2; he's a masterpiece

1.5K 136 78
                                    

bu kitap yine seungmin dilinden hyunjin'e olan askimi icerecek ozellikle duz yazilarda

umarim begenirsinizz<3

tanrım.

tanrım.

o gerçekten,

nefes kesiciydi.

hwang hyunjin.

uzun boyuyla, giydiği açık renk dar kotu ve üzerinde basitçe ama onda aşırı zarif duran ince beyaz bir kazağıyla, sarı uzun saçlarını savurarak içeri girmişti.

kalın dudakları ve sevimli göz yapısına uyan burnu, gerçekten bir ressamın ellerinden çıkmış gibiydi. bu güzellik gerçek olamazdı. bir adam bu kadar yakışıklı olamazdı.

tanışma faslı, beklediğimin aksine çok çabuk bitmişti. bende takılı falan kalmamıştı, sadece gözlerimizin içlerine bakmıştı ve benim gözlerimin içine bakarken, sanki ruhumu görüyormuş gibi hissetmiştim.

"evet, çoğunlukla herkes kararlı ve net bakışlarla bakıyor. sınavda başarıya ulaşacağınıza eminim. daha senenin başındayız ama eğer çalışmalarınızı sıkı tutarsanız, çok başarılı yerlere gelebilirsiniz. şimdi, felsefeyle arası kötü olan var mı?"

sınıftan birkaç kişi el kaldırırken sınıfa göz attı. "anlıyorum. peki aram kötü deyip felsefeyi tamamen bıraktınız mı, yoksa anlamaya çalışıyor musunuz?"

onlarla sohbet edip önerilerde bulunurken dikkatlice onu dinlemiştim. bu adam gerçekten bir sanat eseriydi. "felsefeyle arası iyi olan var mı?"

buna bir tek ben el kaldırmıştım. sorgulamayı ve araştırmayı severdim. net cevaplar alamasam bile bir neden-sonuç ilişkisi için uğraşırdım. "güzel. en azından bir kişi olsun var. ismin ne?"

"seungmin." hafifçe başını salladı ve kalçasını masaya yaslayıp gözlerini gözlerime dikti. yine ruhumu görüyormuşçasına bakıyordu. "felsefenin klasik sorularını sormayacağım ama ilgilendiren sorular soracağım. kendinle konuşmayı denedin mi? felsefeyle aran iyiyse, bunları biliyorsundur."

"evet, biliyorum. kendimle defalarca kez yüzleştim ve sorguladım." memnun olmuş bir şekilde başını salladı. kalbim hızla çarpıyordu. "kararlı bir ruhun var. ne istediğinden eminsin. vazgeçmeyen bir tipsin ve istediğini alana kadar uğraşırsın."

hafifçe yutkundum. doğruydu. falcıya mı gelmiştim ben? bu neydi böyle? "evet, doğru ama nasıl bildiniz?"

"bazen bende bilmek istemiyorum ama gözlerin ruhun aynası olduğuna inanıyorum. gözlerin çok parlak ve ruhunu yansıtıyor. peki, kendinle ilgili bu sorgulamada karar verdiklerin oldu mu? kendinde neyi seviyorsun veya sevmiyorsun?"

derin bir nefes aldım ve başımı salladım. şu an niye bunları cevaplandırıyordum ki?

"evet, ne istediğimi bilen biriyim. bu huyumu seviyorum ama sevdiğim insanlara karşı çok kıskanç biriyim. aynı zamanda sivri dilliyim ve diğer hocalarımda bu huyumu bilir."

yani onunda bilmesi gerekti. tek kaşını kaldırıp bana baktı. "bu saatten sonra bende biliyorum. alttan göndermen için teşekkürler."

hafifçe gülümseyip başımı ona doğru eğip kaldırdım. hemen jeongin lafa atladı. "benim de felsefem iyi aslında."

