Dalia sabah kalktıktan sonra işlerini bitirip tekrar ahıra gerçek ismini bilmediği ama kendisinin kirli beyaz adını verdiği atın yanına gitmek için saraydan çıktı.
Ahıra girdiğin de herzaman kapıda olan görevliyi görmedi ama kendisi sürekli geldiği için ağa kızmıyordu. Ezberlediği küçük odanın önüne gelip içeri girdi. Onu fark eden at ona usulca yaklaşıp kişnemeye başladı. Cebindeki keseden herzaman ki kesme şekeri çıkarıp verecekken bir anda kokunun tutulması ile şekerler yere düştü.
Dalia yan tarafına döndüğünde heybetli bir adamla karşılaştı. Adam ona şaşkınlıkla ama bir o kadar da mutlulukla bakıyordu. Kolunu adamın, elinden kurtarıp, bağırmaya başladı.
"ne diye tutuyorsun kolumu! Kalp sıkıntım var belki!?"
Adam onun kızan ama yalan söyleyen tavrına kahkaha attı. Onun hakkında herşeyi biliyordu.
"ne diye gülüyorsun beyim. Ben gülünecek birşey görmüyorum. Al işte senin yüzünden güzelim şekerler de heba oldu. Zar zor keseye atıp buraya getirmiştim."
Adam onu güler yüzle dinliyor ve merak ettiklerini soruyordu.
"neden zor getirdin."
"Nergis kalfa taşlıktan yemek çıkmasını istemiyor ama benim gelip atı sevmek için bahanem olması gerekiyor. Ben de gizlice kesme şekerleri keseme atıp buraya geliyorum."
"arı görmek için niye bahaneye ihtiyacın var hele"
Dalia adama yaklaşıp konuşmaya daha kısık sesle devam etti.
"zira at hünkarımızın atı ama atı harikulade bulduğum için gün içinde fark ettirmeden buraya geliyorum."
"eee hünkarın atıysa burada ne işin var?"
"atı görmüyor musun beyim? Sevilmeyecek gibi değil. Kirli beyaz, adını ben koydum gerçekte nedir bilmem ama benim için o kirli beyaz."
Adam onun bu koyduğu isme güldü. Normal de atın ismi bile yoktu.
"kirli beyaz, sevdim ismini"
"tabi seversin beyim ben koydum herhalde. Ehh artık gitmem gerek zira biri bizi burda görürse kellemiz gider."
Dalia hızlı adımlarla ahırda çıktı. Arkasından bakan adam ise atı okşayıp fısıldarcasına konuştu.
"kellemizi o kadar kolay alamazlar meftun olduğum."
〰️〰️〰️〰️〰️〰️〰️〰️〰️
Sultan Murad Han validesinin odasında akşam yemeği yiyecekti.
"validem Mehmed'ime talim veren hatunun ismi neydi hele?"
Valide sultan oğlunun sorusunu anında cevapladı.
"Dalia'ydı arslanım. Kendisi çok kibar, nazik, iyi bir kızdır. Bir sorun yok inşallah."
Murad ismini duyduğu andan bugün ahırda yaşadığına gitti aklı. Ay yüzlüydü Dalia'sı.
"validem Mahinev ve Hurmişah'da gelecek ya o hatunu da çağıralım."
Hanzade Sultan oğlunun istediğini kabul edip ağalara haber verdi. Oğlunun beğeneceğin bir hatun olurdu belki. Bilmediği şey ise zaten Dalia'nın haberi olmadan genç hükümdarın kalbini feth ettiğiydi.
Mahinev ve Hurmişah'da gelince yere oturup sohbete başladılar.
"validem Dalia hatunu da çağırmışsınız."
Hanzade kızlarına yaklaşıp konuştu.
"arslanım onunda olmasını istedi."
Mahinev merakını gideremeyip sordu.
"neden?"
"ben de bilmiyorum kızım onu Dalia kızım gelince öğreneceğiz."
O sırada kapının açılması ile başı eğik, tamamen yere bakan Dalia içeri girdi.
İlk önce hünkarın, sonra Valide Hanzade Sultan'ı ardından ise Sultanların önünde eğildi.
"beni emir etmişsiniz Valide Sultanım."
"yemekte bize katıl istedik kızım. Hem Mehmed'imin durumunu anlatırsın."
Dalia başıyla Valide Sultanı onaylayınca sofraya oturdular. Dalia çekingen bir şekilde yemeğe başladı. Onu fark eden Hanzade Sultan konuşmaya başladı.
"Dalia, kızım bir sorun, yok hele yemeği yemiyorsun. Beğenmedin mi?"
"yok Sultanım yemekler gayet iyi ama karşımda siz olunc-"
Dalia'nın elini tutup konuştu.
"çekinmene gerek yok evladım. Daha tanışalı kısa vakit oldu ama seni kendi kızım gibi sevdim bunu unutma. Çekinilecek hiçbirşey yok."
Dalia onu onaylandıktan sonra başını kaldırdı. Gözleri tam karşısında oturan hünkar ile kesişti. Onu daha önce görmüştü hemi de bugün ahırda. İlk de onu azarlayıp sonra da gereksiz şeyler anlatmıştı. Yanaklarının yandığını hissetti. Karşısında ki adam üzgünüm Sultan Murad Han ona eğlenirceaine bakıyordu. Dalia hızla tekrar başını eğip zor bela yemeğine devam etti.
Yemek bitince herkes oturuyor ortaya konuşuyordu.
Murad boğazını temizleyince herkes ona baktı.
"Dalia hatun bundan sonra senin adın Aysima."
Dali- öhm Aysima'nın reddetme gibi bir durumu yoktu. Zira karşısında yedi cihanın sahibi duruyordu. Başıyla onayladı.
"yarın akşamda odama gelsin, ağalar hazırlasın validem. Zira izinsiz rüyalarıma girip kalbimi, çalan hırsız bu hatundur. Kalbimin sultanı."
Aysima hızla başını kaldırıp hünkara baktı. Gayet ciddiydi. Bu sözler onun geleceğini yazmaya başlamıştı.
Şuan aşırı heyecanlandım. Umarım beğenmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY YÜZLÜM (ASKIDA)
Ficção HistóricaSultan Murat Han, rüyalarında gördüğü kıza aşık olmuştu. Ay yüzlü kadını bulamayacağını sanıyordu lakin kadın çok yakınındaydı. *Gerçek değildir, kurgudur.* #1tarihikurgu #1tarih