8. Bölüm

350 14 21
                                    

“Neyin var? Neden buradasın?”

“Bilmiyorum ya senin?”

“Ne yaptığımı bilmiyorum.”

“Nasıl yani?” dedim. Düşüncelerimin; ağzımdan bu kadar kolay çıkmasına şaşırmıştım.

“Genelde uyurken olan bir durum bu. Uyurgezerliğin üst seviyesi. Dışarıdan biri beni gördüğünde normal olduğumu, uyumadığımı düşünüyor. Çünkü uyurgezerlerden farkım; bilinçliymiş gibi insanlarla iletişime geçebiliyor ve hareket edebiliyorum. Fakat uyandığımda hiç bilmediğim bir yerde, nasıl geldiğimi anlamadan ve ne yaptığımı hatırlamadan buluyorum kendimi. Buda doğal olarak burada kalmama sebep oluyor. Çünkü daha önce açıklayamadığım birkaç olaya dahil oldum.”

“Ne gibi olaylar?”

“Bir gece evimde uyuyup, ertesi sabah okulda uyandığımı hatırlıyorum. Sorun şu ki uyandığımda kupa dolabının kırık, elimde bir sopayla dolabın önünde buldum kendimi. Başımda da müdür ve birkaç öğretmen vardı. Gerisini tahmin edebilirsin zaten.”

“Yani dolabı sen mi kırdın?”

“Hatırlamıyorum ve bunu kanıtlayabilecek hiçbir şeyim de yok. Aksilik o ki tüm kamera sistemi de o gece bozulmuş.”

“Sen ne zeki bir uyurgezersin öyle ya sistemi bile bozmuşsun.” İşte bu cümleyi ağzımı yuvarlaya yuvarlaya söylemiştim. Amacım ne onu övmek ne de ona sövmekti.

“İşte n’yapacaksın uyurken bile zeki olabiliyorum.” Dediğinde suratındaki ukalalığı tasvir etmem imkansızdı. O güzel gülüşü bir anda kaybolmuş yerine pis bir sırıtış gelmişti. İşte insan kendini bir anda çekip, bir anda kendini bu kadar kolay bırakabiliyordu.

“Keşke sadece zeki olarak kalsan.” Dedim. Ses tonumdaki vurguları yerine oturtarak. Yaptığım imadan hoşlanmamış olmalı ki;

“Bu gecelik bu kadar yeter daha fazla sana katlanamayacağım.” Dediğinde dudaklarımı ısırmaya başlamıştım.

“Asıl ben sana katlanamayacağım. Gidiyorum ben.”  Diyerek arkamı dönüp ilerledim.  Bu çocuk ne kadar salak, aptal, beyinsiz ve dengesiz olabiliyordu. Aman Allah’ım şu an ona sinirimden bütün hakaretleri sayabilirdim. Hızla içeri girdim ve odama doğru ilerledim. Tam iki kapı sonra odama giricektim ki yan odamdaki şizofrenin bana bağırarak arkamdan koştuğunu gördüm. O anda tek düşündüğüm şey tabanı yağlamaktı.

“Lanetler, lanatlerden kurtulamayacaksın, lanetler peşini bırakmayacak, lanetler!”

Yine aynı şeyleri tekrar ederek koşuyordu. Odama girdiğim gibi kapının önüne çöktüm ayaklarımı duvara yaslayıp kapıya son gücümle yüklendim.

“Lanetler! Lanetler! Lanetlisin sen!” diyerek kapıya vurmaya devam ediyordu.

“Lütfen biri gelsin, ne olur biri gelsin, yalvarırım biri gelsin, lütfen herkes dışarıda olmasın…” diye sayıklarken kapının itilmesi durulmuş ve sesi kesilmişti. Bir süre bekledim.  Gittiğinden emin olduğumda yerimden kalktım ve baş ucumda duran komidini kapının önüne koydum. En azından yardım düğmesine basıp hemşireleri çağırana kadar zaman kazandırırdı. Koşarak düğmeye bastım ve yine kapının önüne geldim. Hemşireler gelip kapıyı açmaya çalıştıklarında komidini çekip kapıyı açtım. Kapıyla birlikte ağzımı da açmıştım.

“Lütfen hastalarınıza dikkat edin, yan odamda ki hasta yüzünden her gece ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kaldığımı hissediyorum. Çocuk beni gördüğü gibi ‘lanetler’ diyerek üzerime atlıyor ve kapımı yumruklamaya başlıyor ya bu oda için bana bir anahtar verin ya da onun odasını değiştirin.”

KlinikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin