Taksiden inip merdivenleri tırmandım, üstümü çıkarıp duşa girdim...
Yarın yine okul vardı saat şu an 02.43'tü ıslak saçlarımı kurutmaya üşendiğim için kendimi direkt yatağa attım.
...
Sabah uyandığımda okula çoktan geç kalmıştım ve gitmeye hiç niyetim yoktu, bedenim ağırlaşmıştı ve aşırı halsiz hissediyordum.
Balkon kapısı açık kalmış ve ıslak saçla uyuduğum için de hasta olmuştum.
Telefonu elime aldım, siktir! şarj bitmişti zor olsa da ayağa kalkıp telefonu şarja taktım. Balkon kapısını kapatıp nane limon yapmaya koyuldum.
Tek yaşamanın tek kötü tarafı buydu sanırım, hastaysanız kendi kendinizi iğleştirirsiniz. Kaynamış nane limonu bardağa koyup yatağıma geri döndüm.
Telefona uzanıp açtım Minji ve woojin mesaj atmışlardı geri dönüş olarak hasta olduğumu yazıp yolladım.
Yavaş yavaş yudumladığım nane limonu bırakıp tekrar uyumayı denedim.
...
Kapının çalmasıyla yatağımda doğrulup ayağa kalktım ağır adımlarla kapıya ilerleyip, açtım.
Gelen min ji ve Su Ho' ydu
Lia: hoş-
Cümlemi tamamlayamadan Minji konuşmuştu;
Minji: yaklaş bakim bana.
Elini sıcak alnıma koydu, sonra yanağıma ve boynuma elinin tersiyle dokundu.
Minji: yanıyorsun resmen So Lia!
Su Ho: üstüne Bi şeyler al da hastaneye gidelim
Lia: yok cidden uyusam geçer.
Su ho: çocuk musun linda, giyin aşağıda bekliyorum.
_Bazen ciddileşince bana lia yerine linda die hitap ediyorlar_
İnatlaşıp, gitmek istediğimi defalarca söylememin ardından salonda oturmuş kahve içiyorduk.
Su ho: Minji şu anda senin çorba yapman gerekmiyor mu?
Minji: sence çorba yapmasını biliyor gibi miyim?
Su ho: yapçak bişey yok sipariş verim ben.
Lia: çok tatlısın ama gerek yok cidden
Su Ho beni takmayıp sipariş verdi.
Halsiz ve yorgun hissediyordum. Kafamı su ho'nun omzuna yasladım.
Su ho: küçük Bi kedi gibisin.
Lia: şu anda sadece halsizim.
