6:Hastane

25.5K 1.1K 116
                                    

|6:Hastane|

Osman Beyin kapıyı çalmasıyla içimdeki o garip his artmıştı. Korku muydu bilmiyorum ama bir şey olacaktı. Kalbimdeki ağrı boşa olan bir şey olamazdı. Kapıyı yaşlı bir adam açtı.

"Hoş geldin oğlum." Osman Beyle sarılmalarıyla onun dedem olduğunu anladım. Ardından amcalarıma da aynı şekilde sarılmasıyla içeri geçtik. İçeride babamdan biraz büyük duran bir adam ve yanında dört tane daha adam vardı. İçeri geçmemizle herkes birbirine sarılmıştı. Yanıma gelen dedemle ne kadar gülümsemeye çalışsam da kalp ağrım buna engel oluyordu.

"Sende evine hoş geldin güzel torunum." Diyerek sarılması ile karşılık verdim. Bu durum korkumu dindirmişti.

"Gel seni tanıştırayım." Aralarında en büyük duran, amcam olduğunu tahmin ettiğim adamın karşısına geçtik.

"Bu benim en büyük oğlum senin de amcan Polat." Bakışları fazlası ile sertti. Bu biraz gerilmeme neden olsa da konuştum.

"Memnun oldum. Ben de Aşkım Gece." Diyerek kendimi tanıttım. Bana doğru bir adım atmasıyla geri doğru bir adım atmamak için kendimi zor tuttum. Bir elini belime diğer elini ise kafamın arkasına koyarak sarıldı. Ben de kollarımı sırtına dolayarak karşılık verdim.

Galiba sıkıntı etmem boşaydı. Boş boşuna kendimi korkutmuştum.

"Hoş geldin." Bakışları ne kadar sertse sesi de o kadar sertti ama tonu yumuşaktı. Kollarını çekmesi ile ben de çektim. Dedem bu sefer yanındaki adamın önüne geçti.

"Bu da benim en büyük torunum Poyraz"
Kafamı sallayarak onayladım.

"Memnun oldum." O da aynı babası gibi sarılması ile ben de aynı şekilde karşılık verdim. Zaten birbirlerine fazlasıyla benziyorlardı. Yaşları yakın olsa ikiz sanacak kişiler bile olurdu. Geri çekilmesi ile bu sefer onun yanındaki daha küçük duran adama geçtik.

"Bu da Sarp amcanla yaşıt olan torunum Pamir." Oda babasına benziyordu ama gözleri abisi ve babasının aksine elaydı ve onlara göre bakışların da şefkat vardı. Onların gözlerinden ne hissettikleri anlaşılmıyordu.

"Hoş geldin küçük hanım." Diyerek saçlarımı okşadı. Ben de gülümseyerek karşılık verdim. Bu sefer de iki tane genç adamın önüne geçtik. Daha doğrusu klonlanmış gibi olan iki adam diyelim. Onlar evdeki herkesin aksine sarı saçlı ve ela gözlülerdi. Diğerleri ise esmerdi. Buradan ikisinin de annesine çektiğini anlayabiliyordum.

"Bunlar da ikiz torunlarım. Kuzey ve Güney." Kuzey bana sarılacağı sırada Güney onu iterek bana sarıldı daha ben ona kollarımı dolayamadan çekilip yere düşmesi ve Kuzey'in bana sarılması bir olmuştu. Ben bu hallerine tebessümle bakarken aynı zaman da Kuzey'e karşılık veriyordum. Kuzey geri çekilerek yere düşen ikizini kaldırdı. Güney onun yardımıyla ayağa kalkarak Kuzey haricinde her yere bakarak trip atmaya çalışıyordu. Bir gün Akın'la aramızın böyle olmasını çok isterdim. Böylece beni her şekil de anlayan bir kardeşim olurdu.

Hep beraber salona oturmuştuk. Herkes kendi arasında sohbet etse de ben ne onlara katılıyor ne de dinliyordum. Dinleyemiyordum. Kalbimde tuhaf bir ağrı vardı. Sanki bir şey olacakmış gibi. Küçüklükten beri bende olan bir şeydi bu. Ne zaman bu şekilde hissetsem kötü bir şey oluyordu. Evin çalışanı olarak tahmin ettiğim kadını durdurarak. "Mutfak ne tarafta?" Dedim.

"Siz ne isterseniz söyleyin ben getireyim hanımım." Hanımım demesi tuhaf gelse de şuan bu durumu takmadım.

"Gerek yok sen bana tarif et." Artık konuşmakta da zorlanıyordum. Kalbimin ağrısının yanında panik yaptığım için daha kötü hissetmeye başlamıştım

Ünerler✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin