içeri girdiğimde üzerimdeki siyah sweate ve siyah bol eşofmana bakmıştı. elimde herhangi bir poşet olmayınca kaşları çatıldı. gülümseyerek içeri geçtim ve asık suratına aldanmadan mutlu adımlarla mutfağa gittim.daha yemekten sonrasını görmeden, bu şekilde surat asmamalıydı. "yine mükemmel şeyler hazırlamışsın. sayende yemek yeme alışkanlığı kazandım ama sadece hwang hyunjin'in yemeklerine karşı."
gülerek yanağına bir öpücük kondurdum. sonunda gülümsedi ve birlikte yemek yedikten sonra bana baktı. "hani bana söz vermiştin?"
mutfaktan çıkmadan önce duyduğum sesiyle duraksadım. ona dönüp gülümsedim. "ben verdiğim sözleri her zaman tutarım."
birden üzerimdeki kazağı çıkardığımda şaşkınca altımda olan dantelli ve pembe askılı crop üste bakmıştı. aynı zamanda belimdeki pembe eteğin uçlarını yukarı kaldırıp pileli olduğu için sweatimin içine koymuştum ve kazağı çıkartınca eşofmanımın üzerinde düştü. eşofmanımı da çıkardım ve dizlerime kadar olan çorabım da ortaya çıkmış oldu. şaşkınlıkla bana bakıyordu.
"yolda bu şekilde gelemezdim herhalde. evden elimde o poşetle çıkarsam da annem yanlış anlardı." kendi kendime kıkırdayıp yanına gittim ve şokla kalmış yüzüne bakıp dudaklarını öptüm. "sadece birkaç dakikaya ihtiyacım var. kalan ufak şeyleri eklemeliyim. odanda bekliyor olacağım."
kazağımı ve eşofmanımı alıp yanından ayrıldım. odasına girdiğimde kazağımın cebinden ufak takılarımı çıkarıp taktım. elimle saçlarımı daha çok dağıtıp makyajımı düzelttim. pembe kemeri çıkarıp kenara koymuştum. eh, karşınızda hwang hyunjin gibi bir adam olunca, dolabınızda sakladığınız her şey ortaya seriliyordu.
üzerimi düzeltip kulakları saçlarıma taktım ve şimdiden kenarda olan su ile cebime bir tane koyduğum kas gevşetici hapı içtim. kemeri elime aldığımda kapı açılmıştı. içeri girip kapıyı kapatırken yutkunmuştu. beni bakışlarıyla süzüp yanıma geldi ve ellerini belime yerleştirdi. "sen cidden.. gerçek olamayacak kadar çok güzelsin. dakikalar önceki halinle o kadar zıtsın ki, anlam veremiyorum."
"sanırım bunun sebebi sensin ve beni ilk kez böyle gören de sensin. bu yüzden, bu halim aramızda kalırsa iyi olur hwang hyunjin." alt dudağını ısırıp bana yaklaştı. "bu güzellik sadece bana ait, kime onu anlatırım ki? sadece bana ait olan, bana özel kalmalı."
gülümserken dudaklarımız birleşmişti. bir eli eteğimin altına ulaşıp bacaklarımda dolaşmış ve sonra yukarı çıkıp kalçamı sıkmıştı. dudaklarına ufak bir inleme bıraktım ve alt dudağımı emerken kafamı yana eğip ona izin verdim.
kısa bir an ayrıldığımızda arkamdaki yatağın üzerine uzanmıştım ve peşimden üzerindeki tişörtü çıkartıp kenara atmıştı. sarı uzun saçları dağılırken bu seksi görüntüsüyle yutkundum. alt dudağımı ısırıp onu süzmüştüm. üzerime uzanıp üzerimden askılıyı çıkardı. beni tekrar öpmüş ve sonra dudakları boynuma inmişti. yavaşça sağ kulağıma ulaştığında merakla dudaklarından dökülecek kelimeleri beklemiştim. "gaza gelip bir anda fotoğraf attığın akşam, neler yazdığını hatırlıyorsun değil mi? ne istiyordun seungmin?"
yutkundum. o zaman klavye başında olduğum için kolaylıkla yazmıştım ama sevgili olsak dahi, şimdi dile getirmek zor gelmişti ve utandırmıştı. "b-ben.. kucağında zıplarken senin adınla inlemeyi istemiştim."
kısık sesimle konuştuğumda boynuma izlerini bırakmaya devam ederken 'hm'ladı. "başka?"
"s-sana-mh ağız işi verip kendini çok iyi his-hissettirmeyi istedim." dudakları göğüslerimin arasına ulaşmış ve uçlarında oyalanırken kendimi tutamayıp sızlanarak inlemiştim. "başka bir şey daha demiştin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
philosophy teacher
Fanfictionhyunmin • jeongin var mısın iddiasına? seungmin varım jeongin ödül yok seungmin ödül hwang ve benim olacak • yari texting+yari duz yazi