33. Bölüm - hiç beklemediğin

17.8K 1.1K 216
                                    

"Bana bak her şey hazır değil mi?" diye heyecanla soran Yiğit'e Onur alıngan bir şekilde bakmaya başlamıştı.

"Yemin ederim alındım." diye konuşurken, bir yandan da Ela'nın çıkış yapacağı binayı sürekli olarak kontrol ediyorlar, Onur ile bir aydır üzerinde çalıştıkları evlilik teklifinin heyecanını paylaşıyorlardı.

"Dur tamam şimdi alınma, heyecanlıyım oğlum." derken kulaklıklardan Berkan'ın sesi duyulmuştu.

"8 dakika içinde kalkış gerçekleştirin, Nil ve Burak kutlama alanını hazırlamış." diye bilgi geçtiğinde Yiğit heyecanla elini kalbinin üzerine koymuştu.

"Cümlelerini hatırlıyor musun?" diye gülerek soran Gökçe ile, Yiğit'in gözleri kocaman açılmıştı.

Pek hatırladığı söylenemezdi.

"Sen konuşmaya başla, devamını hatırlamazsan ben sana mırıldanacağım." diye konuşan Atalay olmuştu.

Bahar ise hangarda, haritada rüzgar hesabı yapmaya çalışıyordu.

Onur'a havada nereye uçması gerektiğini o söyleyecekti.

"Geliyor.." diye mırıldanan Onur ile Yiğit her ne kadar gerilmemeye çalışsa da, gergindi.

Helikopter içinde aniden hareketlenenler yüzünden hafif ses çıksa da, Yiğit ve Onur öksürerek sesi bastırmıştı.

Ela ceplerine mermiler ekleyerek hızlı adımlarla yürüyordu.

"Özür dilerim yarbaylar bırakmadı beni.." derken yüzünde mahcup bir gülümseme vardı..

Vedat ve Mustafa kıza operasyon hakkında bilgi vermek istediğini söyleyerek odaya çağırmış, gençlere vakit kazandırmışlardı.

"Buyurun komutanım.." diyerek helikoptere davet eden Yiğit, daha sonra kafasındaki bordo bereyi büyük bir gururla düzelttiğinde, göz ucuyla bakan Ela gülümsemesini engelleyememişti.

"Buyurduk bordo.." diyerek helikoptere geçtiğinde kimse olmadığı için kaşlarını çatmıştı.

"Çatışmaya üç kişi mi gideceğiz?" Diye sorduğunda Onur kendinden emin bir şekilde kafasını sağa sola sallamıştı.

"Şile'de askeri üsten alacağız diğerlerini, haydi atlayın.." dedikten sonra kokpite geçmiş, tuşlara basarak motorları hızlandırmıştı.

Havalandıktan birkaç dakika sonra Onur Bahar'dan gerekli talimatları alarak ters rüzgara giriyor, helikopterin sallanmasını sağlıyordu.

Ela, Onur'un kullandığı helikoptere her zaman gönül rahatlığı ile binerdi ancak sürekli sarsıldığı için istemsiz bir biçimde gerilmişti.

"Onur, bir problem mi var?" diye sakince sorduğunda Onur kaşları çatık bir şekilde geriye bakmış, bir yandan da mırıl mırıl söyleniyordu.

"Yok." diye gergince konuşurken, Yiğit ikinci aşamaya geçtiklerinin farkındaydı.

"Bahar'ı çağırsaydın keşke, otomatik pilota alır tek götürürüm dedin ama götüremiyorsun." diye sinirle konuşan Yiğit yüzünden kaşları çatılan Ela olmuştu.

"Davam, dalgam, sevdam izinde oğlum.. Evli barklı insanlarız biz.." dedikten sonra alaycı bir şekilde geriye dönüp bakmıştı. "Ama senden hala bir atak göremiyorum.." dediğinde Yiğit rolü gereği daha çok sinirlenmeliydi ancak ne söyleyeceğini unuttuğu için boş boş Onur'a bakıyordu.

"Bende senden hala helikopteri düzgün uçurmak için bir atak göremiyorum.." diye kulağına gelen cümleyi tekrar ettiğinde, Ela'nın anlamaması için içinden dualar ediyordu.

Ancak Ela, git gide gerilen ikiliye bakıyor, kavga etmelerini istemediği için neredeyse korkuyla izliyordu.

