miya atsumu, bu işin ciddi olduğunu fark ettiğinde ve annesine anlatmaya karar verdiğinde 16 yaşındaydı.
cesaretini toplaması zaman almıştı. birisine nasıl kafadan sorunlu olduğu anlatılırdı, bilmiyordu. bildiği tek şey izlediği dizilerdeki tiplere dönmek istemediğiydi, madem sorunun farkındaydı, o da yardım alacaktı.
durumunun dizilerdekinden ne kadar farklı olduğunu düşünmeden edemiyordu. o karakterler hep bir travma atlatır, sonra yaşama istekleri kaçardı. atsumu böyle bir şey yaşadığını hatırlamıyordu. o sadece... boş hissediyordu.
bomboş. sanki bir daha hiçbir şey içindeki boşluğu dolduramazmış gibi.
o gün hinata'nın anlattığı ve nasılsa akvaryum, kedi tüyü ve bir kestane ögelerini aynı anda içermeyi başaran hikayeyi dinlediğinde bütün düşünceleri uçtu. abartıyor olmalıydı. eğer shoyo'nun yanında bu kadar gülebiliyorsa bir sorunu yoktu. arkadaşlarının her zaman dedikleri gibi ilgi çekmeye çalışıyordu belki de.
bir yılını buna inanarak harcadı.
"dinlemeyin şu aptalı! öyle olmadı..." bokuto kotaro hırsla bağırırken bir yanlış anlaşılmayı düzeltmeye çalışıyordu. atsumu onu kantinin öbür ucundan bile duyabiliyordu.
masanın yanına bir sandalye çekerken bokuto kendisini fark etmediği için rahatladı. ne zaman konuşan birisi kendisini fark etse konuşmayı kesiyor, tereddüt ediyordu. shoyo'yla çıkmaya başladığından beri arkadaşlarıyla arasına bir uçurum girmişti sanki.
"tsum-tsum!" bokuto hikayesini bitirdiğinde sevinçle kendisine döndü. masada kendisini istemli ya da istemsizce yabancı hissettirmeyen tek kişiydi. "neredesin sabahtan beri?"
shoyo'nun yanında.
bunu sesli söyleyemezdi.
"orada burada."
bokuto üsteleyecekmiş gibi duruyordu ama masanın yanından geçen akaashi'yi görmesiyle ona bakabilmek için başını 120 derece arkaya çevirmesi bir oldu.
ürpertici bir görüntüydü.
"baykuş musun amına koyayım- bokubrom, ağzını kapat bari." kuroo tetsuro elindeki milkshake'i yudumlayarak konuştu. nedense iki milkshake tutuyordu.
atsumu az daha hinata'nın baykuşlardan korktuğunu söyleyip iki ay öncesinden bir hikaye anlatacaktı.
"bi' dursanıza, yokken dedikodusunu yapayım bari. hiç şüpheye düştüğünüz oluyor mu..." oikawa başladı, yine iwaizumi'yle ilgili bir şeyler diyeceği belliydi. "...sevilmediğinizi hissediyor musunuz? ya da başkalarının sadece size tolere ettiğini?"
atsumu az daha ağzını açacaktı.
shoyo'nun bazen (çok nadir zamanlarda, sadece kafası herkesin kendisinden uzak durması gerektiğine ikna olduğunda) kendisini sevdiğinden emin olmadığını söyleyebilirdi. shoyo gibi birisinin neden kendisi gibi düşük bir yaşam formuyla beraber olduğunu anlamlandıramıyordu. en azından birkaç kişi kendisine destek olur, inkar ederdi. oikawa'ya yaptıkları gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
öncelikler √ sakuatsu
Fanficuyarı: depresyon, intihara yonelik dusunceler (+kufur) miya atsumu'nun kesin bildiği üç şey vardı: sabahları 10'dan önce tam uyanamıyordu, 2-3 yıl sonra yaşama sebebi kalmayınca bu konu hakkında bir şey yapacaktı ve son olarak, sakusa kiyoomi'den bü...