"Onur onu buraya getirmezsen, yemin ederim yazdığım tüm rezilliklerini İbrahim komutana söylerim!" diyen bir kadınla görüntülü konuşan üsteğmene göz ucuyla baktım, benim geldiğimi gördüğünde kafasını eğerek selam vermiş, oturmam için eliyle işaret etmişti.
"Ya Gökçe abla istediğin yere git şikayet et, adam benim babam artık farkında mısın?" diye konuştuğunda merakla kafamı kaldırıp bakmak istesem de etrafı inceliyordum.
Karacıların askeriyesinde neden jet var diye ilk geldiğimde sorgulasam da, daha sonra kesin cezalıdır diye düşünerek ilgilenmekten vazgeçmiştim.
Yıllardır buradaydım, jet çalmak isteyeni de ilk kez görüyordum.
"Ablacım bana bak, phantom mu onlar?" diye soran başka bir kadın sesi duyduğumda bakışlarım istemsiz üsteğmeni bulmuştu.
Gururla göğsü kabarmış, ekrana bakıyordu.
"Evet, Ispartada tanıdık komutan lazım, bunları buradan kaçırmam lazım." diye devam ettiğinde gülmeden edemedim.
Üsteğmen tanıdık komutan arıyordu..
Yani kardeşim özür dilerim ama tanıdığın maksimum rütbe ne olabilir ki?
Karşısındaki kalabalık grupla gülerek konuşmaya devam etmiş, uçağı göstermiş ardından kapatmadan önce tüm gülüşü suratında yarım kalmış gibi ekrana bakmıştı.
"Davam, dalgam, sevdam hala küs mü bana?" diye sorunca duyduğum hitapla gülesim gelmişti.
Davam, dalgam, sevdam ne birader..
"E sen kızın 9 aylık hamile olmasını düşünmeden göreve gidersen, bir zahmet küser.." diye konuşan bir erkek sesiyle kafamı kaldırdım.
Görevden sonra evine gidecekken, beni bırakmak için Isparta'ya gelmişti.
"DAAYYYYYIIIII" diye çığlık atan kız çocuğu sesi bulunduğumuz ortamda yankılandığında yüzümde kocaman bir gülümseme olmuştu.
Karşımdaki üsteğmenin belli ki sevgi dolu, kocaman bir ailesi vardı.
"Yiğit?" diye seslenen Ela ile aniden arkama dönmüştüm.
Kapıda tüm güzelliğiyle durmuş, bordo beresini yan yatırmış, üzerine kalıp gibi oturan kamuflajı ile bana bakıyordu.
Sevgi dolu kocaman aileyi biz de yapardık..
Ayağa kalkıp Ela'ya doğru yürümeye başladığımda yerinden bir adım dahi ne ilerlemiş, ne de geriye gitmişti.
Yanına yaklaşıp, şakağından öptüğümde arkadan öksürük sesi gelmişti.
"Kardeşim şu an yanında olan var, olmayan var.." dedikten sonra alaycı bakışlarıyla bize bakmaya başlayan üsteğmen yanımıza adımlamaya başlamıştı.
"Söyleyin o geri zekalıya, hallediyorum ben. Üç uçak inişi için kuleyle irtibata geçsin." Diyen bir kadın sesiyle Ela da ben de geriye dönmüş, üsteğmene bakmaya başlamıştık.
"TAMAM DAVAM, DALGAM, SEVDAM!" diye heyecanla bağırdıktan sonra gülerek bize bakmaya başlamıştı.
"Hadi gidelim açım ben, yemek yemem lazım!" dediğinde gülerek cebimdeki altını çıkarıp Ela'ya uzattım.
"Bunu düğün için verirsin." diye fısıldadığımda kahkaha atmıştı.
İnsan içinde bu kadar güzel gülmeseydi, her şey daha kolay olabilirdi.
"Bu ne, bana mı aldınız?" diyerek Ela'nın elindeki kutuya uzanacakken elini havada tuttum.
"Sen hep böyle sabırsız mısın?" diye sorduğumda gülerek bana baktı.
"Vallahi tahmin bile edemezsin!" dediğinde cebimdeki diğer kutuyu çıkardım.
"Bu benden teşekkür hediyesi." dediğimde elimdeki tam altın kutusunu uzattım.
Kutuyu alıp açtıktan sonra yüzüme bakıp kahkaha attı.
"Birader sen böyle vurul arada, ben seni kurtarmaya gelirim." dediğinde omzuna Ela'dan sert bir yumruk yemişti.
"Allah korusun de!" diye bağırdığında, Üsteğmen önce benim koluma sonra Ela'nın koluna girip sanki ilkokul çocuğuymuşuz gibi bizi yürütmeye başlamıştı.
"Açım diyorum açım, yemek ısmarla.. Sonra deriz.." derken yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. "Ayrıca çocuğum olacak benim, ona da altın alın!" dediğinde Samet'e hak verdim.
Aç gözlüydü bu biraz..
-hayır Uzun Menzil'i Asuman'a çevirmeye çalışmıyorum, sadece wattyden gitmeden önce 2-3 bölüm onları ağırlamak istiyorum, bir sonraki bölümde de olacaklar. Sonra yine Ela-Yiğit takılacağız.. djjd
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzun Menzil | yarı texting
ChickLitTAMAMLANDI Yzb. Yiğit: bordodan gelen yzb. Ela? Yzb. Yiğit: ne +9054372: derdinizi alay komutanına anlatırsınız +9054372: size iyi yürüyüşler