25; it was for kkomi

819 87 17
                                    


"seungmin, dersten sonra yukarı gel." minho hyung konuşunca belli belirsiz kafamı salladım. yok yazılmamak için okula geliyordum ama ölüden bir farkım yoktu. jeongin bile bana destek çıkmış ve her şeyin iyi olacağını söylemişti. ama o gittikten sonra hiç bir şey iyi olmazdı.

yukarı çıktım ve minho hyungun yanına gittim. bana telefonunu uzattı ve açık bir arama olduğunu gördüm. yengem falan mıydı?

kaşlarımı çatarak telefonu kulağıma götürdüm. "efendim?"

çatlayan ve berbat çıkan sesime içimden küfrettim. "seungmin.. güzelim.."

ağlamaklı duyduğum bu ses bir anda kalbime çiçekler açtırmıştı. ruhum canlanmış ve huzurla dolmuştu. "h-hyunie sen-"

"özür dilerim sevgilim. sana haber veremedim çünkü gecenin yarısı evden bir anda çıktım ve telefonu evde bir yere fırlatmışım. numaran ezberimde olmadığı için arayamadım. minho hyunga zor ulaştım." sesi berbat geliyordu ve nedenini merak ediyordum.

"sorun değil. sesini duydum ve iyisin, değil mi? ne oldu?"

"seungmin.. kkomi.. o öldü." dolan gözümden bir damla yaş akarken gözlerimi sıkıca kapattım. telefonun diğer ucunda ağlamaya başladığını duymuştum. "a-annem gece beni aradı ve kan k-kustuğunu söyledi. telaşla evden çıktım ve onların yanına geldim. düne kadar iyileşmesini b-bekliyordum ama dün.."

ağlarken zorlukla konuştuğunda yutkunup sessizce onu dinlemiştim. onun yanında olmam gerekti. ağlarken sarılacağı ve destek alacağı birinin olması gerekti ve ben ondan uzaktım. "hyunie, bana sadece konum gönder tamam mı? yanına geleceğim."

"seul'e çok uzak, buraya gelemezsin."

"sana minho hyung numaramı atar. bana konum gönder hyunjin. yarını bulsa dahi yanına geleceğim."

onu zar zor ikna ettim ve minho hyung beni tek göndermeyeceğini söyledi. kolumdan tuttu ve birlikte otoparka inip arabasına bindik. hyunjin'in attığı konuma doğru sürerken anneme minho hyung ile olduğuma ve gece gelmeyeceğime dair bir mesaj attım.

sonra telefonu bir kenara bırakıp yola odaklandım. kkomi, hyunjin için çok değerliydi. ve hyunjin dışarıdan öyle gözükmese de çok duygusaldı. gerçekten onun babası gibiydi ve görüntülü konuştuğumuzda, kkomi ile oynarken ki kahkahalarını unutamıyordum. onu eliyle besliyordu ve öpmeyi öğrettiği için kkomi sevimlice gidip ağzını yanağına değdiriyordu. şimdi onun yokluğu, çocukluğunu geçirdiği evde ona çok zor gelmiş olmalıydı.

akşam olduğunda anca oraya ulaşmıştık. minho hyung, hyunjin ile konuşmuştu ve evin doğru konumunu öğrenmişti. geldiğimizde tek katlı ufak evin bahçesinde olduğunu görmüştüm. koşarak yanına gittim ve ona sarıldım. kollarını belime sıkıca sararken başını boynuma soktu. boynumda duyduğum hıçkırıklar kalbime batmıştı ve saçlarını okşarken bende ağlamaya başlamıştım.

geri çekilip bana bakmış ve eliyle yanaklarımı silmişti. "özür dilerim bebeğim. sana haber veremedim ve seni bırakıp gittiğimi düşünmüş olmalısın."

hızla başımı salladım. o geçirdiğim sikik bir hafta önemli değildi. onu yine karşımda böyle iyi bir şekilde göreceksem, umrumda değildi. "hayır, önemli olan sensin. seni burada tek başına bırakmazdım. keşke daha önce öğrenip daha önce gelip elini tutabilseydim."

bir elimiz birleşikken diğer eli yanağımdaydı dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu. "seni seviyorum bebeğim."

"seni seviyorum sevgilim." minho hyung hafifçe öksürdü. ona dönüp baktığımda muhtemelen hyunjin'in anne ve babasıydı. "yeri değil ve uygun bir şekilde olmadı biliyorum ama damadınız seungmin."

bu şekilde tanıtması yanaklarımı kızartmıştı. eğilerek selam verdim. annesinin gözü yaşlıydı. "hoş geldin, oğlum."

"hoş buldum efendim." birlikte içeri girmiştik. minho hyung yarın okul olduğu için yarım saat kalmadan dönmemiz gerektiğini söylemişti. "ben burada kalacağım hyung. hyunjin ile dönerim."

"derslerinden geri kalacaksın." kafamı iki yana salladım. "sorun yok, felix ve chan yardımcı olur."

başını salladı. o gittikten sonra hyunjin ile onun odasına gittik. bahçeye açılan cam kapının önünde otururken başını omzuma yaslamıştı. kolumu ona sarıp kendime çektim. "iyi ki geldin."

saçlarına bir öpücük kondurdum. "geç kaldım ama geldim."

"olsun, şimdi daha iyi hissediyorum." bir süre öyle otururken hyunjin'in bahçeye bakarken gözü daldı. sonra tekrar ağlamaya başladı. bir şey söylemedim ve onu bölmedim. ağlaması bittiğinde iç çekişlerini duymuştum. elimle çenesini tutup kafasını kaldırdım ve yanaklarını silip dudaklarına bir öpücük kondurdum.

ne dersem, kendini iyi hissetmeyecekti. acı gerçeği biliyordu. bu yüzden kelimelerim yerine öpücüklerimle onu sakinleştirmeyi denedim. yüzünün her noktasını narince öptüm ve tekrar dudaklarına geldim. "beni reddetmediğin için teşekkür ederim. benimle birlikte olduğun için teşekkür ederim hyunjin."

başka konulardan konuşmasını sağlamak istiyordum. hemen atlatmayacaktı ama yine de mecburi olarak kendi hayatına dönmesi gerekti. "benimle olduğun için ve beni yalnız bırakmadığın için teşekkür ederim güzelim."

bu sefer o beni öpmüştü. ardından onu yatağa yatırdım ve başını göğsüme koydu. saçlarını okşarken onu uyutmuştum.

hyunjin'in tekrar yüzünün gülmesi için elimden gelen her şey yapacaktım.

yazarken agladim ama umarim sizi aglatmamisimdir kkomi icin hala cok uzgunum bende ayni sekilde minik iki tane kusumu kaybettim ve o kadar aci vericiydi ki, atlatmam ve toparlanmam cok uzun surdu gercekten

ama onlarin su an mutlu olduklarina ve bizi izlediklerine kendimi inandirmaya calisiyorum her zaman bu yuzden olen bir yakininiz ya da minik dostunuz icin boyle dusunebilirsiniz gittikleri yerde mutlu olmalilar🌼

skz ile kalin staa💘

philosophy teacherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin