elleri titreyerek telefonu kulağına dayadı. bunun geri dönüşü yoktu.
bu, hayatında verdiği en zor kararlardan biriydi. shoyo'dan ayrılmak ya da voleybol kulübünü bırakmak gibiydi... ama bu farklıydı. kendisi için iyi bir şey yapıyordu, bundan emindi.
"atsumu?" annesinin sesini duymayalı uzun zaman olmuştu. hatırlamaya çalıştı ama zihni çoktan perdeleri çekmişti.
titrek bir sesle konuşmaya başladı. "anne... şey, benim sana bir şey söylemem lazım."
"iyi misin?" en azından sesi hala umursadığını belli edecek kadar endişeli geliyordu. "neredesin? osamu orada mı? atsumu, bir sorun mu var?"
evet, çok büyük bir sorun vardı. sadece bunu nasıl açıklayacağından emin değildi. doğru kelimeleri ararken zihni sadece daha çok birbirine girdi, düşünceleri birbirine karışıyordu.
"ben... şey, bilmen gerekiyor- samu'ya söylemedim daha. dalga geçer diye... ben- kafam-"
"atsumu?" annesinin sesi statik geliyordu, sanki kendisinden kilometrelerce uzakta olduğunu hatırlatmak istercesine. "canım, ne oluyor?"
"ben... ben..." eliyle kafasına vurdu, beynini dürtmeye çalışıyordu sanki. "...düşünemiyorum. kafamda bir şey var... sis gibi- şey, yaptığım- yani sevdiğim her şey... bırakıyordum ya hani? işte, bence kafamdaki şey, yani şey de değil aslında- benim o, ben düşünemiyorum-"
"atsumu? beni gece on ikide geri zekalı olduğunu söylemek için mi aradın?"
sesinin bu kadar titremesinden nefret etti. "hayır- anne, bu ciddi..."
telefonun öbür yanından duyduğu sesle sustu. bu, annesinin sesi değildi.
o her kimse annesinden bir cevap alana kadar susmadı. "sen uykuya dön, hayatım."
"hayatın mı?"
annesi sanki telefonda olduğunu yeni hatırlıyormuş gibi gergince güldü. "atsumu, bebeğim, neyin olduğunu söyleyecek misin?"
"söyledim zaten. geri zekalı tanısı koydun."
"hayır." annesi yeniden gergince güldü. "bak, bu her neyse ciddi bir şey değildir, geri zekalı olmadığını biliyorum. yanımdaki ise..."
"ciddiyim ama- bekle, yanındaki kim gerçekten?"
annesi derin bir nefes verdi. belli ki bugün kimsenin bilmediği bir sırrı paylaşacak tek kişi atsumu değildi. "kardeşine söyleme, benden duysun istiyorum. anladın mı, atsumu?"
atsumu cevap vermedi.
"biriyle görüşüyorum. osamu'ya söyleme, onu sabah ararım. sadece tatilde onunla tanışırsınız diye haber vermek istemedim..."
annesi konuşmaya devam etti. atsumu duyduğunu zannetmiyordu.
hayır, duyuyordu. sadece ne duyduğu hakkında bir fikri yoktu. beyni kısa devre yapmak için en yanlış zamanları seçip duruyordu. yeniden eliyle başına vurdu, sanki bu zihnine dolmaya başlayan bulutları dağıtabilirmiş gibi.
"bu yüzden mi aramayı bıraktın?" kelimeler o daha düşünemeden ağzından fırlamıştı bile.
"ben- hayır, atsumu-"
"önceliklerinin biz olduğunu sanıyordum. bilirsin ya, babamın aksine..."
"atsumu." annesinin bu ses tonunu iyi biliyordu. başı her belaya girdiğinde bu sert tonu duyardı. "beni onunla karşılaştıramazsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
öncelikler √ sakuatsu
Fanficuyarı: depresyon, intihara yonelik dusunceler (+kufur) miya atsumu'nun kesin bildiği üç şey vardı: sabahları 10'dan önce tam uyanamıyordu, 2-3 yıl sonra yaşama sebebi kalmayınca bu konu hakkında bir şey yapacaktı ve son olarak, sakusa kiyoomi'den bü...