İlk kez böyle birşey yazacağım aslında, biraz tuhaf hissetmiyor değilim. Herneyse, medyadaki fotoğraf şerefine yazıyorum bu bölümü. Umarım saçma bişey olmaz..
Asel, Ela ve Maral ile gittiğimiz ilk tatildi. İlk ve son tatildi belkide. Nereden bilebilirdim ki ilk ve son olacağını? Bol bol fotoğraf çekmiştim. İçime doğmuştu sanırım. Normalde fotoğraf çekinmeyide pek sevmezdim halbuki. Tatilde tonlarca fotoğraf çekmiştim. Maral'ıda orada kaybettim. Çok ağladım onun ardından. Şimdi onuda, Asel'ide sadece fotoğraflarla anabiliyorum. Çaresizlik ve yalnızlığın karışmış hali. Bazen aklıma geliyor, engel olamıyorum kendime. Önce yaşlar birikiyor gözlerimde, sonra ise birer birer akıyor. Ama alıştımda bu duruma. Hala üzülsem bile, alıştım.
Maral çok güzel, çok akıllı bir köpekti. Fakat son zamanlarda gitgide durgunlaşmıştı, anlam veremiyordum. Ormanda yürürken Ela'dan fotoğrafımızı çekmesini istediğim sırada olmuştu herşey. Farkına bile varmamıştım o an. Gitti, birdaha gelmedi. Son görüşümdü onu. Sorumsuzluğum yüzünden kaybettim onu, bedeli ise hiçbirşeydi. Sadece üzülmek ve ağlamaktı elimden gelen. Sonra bunada alıştım, bu durumada. Dedimya, insan herşeye alışıyor. Çünkü alışmazsa, delirir. Vicdan azabını hafifletmezse, yaşayamaz. Yaşayamayız. Belki biraz nankörlük fakat, hadi ama? İnsanoğlu zaten nankördür demişler.
Yine geldi aklıma, bu fotoğrafı gördükçe geliyor aklıma. Hatıralar işte, çöpe atamıyorsun. Her ne kadar buruk hissetsemde, hayatımdan gelip geçen en güzel insanın hatıralarını çöpe atamıyorum. Biraz hüzünlü bir gün.
Maral'dan sonra çok geçmedi, Asel'de gitti. Sanırım en zor kısmıda buydu. Kavrayamıyordum, neden gitmişti? Herzamanki klasik kavgalarımızdan biriydi halbuki..
Çok araştırdım, ona başkasımı zarar vermişti? Ölümüne başkasımı sebepti? Ve karşıma Rastalı çıktı, uzun süre sonra tekrardan.
Saçlarını kestirmişti. Bir numaraya vurdurmuştu, ve kaşındada iz vardı. Sanırım buna çizik desem daha yerinde olurdu. Gözlerinin altı şişmiş ve birazda morarmış diyebilirdim. Sanırım madde kullanmış, veya kullanıyor. İtiraf edeyim, biraz psikopat bir hale bürünmüştü. Karşıma çıktı. Yeniden karşılaştık. Halbuki benim için çoktan geride kalan birisi.
Herşeyi anlattı bana. Asel'le ettiğimiz o son kavgadan sonra bir barda karşılaşmışlar. Rastalı tetiklemiş Asel'i. Herşeyi anlatmış, ve demişki 'onunla sevişmek gerçekten güzeldi'. Aslında bakarsanız yaptığı şey biraz götlüktü, bu yüzden ondan nefret ettim. Hayatımda hep iyi biri olarak kalabilirdi, onu iyi hatırlayabilirdim ama buna izin vermedi. Engel oldu, ve sonucu ise Asel'in ölümü oldu. İlk kez nefret nedir hissettim. İyi birşey değilmiş artık bunu biliyorum. Bedeli ağır olabiliyor bazen.
Asel, keşke benden nefret etseydi, keşke bana zarar verseydi, bağırsaydı, kırıp dökseydi. Benden ayrılmasına bile razıydım. Ama temelli gitmesi farklı konuydu, tamamen farklı bir konu.
Temelli gitmesi çok ağır bir ceza oldu. Benim kadınım, benim yüzümden öldü. En ağırı buydu belkide. Bu acı gercek..
Asel'i son bir kez göremedim bile, kefeniyle gördüm. Ona sarılamadım. Tabutuna bile bakamadım, kendimi kaybetmişim. Onu son birkez göremeden gömdüler. Belkide bu yüzdendir, Asel'i her ziyarete gidişimde toprağına sarılışım. Onu, çok özledim. Ve sanmıyorum ki Asel'e sarılmadan bu özlem geçsin, artık geçmez..
Yaşamak zorundayız yinede. Değer verdiğiniz insanlar varsa eğer, yaşamak zorundasınız. Onlar için, onları düşünüp yaşamak zorundasınız. Her ne kadar zor olursa olsun, ölüm sadece bir kaçış yolu, bir bilinmezlik. Fakat kesinlikle bir çözüm değil.
Ve gelenek haline gelen birşey var artık. Her yıl haziran aylarının sonuna doğru İstanbul'da yapılan lgbt yürüyüşüne katılıyorum. Bu artık Türkiye'de gelenek haline geldi ve benim için önemi çok fazla, değeri çok büyük.
Ela ve Can. Asel'ide unutmamak gerek. Küçük melek.. Lgbt'ye karşı, kesinlikle önyargılı olmadılar hiçbir zaman. Lgbt yürüyüşlerine onlarda geliyor bu yüzden. Hatta Asel gökkuşağını çok seviyor biliyor musunuz? Ben her ne kadar onu benim kadınımın yerine koyamasamda, ikisini birbirine benzetemesemde benziyorlar. Huyları bazen, sanki karşımda Asel var gibi hissediyorum. Ve hatta bazen öyle birşeyki, bir ürperti geliyor sanki Asel gerçekten burada. Hep inanmışımdır ruhlar alemine. Bir sevinç parçacığı işte. Hiç değilse tebessüm ettiriyor insana. Ve ben biliyorum ki Asel geliyor bazen geceleri.
"Anneanne bu turta ne zaman pişicek? Gel hadi yanıma." Meraklı bir Asel, turta canavarıda diyebiliriz.
"Birazdan pişer meleğim, birazdan pişer."
Güzel oldumu pek bilmiyorum ama okuyamayacağım sanırım bu bölümü. Size iyi okumalar. ((:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Hayat
RandomSiyahmısın, beyazmısın yoksa grimisin? O ise siyahtan beyaza, beyazdan siyaha gidiyordu hep. Sonunda dediki, ben griyim. Ama oda henüz farkında değildi gerçeğin. Zamanla öğrenecekti. Herşey zamanla keskinleşir.