Bölüm 9

774 52 19
                                    

Multide elementlerin dalları var.

Sabah uyandığımızda krallara layık bir kahvaltı yaptık ve okula gittik. Derslere girmeden önce müdürün odasına uğradık ve yurttan ayrılmak istediğimizi söyledik. Müdür prensesler olduğu için izin verdi ve bu günlük izinli olduğumuzu söyledi. Yurttaki odamızdan eşyaları aldık ve yeni evimize taşıdık. Benim zaten çok eşyam yoktu. Bütün eşyalarımı yerleştirmem en fazla 10 dakikamı aldı. Büyü kitabını bir kıyafetin arasına sarmıştım. Dolabımın kapağını açtım ve toprak elementini kullanarak yerin altına doğru inen merdivenler yaptım. Hala tam kontrol edemediğimden yamuk yumuk oluyordu. Yeteri kadar aşağı indiğime karar verince kocaman bir oda açtım ve ortasına aldığım yerdeki gibi kurumuş bir ağaç çıkarttım. Birkaç düzenleme yaptıktan sonra aklıma acayip bir fikir geldi. Ben toprak elementiyle toprağın içindeki şeyleri hissedebiliyorsam madenleri de hissedebilmem lazım. Bunu diğerlerine soramam. İş başa düştü. Yere oturdum ve gözlerimi kapatıp sadece toprağa odaklandım. 5 dakika kadar sonra toprağın ićine çekildiğimi hissettim. Tamamen toprağın altına bakınca büyüyü sessiz okumam konusunda beni uyaran sesi yine duydum.

Artık gözlerini açabilirsin

Diyordu. Gözlerimi açınca yeşil bir parıltı sayesinde toprağın altındaki her şeyi görüyordum. Hareket de edebiliyordum. Etrafa bakındım ama aradığım maden buralarda yoktu. Algılarımı genişlettim ve yaklaşık 100 km ileride bir vilioclerantum damarı hissettim. Koşarak oraya gittim ve elime topraktan yapılmış, ateş ve su kullanılarak güçlendirilmiş bir kazma yaptım. Kitapta el büyüklüğünde 3 külçe yeterli diyordu. Ama çok pahalıydı ve satarsam zengin olabilirdim. Bir tane de satmak için aldım ve tekrar evdeki bodruma geldim. Eşyaları kitabın yanına koydum ve diğer mücevherleri aramak için tekrar toprağa daldım. Her yerde onları aradım ama bulamadım. El mecbur geri döndüm ve üzerimdeki pisliklerden kurtulmak adına hızlı bir duş alıp salona indim. Kızlar havadan sudan konuşuyorlardı. Sanırım artık gerçekleri anlatmanın vakti geldi.

"Kızlar sizinle çok önemli bir konu hakkında konuşmalıyım."

C:hayırdır inşallah. Ne oldu kız?

"Size dediğim şeyi hatırlıyor musunuz? Canavarlarla düşman olduğumdan, üvey ailemden falan bahsetmiştim."

Am:evet hatırlıyoruz.

"Artık bilmelisiniz. Zaten 1 kere canavarlar tarafından kaçırıldınız ikincisini önlemeliyiz."

Ve onlara her şeyi anlattım. Bittirdiğimde ilk tepki veren akame oldu. Geldi ve bana sıkıca sarıldı. Ondan sonra ces ve amari de geldi. Bu kucaklaşma bir süreliğine tüm dertlerimi silip atmıştı. Ayrıldığımızda parça parça tekrar beynime doluştular. Beklediğim soru ise amariden geldi.

Am:peki zırhı nasıl yapacaksın?

"Vilioclerantum buldum yeteri kadar. Ama sorun diğer taşlar. Bakabildiğim her yere baktım ama değil onları, benzerleri bile yoktu."

C:peki bular ruh kristalleri olabilir mi?

Am:mümkün değil. Ruh kristallerinin varlığı bile bir efsane. Gerçek değil.

Ak:her efsane bir gerçekten doğmuştur.

Am:yani onların var olduğuna inanıyorsun?

"Tartışmanızı bölüyorum ama ruh kristalleri de ne?"

Am:eclipsia'da her elementin koruyucu ruhu vardır. Bunlar ruh kristallerini korurlar. Mesela efsaneye göre ateşin ruhu devasa bir ejderhaymış. Su elementinin deniz kızları, hava elementinin gökyüzü kralı, toprak elementini de grootlar korur. Eğer kristallerden almak istiyorsan onları yenmen lazım.

"Peki bu efsane yerlerini belirtiyor mu?"

Ak:sorun da bu zaten. Hayır! Efsaneye göre her elementinde en iyi olan kişiler bulabilirmiş. Su, ateş ve uzay kristali gerek bize. Ama efsaneden uzay kristali ile ilgili bir bilgi verilmemiş.

"Ne demek verilmemiş?"

C:uzay kristali ile ilgili sadece bulmanın imkansıza yakın olduğu ve gardiyanının çok güçlü olduğuna dair duyumlar var. Ne kadar doğru tartışılır tabi.

"O zaman akademiye bir süre devam ediyoruz. Siz bana elementlerimi güclendirme konusunda yardım ediyordunuz ve ben de bu kristalleri bulmaya gidiyorum."

Ak:hop hop hop orda dur bakalım. Birincisi; biz de seninle geliyoruz. İkincisi; biz seninle geldiğimiz için doğal olarak abim ve çetesi de geliyor. Ve maalesef alissa.

C:cidden mi ya. O kız olmak zorunda mı? Aeron ve aiden'a yürüdüğünü, hatta götüne roket takmış uçtuğunu siz de biliyorsunuz. Neden o?

Am:her ne kadar kabul etmek istemesem de elementini son günlerde epey iyi kontrol eder oldu. Neyse şimdi onu bunu bırakın da sen elementlerinle neler yapabilirsin.

Teker teker hava elementiyle yapabileceklerimi saydı ve deneme için aşağı kattaki kapalı spor salonuna indik. İlk olarak uçmayı denedim. Daha önce birkaç kez denemiştim ama başaramamıştım. Dikkatim dağılıyordu. Bu sefer başardım ama. Daha sonra sıcaklık kontrolü yaptık. İlk sıcaklığı düşürdüm sonra da yükselttim. Sonra prenses olmanın verdiği ayrıcalıklar sayesinde bizim bile bilmediğimiz yetenekleri akame'den öğrendim. Mesela alev çıkarabilmenin dışında ejderha gibi ağzımızdan üfleyebiliyorduk. Bir de mavi alev vardı. Anlattıklarına göre kimse mavi alev seviyesine gelememiş. Bunun için en az 3 elementin olmalıymış ve kimsenin vücudu bunu kaldıramamış. Demekki ben bu yüzden özeldim. Aynı annem ve büyükannem gibi. Element eğitimi bitince ben hepsine silah eğitimi verdim. Tam dövüş hareketleri gösteriyordum ki yukarıdan bir patlama sesi geldi. Silahlarımız zaten elimizdeydi bu yüzden vakit kaybetmeden yukarı çıktık. 15 tane ateş krallığı muhafızı kapıyı patlatarak içeri girmişti.

Muhafız:sayın maria clifford, ateş kraliçesi tarafından saraya bekleniyorsunuz. Ayrıca diğer arkadaşlarınız da öyle.

Hiçbirşey anlamasak da onlarla beraber saraya gittik. Cidden çok güzeldi saray. Muhafızlar bizi bir odanın önüna kadar getirip geri çekildiler. Kapı açıldı ve içeri girdik. Yaklaşık 25 yaşında görünen bir kadın ve 40'ının başında gibi görünen bir adam vardı. Arkadaşlarım eğilince ben de eğildim. Kraliçe gülümsüyordu. Kral johnsen kraliçe carol.

Ca:öncelikle hoşgeldiniz demek istiyorum. Eminim neden burada olduğunuzu merak ediyorsunuzdur. Hemen açıklayayım. Sizden görev için olimpos'a gitmenizi istiyoruz.

Element KraliçesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin