Önceki bölümden;
"Başka bir seçilmiş buldum. Bunu doğrulamak için onu makineye soktum. Gerçekten bir seçilmiş çıktı. Ancak Bonnie bizi fark etmiş. Nasıl oldu bilmiyorum. Bir anda yere düşme sesi gelince bizde hemen o tarafa gittik ve Bonnie'yle karşılaştım. Beni oyalayarak makinenin içine girdi. Kapıyı açmaya çalıştım ama bir türlü açamadım. Makine patlayıncada.. onu doğru buraya getirdim."
-
Gözlerimi açtığımda kendimi bir koltukta buldum. Etrafımda tanımadığım insanlar vardı ve bir şeyler konuşuyorlardı. Onlara fark ettirmeden, sessizce odadan dışarı çıkmaya çalıştım. Ancak tam giderken bastığım tahtalardan biri gıcırdadı.
Hepsi gözlerini benim üstüme dikti. Suratlarını hızlı hızlı tarayarak tanıdık bir yüz varmı diye baktım. Gördüğüm kişilerleyse en azından az da olsa içimin rahatladığını hissettim.
Emily ve Jack.
Emily yanıma yaklaştı ve oturdu. Jack ise sadece uzaktan bizi seyrediyordu. Emily gözlerime baktığında gözlerimi kaçırdım. Çünkü ne yapmam yada ne hissetmem gerektiğini bilmiyor, hiç bir şey anlamıyordum.
"Hey.. nasılsın?"
Cevap vermedim, veremedim.
"Bana kızgın mısın?"
Derin bir soluk aldıktan sonra aynı şekilde geri üfledim.
"Ne için sana kızgın olmalıyım? Ya da başka bir şey. Neler olup bittiğinden bile haberim yok. Kim bu insanlar? Burası neresi? Neden burdayım? Hiç bir şey bilmiyorum."
"Ben, şey.. Ben, burası.."
"Lafı geveliyorsun Emily. Sen sadece gerilince lafı gevelersin. Benden bir şey saklıyorsun. Saklıyorsunuz, ikinizde."
"Bak, bunu sana anlatması gereken kişi ben değilim. Biliyorum yabancı hissediyorsun ama tüm bu insanlarla seni tanıştırabilirim. Belki o zaman.."
"Anlamıyorsun değil mi? Ben şu anda sana bile yabancıyım Emily. Bir haltlar dönüyor ve ben dışında herkes bundan haberdar. Kimse suratıma bakmıyor. Göz göz geldiklerim iki saniye sona gözlerini kaçırıyorlar. Benim onlardan çekineceğim yerde onlar benden çekiniyorlar. Yanlış bir şey mi yaptım diyorum, ama daha tanımadığım insanlara ne gibi bir yanlış yapmış olabilirim ki? Anlamıyorum Emily, ama sende anlatmıyorsun. Peki bana kim anlatacak?"
"Bonnie ben gerçekten, bunlara cevap veremem."
Kafasını eğerek ellerini şakaklarına bastırdı.
"İhtiyacım olduğu zamanda yanımda olmayacaksan ne anlamı var dostluğumuzun ?"
Biraz sesimi yükselttiğimi bize dönen bir kaç bakıştan dolayı anlayarak kafamı sallayarak ayağı kalktım.
Kırılmıştım. Bunca yıllık dostluğumuzda şimdi benden sır saklar olmuştu. Çok kırılmıştım.
Sinirli bir şekilde kapıyı çekip, hızlı adımlarla yürümeye başladım. Yağmur atıştırırken, o bile beni sakinleştirememişti. Karman çorman olan hislerimle nereye gittiğimi bilmeden ilerliyordum.
Arkamdan gelen yavaş adım seslerinin sahibinin Jack olduğunu düşündüm. Çünkü ben çıkarken Emily oldukça düşünceli görünüyordu ancak Jack sadece bizi seyrettiği için olan bitenden haberdardı.
"Jack, git burdan. Gerçekten yalnız kalmaya ihtiyacım var."
Ancak adım sesleri gelmeye devam etti.
"Jack, git."
Devam etti..
"Sana git dedim kalbini kıracağım!"
Bir hışımla arkamı döndüm. Adım seslerinin gerçek sahibini gördüğümdeyse utançtan yerin dibine girmek istedim.
Çünkü onu tanımıyordum. Siyah hırkasının kapşonunu kafasına geçirmiş bana bakıyordu. Muhtemelen şimdi benim hakkımda deli olduğumu falan düşünüyordur.
"Ben, pardon. Siz olduğunuzu bilmiyordum."
Yüzüne dikkatle baktığımda çok tanıdık geldiğini fark ettim. Yanımdan geçip gitmek üzereyken kolunu tutarak durmasını sağladım.
"Bir yerden tanışıyor olabilir miyiz?"
Suratını yere indirere kolunu yavaşça çekti.
"Sanmıyorum."
Ardından arkasına bile bakmadan yavaş adımlarla uzaklaşmaya başladı.
Bense zihnimin derinlerine inerek bu kişinin kim olduğunu hatırlamaya çalışıyordum. Beynimde kesin kesik yer alan parçalar vardı.
Okul koridorunda yürüyordum, o ordaydı ve göz göze gelmiştik. Ancak umursamamıştım.
İşte bir başkası. Şimdi Emily, Jack ve ben bir kafedeyiz. Çapraz masada bana baktığını fark ediyorum. Ancak tesadüf olduğunu düşünüyorum.
Jack beni evime bırakmak için bana eşlik etmiş. O ise kapının önündeki bankta oturuyor.
Ve birkaç anı daha..
Hızla koşarak ona yetişmeye çalıştım.
"Hey! Bana bak! Siyahlı sana diyorum. Heeey!"
Yanına vardığımda az önceki gibi kolundan tuttum. Umursamazca bana döndü. Nefes nefese kalmama rağmen hiç durmadan lafa girdim.
"Bak kim olduğunu bilmiyorum. Ancak bir şeyler yapıyorsun ve farkındayım. Kimsin sen?"
Bir süre cevap gelmedi. Yürümeye devam etti. Tabi bende arkasından gitmeye. İçimden ne kadar ukala olduğunu düşünürken durdu ve bana baktı. Kaşlarını çattı ve gözlerini gözlerime dikti.
"Beni tanımıyorsun. Hakkımda kafandan bir şeyler üretmeyi kes."
NE KADAR ÇOK YORUM NE KADAR ÇOK VOTE O KADAR ÇABUK YENİ BÖLÜM :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Melez
Vampirosİçinde yaşadığım tüm bu dünya yalanmış. Şimdi, gerçeklerin yerini efsaneler aldı. Benim hikayemin olayı ise, buradaki efsanenin ben olması.