Girdiği aile ortamının basit kavgalar yüzünden dağılmasını istemiyordu.

"Haklısın yüzbaşı, şu arka pervaneye bir bakar mısın? Galiba arka pervanede sıkıntı." diye konuşan Onur ile Yiğit kafasını sallamış, üçüncü ve son aşamaya giriş yaptıklarının farkındaydı.

Helikopterin kapısını açtığında yüzüne vuran soğuk ve sert rüzgar yüzünden gözlerini kapamak zorunda kalsa da, yüzünde minik bir gülümseme ile sakinleşmeye çalışıyordu.

Ela'dan öğrendiği saniyelik hareketlerden birini yapacaktı.

Düşmüş gibi hareket edecek, helikopterin altında bulunan tutunma panellerine tutunacaktı.

"Yiğit dikkat et, kenara tutun!" diyen Ela'nın sesini duyduğunda tam zamanı olduğunu düşünmüş, barfiks çekmekten güçlenen kolları yüzünden hiç zorlanmadan saniyelik bir hareketle helikopterin dışına çıkmıştı.

Çığlık atarak helikopterin kapısına gelip, dizlerinin üstüne çökmüş bir şekilde aşağı bakan Ela, kendisine gülerek bakan Yiğit'i görünce hissettiği duygu patlaması ile hayatında ilk kez hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı.

"Sen Bordo yüzbaşı..." diye gülerek konuşmaya başlayan Yiğit, konuşmasını unutmuştu ama aklından ne geçiyorsa onu söyleyecekti. "Beni görmeden, dağdan aşağı inerken sırtımda kilolarca yükle indirip düşmeme sebep oldun." Dediğinde Ela ilk kez duyduğu ayrıntı ile kaşlarını havaya kaldırdı.

"İtalyan çukuruna sırtımdan yediğim tekmeyle düştüm ama bunların haricinde, gözlerimin içine bakarak adımı zikrettiğin an önünde düşmenin bana hediye olduğunu anladım." dediğinde Ela gülmesini engelleyememişti.

"Devre olarak astım, bere olarak üstüm olan kadına vuruldum. Beraber devriyeler atacağımız, operasyonlara katılacağımız, yaralarımızı beraber saracağımız, vatanı beraber koruyacağımız bir ömrümüz olsun istiyorum." dedikten sonra derin bir nefes oldu. "Bu hayatı beraber yaşayalım istiyorum. Benimle evlenir misin bordo Ela?" dediğinde Ela'nın gözlerinden akan yaşlar Yiğit'e düşmüştü.

Kafasını "evet" manasında salladığında helikopterin içindeki teçhizat dolabının içinden çıkan Asuman, Gökçe, Berkan ve Atalay dörtlüsünden Gökçe yerde dizleri üzerinde oturan Ela'yı kollarından tutarak geri çekmiş, Yiğit'in tekrar helikoptere girmesi için alan açmıştı.

Yiğit içeri girer girmez kapıyı kapatan Berkan'ın ardından Yiğit Ela'nın önünde dizleri üstüne çöküp, göğsündeki cebinden kutuyu çıkarmıştı.

Kutunun kapağını açıp, Ela'nın parmağına geçirirken dörtlü çığlık atarak, askeri helikopterin içinde konfeti patlatmış, Ela etrafında olanlara şok içinde yüzünde kocaman bir gülümseme ile bakıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kutunun kapağını açıp, Ela'nın parmağına geçirirken dörtlü çığlık atarak, askeri helikopterin içinde konfeti patlatmış, Ela etrafında olanlara şok içinde yüzünde kocaman bir gülümseme ile bakıyordu.

Onur rotasını Burak'ın bankasının pistine çevirmiş, bankanın toplantı salonuna kurulan kutlama yemeğine gidiyordu.

Çünkü bu işler, Nil'in dediği gibi hiç beklemediğimiz anlarda gerçekleşiyordu.

Bir yerlerde sürekli büyüyen ve güçlenen Çelik Kanatlar Ekibi, mutluluğa uçmaktan vazgeçmiyordu.

Bugüne kadar yazdıklarımı okuyan, güzel yorumlarını eksik etmeyen herkese çok teşekkür ederim.

cdblackops left the chat

sizi seviyorum 💙

Uzun Menzil | yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin