3.BÖLÜM

739 221 129
                                    

Geldi yolunu gözlediğim yar.

Orhan Veli

Güneş'i ardımda bırakarak yürümeye başladım. Tepeden aşağı inmiş anayola çıkmak üzereydim ki, çok geçmeden arabasıyla birlikte yanımda belirmişti.

"Hadi arabaya bin! Yağmur yüzünden ıslanmış olmalısın, hasta olmadan eve gidelim de bir an önce üstünü değiştir" dedi açık camdan endişeyle yüzüme bakarken.

Bakışlarımı önüme çevirip: "Gerek yok ben kendim giderim" dedim.

Ona hâlâ öfkeliydim. Daha da önemlisi kırgın...

Yine de gözlerinde bana dair endişeler taşıyor olduğunu görmek, bunca yılın ardından iyi hissettirmişti.

Cevabımın ardından: "Hâlâ aynı inat!" dedi, bir taraftan da arabayı durdurup aşağı inmişti. Kollarımı göğsümde bağlayıp, adımlarımı hızlandırdım. Fakat çok geçmeden bana yetişmiş, gözlerini ise üstüme dikmişti.

Çattığım kaşlarımın altından kısa bir an yüzüne bakıp: "Hâlâ aynı unutkanlık! Unuttun zannımca iki düşman ailenin çocukları olduğumuzu?" dedim iki düşman ailenin çocukları sözcüklerini bastırarak.

"Bu seni önceden ilgilendirmezdi. Umursamazdın" dedi, tıpkı benim gibi geçmişe atıf yaparak.

"Bazı insanlar umursamam gerektiğini çok güzel öğretti" dedim kırık ve meydan okuyucu bir sesle.

"Her kimse, kimlerse ahmağın tekiymiş. Hayatta bundan daha önemli olan şeyleri göremeyecek kadar da kör bir budala" derken tıpkı benimki gibi öfkeyle soluk alıp veriyordu.

"Kör demek ne haddimize, böylesine ileri görüşlü olan insanlara karşı, hakeret olur bu söylem. O sadece gerçekçiydi. İşine gelenleri gören bazılarını da bile isteye görmemeyi tercih eden bendim... Bu durum da asıl ahmak bir budala olan, ben olmalıyım" dedim onun öfkeli söylemlerine karşın, aynı öfke ve kırılmışlıkla.

"Sen hiçbir zaman ahmak bir budala olmadın Dünya. Sen sadece bu dünyada herkeste olması gereken şeye sahiptin; umud'a... ve o umudu gerçekleştirebilecek olan cesaret'e..." Başı önüne düştü. Aynı anda umutsuzca iki yana sallamayı da ihmal etmemişti. "Bu yüzden bir daha kendine asla bunu söyleme" dedi hüznün esir aldığı sesiyle.

Cümlesini tamamladıktan sonra bakışlarını birkaç adım ötemizde duran etrafını ot bürümüş küçük kaya parçasına dikmişti. Güneş'in gözlerinde gerçekten pişman olmuş bir adamın bakışları vardı. Ve Güneş'in pişman olmuş halini görmek daha da öfkelenmeme neden olmuştu.

Nasıl oluyordu da, biri sizi hem kırıp hem üzüp hemde delicesine mutlu edebiliyordu?

Hızla yürüyüp Güneş'i ardımda bırakırken yaşla dolu olan gözlerim, öfke ve üzüntüden bir parça daha doldu. Ve gözlerimin yaşlarla dolmuş olması, beni daha da öfkelendirdi.

Halimi anlamış olacak ki arkamdan gelmedi. Yirmi dakikalık yolu öfkem dolayısıyla on dakikada tamamlayıp, bahçe kapısını araladım. Ardından da sert şekilde kapattım.

AŞKIM ÇİÇEK AÇTIĞINDA (GÜZEL SEVEN ADAMLAR SERİSİ 1 )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin