"bana kızmayacak mısın, samu?"
osamu sinirle bir nefes verdi. "beşinci kez söylüyorum, osamu değilim."
"evet, osamu benim. annem öyle düşünüyor."
cevap almadı.
omzundaki sağlam kollar kendisini ayakta tutuyordu. bacaklarını kullanmamaya karar verse bile yere düşmeyeceğinden emindi.
osamu, bu kadar güçlü müydü? kendisi değildi, bu kesindi- ve aynı genleri paylaştıkları düşünülürse...
hayır, bu saçmalıktı. atsumu kendi vücuduna çöp kutusu gibi davranıyordu. belki osamu gerçekten de bu kadar güçlüydü.
"bu kadar kötü kararı nasıl verebiliyorsun, anlamıyorum. yorulmuyor musun, miya?"
atsumu omuz silkti. kapısı açılan apartman dairesinin içine sendeleyerek girdi. "bunu- bunu yapınca-" hıçkırdı. "düşünmek zorunda kalmıyorum. iyi geliyor."
sakusa sinirle nefes verdi ve kendisini dairenin en büyük odasına doğru itekledi. "içeri geç. uyuyacağa benzemiyorsun. bir şeyler getireyim."
"hayır- getirme. istemiyorum. iyiyim, ayığım."
"öyle gözükmüyorsun."
"omi..." dedi atsumu, kendi sesini daha önce hiç bu kadar kırgın duymamıştı. sakusa'nın koluna sanki bırakırsa dünya ayağının altından kayacak gibi tutunuyordu. "kal."
bir süre böyle kaldılar. gecenin karanlığında sakusa'nın suratını seçemiyordu, yine de karşısındakinin sakusa kiyoomi olduğuna hiç şüphe yoktu.
başka kimse bu kadar güvenli hissettirmiyordu.
sakusa öne doğru bir adım atınca geriledi, kolunu hala bırakmamıştı. sakusa'yla beraber gerilemeye devam etti, dizlerinin arkası koltuğa çarpıp düşünceye kadar. soğuk ve kaba olmasıyla bilinen sakusa kiyoomi'nin kendisine bu kadar nazik dokunduğunu anlatsa, kimseyi inandıramazdı.
"sadece iki dakika, miya, geleceğim."
umurunda değildi. içinde bulundukları bu saniye, sanki son çabalarını tutuyordu. eğer bunu kaybederse, bir daha hiçbir zaman geri kazanamayacaktı. bildiği miya atsumu tamamen yok olacaktı.
karanlıkta oturmuş, telaşlı gözlerle sakusa'yı izlerken eğer bu anı kaybederse, kendini bir daha asla geri kazanamayacağını düşündü.
"umurlarında değil, omi, görmüyorlar- bilmiyorlar..."
sakusa'nın parmakları, kendininkiler üzerinde gezinmeye başladı.
"...ve bencillik ediyorum, biliyorum, ama keşke anlasalar. keşke- keşke onlar da böyle hissetse, belki o zaman fark ederler, omi-"
"miya-"
"...onların suçu değil, onu da biliyorum. benim suçum, kendi hayatımı mahvediyorum, kafamı düzgün çalışmaya ikna edemiyorum, hiçbir şeyden zevk almıyorum- omi, benden çok sıkıldım..."
sakusa'nın eli, kendininkine tamamen sarıldığında, atsumu karanlığa çoktan alışmıştı, böylece karşısındakinin surat ifadesini okuyabiliyordu.
acıma yoktu. bu, babasının o kavgadan sonraki yüz ifadesinin tam tersiydi. sakusa sadece değer verdiği bir şeye bakıyor gibiydi.
komikti... çünkü miya atsumu bile miya atsumu'ya değer verecek kadar umursamıyordu. bu yüzden var olan her aptal kararı veriyor, kendi hayatını mahvetmeye çalışıyordu.
"omi-ku- sakusa." atsumu, sakusa'nın endişeleniyormuş gibi gözüktüğü ilk günden beri bunu sormak istiyordu. "neden umursuyorsun?"
ağzında çıkan cevabı sakusa da beklemiyor gibiydi. "seni seviyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
öncelikler √ sakuatsu
Fanfictionuyarı: depresyon, intihara yonelik dusunceler (+kufur) miya atsumu'nun kesin bildiği üç şey vardı: sabahları 10'dan önce tam uyanamıyordu, 2-3 yıl sonra yaşama sebebi kalmayınca bu konu hakkında bir şey yapacaktı ve son olarak, sakusa kiyoomi'den bü...