Giriş

31 3 0
                                    

Baekhyun, üstündeki gri ceketi eliyle rastgele düzelttikten sonra kendisini, Kore'nin en meşhur avukatının ofisine yönlendiren kadının işaretiyle müdürün odasından içeri girdi. Kadın çıktıktan sonra Baekhyun elini karşısındaki sivri çeneli ve sinirli gözüken soluk benizli adama çevirdi. Üzerinde kaliteli takım elbise onu aşırı dikkatli ve disiplinli biri gibi gösterse de kendisine kadar gelen alkol kokusu ve baygın gözler, Baekhyun'u endişelendirmemiş değildi. Elini uzatarak

"Byun Baekhyun, tanıştığıma memnun oldum Sehun Bey" dedi. Sehun açık tutmaya çalıştığı gözleri adına kaşlarını daha fazla çattığının farkında olmadan kendisine uzatılmış eli sıktı. Adam, elinde bulunan CV'ye göz gezdirdi. Anadile ek İngilizce ve Fransızca, pek çok pedagoji alanında edinilmiş sertifika ve İngiltere'de büyümüş, eğitmenlik yapmış bir genç duruyordu karşısında. Dikkat çeken özgeçmişten kendini çekip genç adaya döndü. 

"Mürebbilik tecrübeniz yok. Sizi neden işe alalım? "

Adamın sorusu ile Baekhyun konuşmaya başlamıştı bile çoktan.

" Evet yok ama İngiltere'de iki yıl öğretmenlik yaptım ve yirmi beşten fazla öğrenciye baktım ki bazıları çok özel öğrencilerdi. Fransızca ve İngilizce bildiğim için çocuklara dil eğitimi verebilirim. Tüm sertifikalarımda gördüğünüz üzere eğitim bilimi üzerine kendimi fazlasıyla geliştirdim. Mürebbi olabilecek niteliklere sahibim." Tüm bunları anlatırken gözlerini bazen çatılı kaşların altındaki gözlere çeviriyor. Daha sonra kontağı kesip ellerini hareket ettiriyordu. Kısacası işi almak istiyordu. Adam  kısık bir sesle "Tanrım" diyerek ondan ilgiyi çekip arkasını döndü. Elindeki çay fincanını küçük dolaba götürüp orada duran viskiyi eline aldı. Ardından birazcık bardağına döküp kafasına dikti.(Y:N: Dünyada işlenen suçların çoğunluğu alkollü iken gerçekleşmiş suçlar imiş. Bağımlılık yapıcı şeylerden uzak duralım. Exo vb hariç.) Sonra cesaretlenmiş gibi Baekhyun'a bakıp sorguya çekti.

"Kimden kaçıyorsunuz? " Baekhyun şaşkın bir şekilde susup bakakaldı. Sehun'a dik dik baktıktan sonra 

"Anlamadım efendim" dedi. Sehun hafifçe gülerek bardağını yeniden kavradı. 

"Yani koskoca güneşin batmadığı, rüyaların ülkesi İngiltere'den kalkıp Kore'ye dönmüşsünüz. Neden kaçıyorsunuz Baekhyun Bey? Kendinizde neden Seul'un en uzak kasabasının dışında olan bir malikane de iki yetim çocuğa bakma ihtiyacı hissettiniz?"  Duyduğu soru ile iyice şaşırdı. Kendisini yeniden boğmaya başlayan anılar ile terlemeye başlamıştı fakat çaktırmamaya çalıştı. Bu yüzden derin bir nefes alarak aklına ilanda özellikle yetim oldukları vurgulanmış çocukların eğitimi ve kişisel hizmetleri için verilmiş ilanla cevap verdi. 

"Ben de öksüzüm onları anlıyorum. Onları yetiştirebilirim." dedi.  Fakat adamın buruşan suratı ile pes etmek istedi. "Peki, siz neden kaçıyorsunuz Sehun Bey? Artık işi bana vermeyeceğinizi anladığım için bende size sormak istiyorum. Sizi, yeğenlerinize bakmaktan alıkoyan şey sadece işiniz mi?"  Sehun kaşlarını kaldırıp baktı. Ne demek istediğini anlamıştı fakat anlamamış gibi davranıyordu. 

"Bunu neden size açıklamak zorunda olayım ki?" Baekhyun derin bir nefes alıp deli cesaretini konuşturdu. 

"Sehun Bey, bir yıldır Kore'deyim ve sizin iş ilanınız ise altı aydır gazetede! Benim bu işe ihtiyacım olduğu kadar, sizin de acil bir mürebbiye ihtiyacınız var.  Sizi yeğenlerinizi yanınıza almaktan alı koyan nedir? Ayrıca bildiğim kadarıyla çaya viski eklenmiyordu." dedi. Sehun viskinin yok etmediği hisleri sebebiyle dişlerini sıkıca kapadı. Aklında yetim ve öksüz kalmış iki yeğeni, abisi ve abisinin eşi vardı. Bir de koskoca malikanenin bahçesine yapılmış içi boş temsili mezarlar...  Peşini bırakmayan yüzler...

Kayıp YüzlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin