10. Bölüm

237 18 6
                                    

"Ne yapıyorsun?"

"Gidiyoruz."

"Dur bir saniye nereye gidiyoruz?" Dediğimde gözlerini gözlerime dikti yanıma yaklaştı ve

"Festivale gidiyoruz." Dedi. 'Nasıl yani?' bakışımı attığımda;

"Kaçıyoruz."

"İyi de nasıl kaçacağız?"

"Sen sadece beni takip et." Dedi. Bileğimi sıkıca kavradı ve beni çimenlerin arasına soktu. Bir süre ilerledikten sonra binanın önüne doğru geldik.

"Şimdi hiçbir şey söyleme ve ben ne dersem onayla tamam mı?" Onu onaylamak için kafamı sallamakla yetindim. Zira bir şey söyleyemiyordum. Öyle heyecanlıydım ki kelimler boğazımda düğümleniyordu. Kolumu bıraktı ve bir gözetmenin yanına gittik.

"Bizi Doktor Rüzgar çağırmışta... Sanırım bu geçen seferki flüt olayı için. Biz içeri giriyoruz merak etmeyin." Dediğinde gözetmen kadın hiçbir şey çakmamıştı. Gayet sakin bir şekilde ilerledik ve içeri girdik. Bana yüzünü dönmeden konuşmaya devam ediyordu.

"Şimdi gayet normal davran hatta benimle sözcük yarıştırabilirsin. Birazdan yangın merdiveninin çıkışını kullanıp arka taraftan çıkacağız şuan kimse orada değil." dedi. Gayet sakin gözükmeye çalışırken şans bizden yanaymışçasına önümüze kimse çıkmıyordu. Uzun koridoru boylu boyunca yürüyüp yangın merdiveni çıkışına geldik. Deniz, önden etrafı kolaçan ederken onun bu işte ne kadar usta olduğunu fark ettim. Kim bilir kaçıncıya kaçışıydı bu ve o anda beynimde şimşekler çakmıştı ben ne yapıyordum? Burada ki bir hastayla nasıl olurdu da kaçardım?

"Bunu yapamayız." Dedim kendime engel olamayarak. "Bu doğru değil, buradan kaçamayız. İzin almayı denesek?" Bunu söylediğimde bana öyle bir bakmıştı ki hayal kırıklığı tam olarak bu bakış olabilirdi.

"Senin için bunu yapıyorum." Dedi. Sinirlenmeye başladığını anlayabiliyordum. "Ben defalarca kaçtım ama bu kez senin için kaçıyorum. Bana az önce belki de hiç yaşayamayacağı bir şey olduğunu söyleyen kız için bunu yapıyorum." dedi. Bir süre benim karar vermemi bekliyor gibi öylece dikildi. "Yapıyor muyuz yoksa içeri gireyim mi?" diye sorduğunda bu kez ben bileğiden kavradım.

"Hadi gidiyoruz." O anki mutluluğumuz bize güven vermişti. Şansla birlikte tereddütsüz kapıdan dışarı çıktık. Hastaneden uzaklaştığımızda derin bir nefes alıp "Bunu yaptığımıza inanamıyorum!" dedim.

Gülümsedi ve ona gülümsemenin ne kadar çok yakıştığını bir kez daha fark etmemi sağladı. "Asıl önemli olan festival alanına girişimiz..." dedi.

"Oraya girerken bir şey istiyorlar mı?"

"Öğrenci kartı."

"İyide bizim öğrenci kartımız yok." Diyerek dudak büktüğümde o susmayı tercih etmişti. Uzun bir yol kat ettikten sonra festival alanına geldik. Kapıda güvenlik görevlileri üstlerimiz ararken aynı zamanda göz ucuyla kart bakıyorlardı. Tam ben ne yapacağız diye soracaktım ki elime bir kart tutuşturdu. "Bu ne?" dedim.

"Kart, sadece ucunu göster, yeter." dedi ve hızlı adımlarla görevlinin yanına gitti. Bende onu takip ettim. Dediğini yaptığımda ise kendimi içeride buldum.

"İyide bunları nerden buldun?" dediğimde kartların öğrenci kartı olmadığını gördüm. Bunlar bildiğimiz bizim hasta kartlarımızdı.

"Öğrenci kartlarıyla hasta kartları neredeyse aynı, ucunu göstermen yeterli oluyor. Zaten üzerlerini de okumuyorlar."

"Peki, sende neden iki tane var?"

"Her ihtimale karşı, her zaman yanımda iki tane taşırım. Ne yaparsın, küçük bir çılgınlık sevenlerdenim."

KlinikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin