33.

1K 41 4
                                    

Depresyon değildide bu, sadece biraz olgunluk katmıştı bana. Rastalı bir kez aradı ve açmadım bilerek. Bir dahada aramadı.

Biraz daha olgundum evet. Dün Rastalıya yaşattığım o berbat anıdan sonra mutlu değildim tabiikide. Ama şuan Ela'yı bekliyordum. Okuldan çıkacaktı. Biraz olsun gülümseyemez misin Gri?

Ah, nihayet çıktı. Yine siyah giyinmiş. Okula serbest geliyorlardı, bu iyiydi. Benim gibi formaya mahkum kalmayacaktı en azından.

Bir süre izledim onu. Kornaya bastım ama farketmedi beni. Arabadan indim. "Ela!"

Aldırış etmez bir halde döndü bana, fakat beni görünce koşmaya başladı. Koşarak atladı kucağıma. Neyseki inceydide kaldırabiliyordum.

"Oha Gri geldin!!"

"Geldim bebeğim, çok özledim. Bak sana iki tane sürprizim var." Elimle arabayı işaret ettim.

Bana sarılırken bir sürü övgü yağdırdı. Arada bir öpüyorduda. "Asel çok sevinecek geldiğine Gri. Sen yokken çok kötüydü. Artık temelli geldin gitmeyeceksin değil mi?"

"Gitmeyeceğim birtanem, gitmeyeceğim."

Arabaya geçince telefonuda verdim.

"O-HA!! Bugün sınıftakiler bu telefondan konuşuyodu Gri inanamıyorum."

"Meleğim onlar beni ilgilendirmiyor sen beğendin değil mi?"

Sanki şuan konuşan ben değildim. Çok olgundum. Çok fazla olgundum.

"Beğendim tabiikide. Hafıza kartı ve sim kartıdamı aldın vay canına. Seni çok seviyorum Gri!!"

"Bende seni seviyorum Ela'm. Hadi Asel'e sürpriz yapalım. Telefonumdan numarasını bulup arasana Asel'i."

Onayladı ve gülüyordu. Sesini değiştirmeye özen gösterdi.

"Alo. Evet tanışıyoruz. Birine birşey olmadı. Ben eski bir dost."

En sonunda dayanamadı ve gülmeye başladı. Telefonu bana uzattı sen devam et dercesine.

"Asel benim, karın."

Uzun bir süre ses gelmedi. Sonra telefonun kapandığını anlamam uzun sürmedi. Şarjıda fulldü aslında. O kapatmış olmalıydı. Haklıydı, bana sinirli olmakta.

Eve gittiğimde nasıl bir Asel'le karşılaşacağımı bilmiyordum endişeliydim biraz.

Kafeye uğradık önce.

"Meraba olgun? Naber özlemedinmi beni?" Deniz kafenin beyin kısmındaydı ve arkasına bakmadığı için görememişti beni. Sesimi tanıyıncada döndü bana. Unlu ellerine aldırmadan sarıldı.

"Nerelerdesin sen Gri. Nasıl endişelendim biliyor musun? Yakında evleniyorum. Düğünüme gelmeyeceksin diye korktum."

"Oo Deniz. Ne ara büyüdün sen bu kadar."

Yavaş yavaş düzeltiyordum sanki birşeyleri. Sima'yada sarılarak tebrik ettim. Kafeye yarın gelecektim. Bugünlük bu kadardı. Ela birşeyler yedi kafede ve eve döndük.

Kapıyı biraz sonra Asel açtı ve birşey patlattı. İçinden renkli püsküller çıkarak havaya farklı bir hava kattı.

Beni görür görmez Ela'yı düşünmeksizin dudaklarıma yapıştı. "Aldım dersimi karıcım, gitme birdaha."

Kafamı olur anlamında salladım. Aklıma Rastalı gelmişti. Unutmaya çabaladım. Napıyordu acaba şimdi?

Asel'i çok özlemiştim. Sürekli ona bakıp bakıp gülmek geliyordu içimde ve bunu yapıyordumda. Arabayı söyledim. Pencereden baktı, 'benim karım zevkli kadındır işte' dedi.

Nihayet döndüm eve. Yani eskiye döndüm, mutluydum. Huzurluydumda. Yaşadığım vicdan azabı dışında. Bu konuda gerçektende iyi hissetmiyordum. Biraz zaman gerekti, sadece. Eminim alışırdı Rastalıda. Elbette alışacaktı.

Akşama doğru acıkmıştık. Ve Asel'le Ela'ya kraliçeler sofrası hazırladım. Bu bir özür yemeğiydi aslında. Büyük bir iştahla yediler. Benim ise canım gerçekten istemiyordu. Büyük bir zevksizlik vardı üzerimde hiçbişeyden zevk alamıyordum.

Aklıma sürekli Rastalı geliyordu. Haliyle buda yemek hissimi bastırıyordu. Aç olsamda hala canım istemedi.

Neyseki iyi idare ediyordumda birşey farketmediler.

Sofrayı topladım. Salona geldiğimde Ela telefonda, Asel laptopta. Bende yatak odasına geçtim. Aldığım valizdeki kıyafetleri kirliye attım. Zaten sırf benim kıyafetlerim yetiyordu çamaşır makinesini doldurmaya. Bir miktar sıvı temizleyiciden döktüm ve çalıştır düğmesine bastım. Yorgundum, sadece biraz dinlenmek istiyordum. Ve tabiiki bir hafta boyunca dinlenen o tembel ben değilmişim gibiydi. Üzerimde başka şeylerin yorgunluğu vardı. Yaşadığım vicdan azabının mesela.

Düşünmemeye çalıştım, zor bir ihtimaldi. Denedim yinede. Olmuyordu. Kafamı başka şeylerle meşgul etmeliydim. Kalktım ve içeri gittim. "Size bir sürprizim daha var."

Hadi göster dercesine bana baktılar. Üzerimdeki ince badiyi sıyırdım ve çıkardım üzerimden. "Nasıl olmuş güzel mi?"

Beğenmişlerdi tabiikide. Asel geçmek üzere olan yaramı farketmişti. Bana hesap sorar bakıslar yollasada hiçbişey demedim. Rastalının eseriydi, anlatmak istemiyordum.

Ogün geldi aklıma, gözleri. Farklı bir edası vardı gözlerinin. Farklı bişey vardı. Tarif edemiyordum, ama bişeyler yaşamıştı. Ve ben yarası olan bu insanı yüzüstü bırakmıştım. İşte bunu düşünmeden edemiyordum. Belkide sırf benim yüzümde birdaha kimseye güvenmeyecekti. Daha doğrusu güvenemeyecekti. Acaba oda depresyondamıdır şuan?

Ben önemsenecek biri değilimki, benim için depresyona girmesi saçma olurdu.

Bunları bir kenara atıp yoluma bakmam en iyisi olacaktı sanırım. Rastalıda unutacaktı elbet. Onu yüzüstü bırakmamı, güvenini yıkmamı, elbette unuturdu. Gerçekten kötü hissediyordum, yaşadığım vicdan azabı büyüktü ama bunları düşünerek yaşayamazdım. Yoluma bakmalıydım.

"İyi misin aşkım?" Asel'in mükemmel damarlı elleri gözümün önünden geçip gidiyordu ve ben bunun farkında bile değildim. Uzaklara dalmıştım.

Güldüm, yoksa ağlayacaktım. Hafif nemlendi gözlerim, sarıldım Asel'ede Ela'yada.

"Hatun giyin artık üşüyüp hasta olucaksın sonra."

Bana çapkın çapkın bakan Asel'i o anda parçalamak istedim. Hep özlemden oluyordu bunlar. Üzerine atlayıp, onunla sevişebilirdim. Ama bir saniye burda aile var. (!)

Ela'yı unutmamak gerek. Ela'nında saçları akmış. Yakın bir zamanda saçlarını boyatmalıyız.

"Heey asosyal?"

Evet, Ela gitgide telefonla bir bütün olmuştu. Halbuki neden böyle olmuştuki? Canını acıtmayacak bir hızda yastık attım kafasına. Telefonu öyle bir sıkıca tutmuşki, bana bir gülme geldi.

"Napıysun bu i-phone! İ-PHONE!!!"

Gülmekten konuşamamıştım bile. Sonra oda güldü ve ardından Asel. Gülebiliyordum.

Aklımda hala rastalı vardı evet ama gülebiliyordum. Tabiikide gülecektim. Evimi özlemiştim.

Bazen bize verilen şeylerin değerini bilmek gerek. Ama zamanında bilmek gerek, kaybedince değil. İnsanoğlu nankör derler, doğru derler. Ben, bu huzuru çöpe atıyordum neredeyse. Hatalar yaptım, çok hata yaptım. Hatasız kul yok tabii, ama üzülüyorumda. Başka insanları üzdüğüm için, hayatımı hala bir düzene sokamadığım için, hala aptal olduğum ve bir türlü olgunlaşamadığım için. Sanki bazen hata yaptıkça yapıyorum ve bu iyi değil. Herneyse bazen umursamamak gerek. Biraz uyumak iyi gelecek. Yatağıma gidiyorum, sonunda.

Artık birşeyleri hallet be Gri. Artık Gri olma mesela. Kesinleş. Büyük kararlar al. Nihayet evimdeyim, nihayet mutluyum. Bu sefer herşey daha iyi olacak. Güzel olacak herşey..

Gri HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin