GİRİŞ

2.2K 308 327
                                    

Güneşi görmeyen şehirde,
Söyle, nasıl yaşanır?

Orhan Veli

Üzerinden ne kadar uzun zamanın geçtiğini bilmediğim bir süre boyunca, zihnimde tek bir sözcük bir başkasına izin vermeksizin dönüp durmuştu.

Aylin teyzenin kim olduğunu bilmediğim bir kişiyle telefonda konuşurken sarf ettiği sözcüklerin asıl sahibin ben olduğumu, bu konuşmanın bana duyurabilmek adına bahçenin bu köşesinde, tamda yemek masamıza denk gelen kısımda yapıldığını biliyordum.

Aylin teyze tüm konuşma boyunca bir kez olsun sesini yükseltmemişti. Oysa aramıza örülmüş Çin Seddi'nden hallice duvara rağmen sesinden yayılan öfke ve hüzün dolu tınıyı, hiç çaba gerektirmez şekilde gayet net duymuştum.

Ve bu, ilk defa o çok övündüğüm keskin duyuşumdan nefret etmeme neden olmuştu.

Aylin teyzenin dediklerinin tek bir kelimesini dahi duymamış olmayı ne çok isterdim.

Oysa duyduğum her şeyin kelimesi kelimesine gerçek olduğunu, bir gün önce yaşananlardan dolayı adım gibi ezbere biliyordum.

Göğsüme bu zamana kadar hissetmediğim kadar büyük bir acının çöreklendiğini, bunu anlatmama yardımcı olabilecek hiçbir sözcüğün lügatımda olmadığını da keza.

Bakışlarımı sağ elimin üstünde varlığını yeni farkına vardığım birkaç damlanın yarattığı ıslaklığa kısa bir anlığına değdirdim. Ardından da bu ıslaklığın nedeninin yağmur olmadığını biliyor olmama rağmen bakışlarımı gökyüzüne çevirdim.

Koyu kahve gözlerimin aksine gökyüzü masmavi şekilde parıldıyordu.

Yılın bu zamanlarını, özellikle de güneş'in gökyüzünde ışıl ışıl parladığı bu güzel bahar havalarını çok seviyor olmama rağmen dakikalar önce kulaklarımın işittiği gerçekten dolayı, içim adeta buz kesmişti.

Oysa ne kadar hüzünlü olursam olayım bulutların arasından varlığını belli eden güneş'i bir parçacık görmek, tüm sıkıntılarımdan kurtulmamı sağlar ve beni garip şekilde gülümsetirdi.

Ama şu an hiçte o günlerdeki gibi olmamıştı. Aksine bulutların arasından güneş'in varlığını hissetmek, canımın olduğundan daha da fazla yanmasına neden olmuştu.

Bu yüzden birkaç dakika önce şen şakrak oturduğum kahvaltı masasından hızla kalktım. Kalkışımla birlikte mermer zemin üzerinde sürtünerek hareket etmek zorunda kalan sandalyemden, etrafa tiz bir ses yayıldı.

Bu, hayatta nadir olarak sevmediğim birkaç şeyden biri olmasına rağmen çıkan gürültüyü o anda umursayacak halde değildim.

Arkamı dönmüş dolu gözlerle odama doğru adımlarken, ilk defa masada sadece annemin olmasından dolayı memnundum. Ailenin diğer fertlerinin orada olması halinde ne açıklama yapacağımı bilmediğimden, o dakikalarda yalnızca annemin kahvaltı masasında olması beni bir parçada olsa rahatlatmıştı.

Sırtımı ona dönmüş hızla oradan uzaklaşmaya çalışırken, tıpkı benimkinin eşi olan hüzünlü gözlerle ardımdan baktığını biliyordum. Fakat geriye dönüp anneme her şeyin yolunda olduğunu ve rahatlaması gerektiğini söyleyememiştim.

Zira bunu söyleyebilecek kadar güçlü hissetmiyordum kendimi.

Zaten hemen arkamdan ayaklanmayan bedeni, onunda bana söyleyeceği hiçbir şeyin olmadığını düşündürtmüştü.

AŞKIM ÇİÇEK AÇTIĞINDA (GÜZEL SEVEN ADAMLAR SERİSİ 1 )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin