyız, insanlar rahatsız oluyor. Kusura bakmayın, lütfen devam edin."
Dışarı dediğim yerde kafemin balkonu gibi olan yerdi. Dört sandalyeli masalar vardı buradada. En köşedeki masaya oturduk hepimiz. Burçak hanım sakinleşmeye çalışıyordu sanki. Ela ise eskiye dönmüştü, o soğukkanlı hallerine. Yüzü düz bir çizgi gibiydi. Sanki gerçekten üzülmüyormuş gibiydi fakat biliyordum en çok o üzülüyordu.
Herkes susunca araya atlamamam gerektiğini bilsemde konuya girdim. "Neden Ela'yı bıraktın? Seni buna ne zorladıki Ela'ya bu trajediyi yaşattın? Hesabında biraz gezindim ve hayatın gayet normal ve maddi durumunda iki çocuğa bakamıyacak kadar kötüye benzemiyordu. Sen şuan bana değil Ela'ya bir açıklama borçlusun. O yüzden konuş artık."
İçimdeki siniri şuan bu kadına patlayamazdım çünkü oda iyi değildi şuan. Fazla durgundu ve gözleri bir noktada sabitlendi kaldı.
"Ela'nın babası yüzünden oldu. Herşey o pisliğin yüzünden oldu. O adam her gece içerdi. Aslında iyi biriydi oda. İflas ettikten sonra hamile kaldığımı öğrendim. Git gide kendini kapattı iyice. Ne şirketi eskisi gibi oldu nede kendisi. Sonra Ela'nın masrafları ağır geldi bize. Ne benim annem babam, ne Harun'un annesi babası yardım etti bize. Çünkü biz Harun'la kaçmıştık ve olayların o raddeye geleceğini bilemezdikki. Harun gitgide alkolik oldu. Ela yavaş yavaş büyüyordu ve ben birşey yemezdim sırf o birşeyler yiyebilsin diye. Harun artık mantıklı düşünemiyordu bile. En sonunda beni baya bir dövdü gecenin çok geç saatleriydi. Bu hiçbir komşununda umurunda olmamıştı. Yalnızdım bir başıma kalmıştım. Ela'ya daha fazla zulüm etmek istemiyordum. O yüzden onu yetimhaneye bırakacaktım. Çok dayak yediğim için dermanım kalmamıştı. Sabaha karşı kapının tıklatılmasıyla uyandım, malum Harun sayesinde reflekslerim gelişmişti. Polislerdi kapıya gelenler. Ve sonra hayatımı değiştiren cümleyi söylediler bana. 'Harun Karadağ, bu sabaha karşı ölü bulundu.' Dünyam yıkılmıştı yeniden, ve yeniden. Harun benim hayatımdaki tek insandı, sevdiğim adam. Onun için ailemi karşıma aldığım adam, bozulan işleri yüzünden bana ihanet etmişti birnevi. Gitgide bu duruma alışmaya başlamıştım ve Ela bana Harun'dan kalan bir hatıraydı. Bu hatıra ne iyi nede kötü bir hatıraydı. Ela iki yaşındaydı ve onu yetimhaneye teslim ettim. Artık tek tabancaydım bu hayatta tamamen. Bir işe girdim. Sonrası yeni hayatımı kapsıyor. Bana acıyın üzülün diye söylemedim bunları veya anlayışlı davranında demiyorum. Hayatımdaki çoğu şey düzene girmişti artık herşey iyiye gidiyordu sanki. Ela'yı hiç unutmadım. Ve maddi durumumda düzelince artık Ela'yı almaya karar verdim. Bir yıl önceydi bu kararı verdim ama bana Ela'yı bırakın vermeyi, göstermediler bile. Yine ve yeniden yaşadığım hayalkırıklığına karşın daha fazla diretmedim. Şimdi Ela benimle gelmek istiyor musun yavrum?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Hayat
RandomSiyahmısın, beyazmısın yoksa grimisin? O ise siyahtan beyaza, beyazdan siyaha gidiyordu hep. Sonunda dediki, ben griyim. Ama oda henüz farkında değildi gerçeğin. Zamanla öğrenecekti. Herşey zamanla keskinleşir.