"peki, sen anlat bakalım. ilk dersimizde ders işleyerek sizi sıkmak istemiyorum." jeongin gülümsedi ve hayran hayran bakarken konuştu. "uzun boylu ve sarışınlara karşı bir zaafım var, hemen etkileniyorum. onun dışında sevimli biriyim ve gamzelerimi seviyorum."

şirince gülümsediğinde o da gülmüş ve başını iki yana sallamıştı. "çok açık sözlü birisin.."

"yang jeongin." jeongin ismiyle tamamladığında başıyla onayladı. "çok açık sözlüsün ama kararsızlık yaşıyorsun. düşünmeden hareket ediyorsun ve dikkat et, bu sana çok zarar verir yang."

jeongin dudaklarını büzüp başını salladı. "bu sene her derse özel bir başkan belirledik. isterseniz sizin dersinizde ben başkan olup sınıfla ilgilenebilirim."

jeongin konuşmayı kapatmayıp hevesle devam ettiğinde geçiştirmek için başını salladı. "seungmin ile ikiniz sorumlusunuz. şimdi, biraz da diğerlerini tanıyalım ve ilk dersimizi böyle bitirmiş olalım. ikinci ders felsefe konularına yavaştan başlayacağız."

herkes onaylarken o öğrencilerle konuşmaya başladı. zaten az kişiydik, mevcut 18 kişiydi. dil okumak isteyen çok öğrenci yoktu.

sınıftan çıktığında kızlar peşinden koşarken jeongin gelip sırama oturdu ve alt dudağını ısırdı. "tanrım.. bu adam bir efsane! onunla birlikte olmak için her şeyimi verebilirim."

sınıftakiler alışmıştı ve gülmüştü. bende göz devirdim ve ayaklandım. "terasa çıkıyorum, gel."

yukarı çıktık ve köşedeki yerimize geçip sigaralarımızı yaktık. dudaklarıma yerleştirip derin bir nefes çektim. bakışlarımı yere sabitledim. ders boyu röntgenlediğim fiziği ve gülüşü aklımdan çıkmıyordu. sarı saçlarını geriye savuruşu, dikkatli bakışları ve güzel elleri aklımdan çıkmak bilmiyordu.

bu adam kesinlikle bir öğretmen olamazdı. sadece bir öğretmen için aşırıydı. sanki, okul dışında farklı bir adam taşıyormuş gibi duruyordu.

"hey, seungie. hadi gidelim." sigaramdan son bir nefes alıp içeri girdim. aşağı inmeden kantinden sakız aldım ve sınıfa ilerledik. zil çalmamasına rağmen sınıftaydı. yerinde oturmuş ve bize bir bakış atmıştı. "sanırım sınıfta çoğu kişi sigara kullanıyor. son sınıfsınız diye size bir şey söylemiyorlar, değil mi?"

"niye söylesinler ki? zaten üzerimizde sınav stresi var." yerime geçerken konuştuğumda bakışlarını üzerimde hissetmiştim. sırama oturup ona baktım. "küçük çocuk değilsiniz, size tekrar tekrar sigaranın zararlarını anlatmama gerek yok herhalde. ileride bağımlı haline geleceksiniz."

"sigara bağımlılık değil. şu kalıplaşmış saçma fikre, sizin inandığınıza o kadar şaşkınım ki. bu iradeye bağlı bir şey. şu an paketi kırıp atsam, bir daha asla içmem. ama bağımlı olduğunu iddia edip içmeden duramadığını söyleyenler, kolaya kaçıp iradesine karşı koyamayan zayıf insanlardır."

zil çaldığında gülümseyerek ayağa kalktı. "başka boş bir zamanımızda bunu uzunca tartışırız. şimdi defterlerinizi açın. ilk başlığımızı tahmin edersiniz. size birkaç madde yazdıracağım."

derin bir nefes verip defterimi çıkardım ve dediklerini yazmaya başladım.

skz ile kalin, staa💘

philosophy teacherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin