Artemis Bölüm 1

250 10 6
                                    

"Buna hakkın yok Deniz. Çünkü senin beni sevdiğin gibi bende seni seviyorum..."

Nil, Deniz'e bunları söylerken en son ne zaman bu kadar mutluluk dolu bir tablo gördüğümü düşündüm. Fakat zihnim de hiçbir şey canlanmadı. Ben de sadece acı, hastalık, taciz, tecavüz ve yaralar vardı. Mutluluk namına en ufak bir şey dahi yoktu. Şu hayatta bulunduğum süre boyunca belki de tek mutlu olduğum an Aras'ın bana verdiği özür hediyesiydi...

"Öncelikle bu videoyu izleyip benden korkmamanı istiyorum Artemis. Ben o gün sana zarar vermek istememiştim. Aslında ben sana hiçbir zaman zarar vermek istemiyorum. Fakat olanlar için çok üzgünüm. Benim yaptıklarım ve sana yapılanlar için."

Konuşmasına çok yumuşak başlayan Aras son sözlerini söylediğinde gözleri dönmüştü. Video hastanede çekilmemişti. Ortam karanlıktı. Sadece yüzü parlıyor sesi net bir şekilde geliyordu.

"Biliyorsun ki masum insanların acı çekmesinden nefret ederim ve kadının ağlamasından da. Masum insanlar acı çekip ağladığında aklıma sadece tek bir şey geliyor."

Kelimelerini sarf ederken ışığı açmıştı. Arkasındaki kolu görmem onun nerede olduğunu anlamama yetti. Arka plandaki kanepeleri, duvarları, halıları, perdeleri öylesine iyi biliyordum ki evin kokusu bile burnuma geliyordu. Gözlerimden yaşın aktığını hissederken duymaktan iğrendiğim o sesi duydum. Çaresizlik içinde bağırıyordu. Aynı benim bir zamanlar bağırdığım gibi. Ama ne dediği anlaşılmıyordu. Aras koca bir kahkaha atmıştı. Yüzüne kese kâğıdı geçirmiş ellerini bağlamıştı.

"Bilmem hatırlıyor musun? Bundan yıllar önce çok masum, çok saf bir insanı kendisinden nefret ettirdin sen. İnsan herkesten nefret edebilir ama kendinden nefret ettiğinde hayatta tutunacak hiçbir şeyi kalmaz. Sen onu öylesine nefret ettirdin ki kendinden; nefretini vücudundan çıkardı. Her bir jilet iziyle tam 43 darbe."

Bunları ona dönüp söylüyor hafif hafif yüzünü açıyordu. Onu görüp görmek istemediğimden emin değildim. Tek bildiğim, düşündüğüm şeyi Aras'ın yapmasını istediğimdi.

Vücudumdaki jilet darbelerinin sayısını biliyordu ve sayıyı söylediğinde elindeki jileti gördüm. Kanımın çekildiğini hissettim. Bir zamanlar o evde neler yaşadığımı hatırladım.

"Şimdi başlıyoruz ama önce seninle bir tanışalım. Ben Aras. Burada birazdan yaşayacaklarını hangi polise anlatırsan anlat bana hiçbir şey yapamazlar. Aftan yaralanıp çıkmış olman umurumda değil. Daha cezanı çekmedin ve ben ceza çektirmeyi çok severim. Namımı da böyle bilirler. Islahevinde tutamadılar da Ruh ve Sinir Hastalıkları'na yatırdılar. İyi ki de yatırmışlar. Yoksa onunla nasıl tanışırdım? He unutmadan kırk altılığım ben yani raporlu artık mahkeme bile bana bir şey yapamaz. Hadi başlayalım saymaya. Bir..."

İki, üç, dört, sayıyordum. Beş, altı, yedi, her sayışımda gözyaşım akıyor çığlıklarla keyif alıyordum.

Sekiz, dokuz, on, bir zamanlar o evde benim kanımın kokusu dolaşırken şimdi onunki dolaşıyordu.

On bir, on iki, on üç, bu yıllardır hayalini kurduğum ama hiçbir zaman olmayacağına inandığım bir şeydi.

Yirmi, yirmi bir, yirmi iki, Aras bana hayallerimi vermişti. Normal kızlar sevgilileriyle el ele tutuşmanın, öpüşmenin hayalini kurarken; ben bunları hayal ediyordum.

Kırk, kırk bir, kırk iki, kırk üç...

"...kırk üç. Sana onla aynı sayıyı vermek büyük lütuf olurdu. O yüzden sana çok daha büyük bir sayı vereceğim. Çünkü senin gibi adamlar anca böylesini hak ediyor. Ama önce hadi bakalım özür dile, hatta ona yalvar."

KlinikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin