İki elim de tamamen dolu olduğu için zile tekme attığımda biraz sert gitmiş olacak ki tuş takılı kalmış, kuş sesi olan kapı zili, sanki kuşun canına kast ediyorum gibi çalıyordu.
"Geeeelldiimmm, patlama!" diyen Yiğit'i duyduğumda, yüzüme sevimli bir gülümseme kondurmaya çalıştım.
"Komutanım?" derken tek kaşı havaya kalkmıştı.
Market alışverişini biraz hızlı yaptım yüzbaşı, ne olur yüzüme bakmayı bırak artık.
Yamuk yumuk güldüğüme emindim, çünkü sevimlilik bana bayağı uzak bir kavramdı.
Kapı açıldığında sinirle çattığı kaşlarını bir anda düzelttikten sadece bir saniye sonra tekrar çatmış, zil tuşuna baktığında ne olduğunu anlamıştı.
İşaret parmağını tuşa bastırmış, sonunda kuşu susturmuştu.
Ben hala, yüzümde çene kaslarımı zonklatan gülümsemem ile Yiğit'e bakıyordum.
"Hoş geldin." derken sesi o kadar komik çıkmıştı ki, gerçekten gülesim gelmişti.
Soruyla karışık olan ses tonu komikti işte..
Bende bir terslik yoktu..
Bana hesap sormaya gücü yetmiyordu ama yine de sorgulamaktan vazgeçemiyordu.
"Hoş buldum, hadi ilaçlarını al gel, bana geçelim." Dediğim an, neden önce poşetleri kendi evime bırakıp sonrasında Yiğit'e gelmediğimi sorgulamak istemiştim.
Hayır Ela, hayır kızım.
Yapma be kızım bunu kendine, yapma işte..
Bakışları benim kapıma değdikten hemen sonra bana dönmüştü.
"Yanlış anlamazsan, burada daha rahat ederiz." derken kafasını yavaşça koridora doğru eğmiş, kendi evini göstermişti.
Ya ben gerçekten bu iki metrelik adama acımıştım, ya da dağınık saçları kırışmış tshirtü ile tatlı duruyordu, o yüzden reddetmek içimden gelmemişti..
Biraz realist davranayım mı?
Bence gerek yok, boş verelim gitsin.
"Yok, sen nerede rahat olacaksan.." dedikten sonra botlarımı çıkarmak için poşetleri girişe koyup bağcıklarıma yönelmiştim ki, poşetleri kaldırmak istediğini gördüğümde sadece kafamı hafifçe kaldırıp bakmam elini poşetlerden çekmesine yeterli olmuştu.
Bakışlarımdan çekiniyordu..
Botlarımı seri bir şekilde çıkarıp içeri girdiğimde yerdeki poşetleri almış, tam yanından geçecekken durup kafamı kaldırmıştım.
Gerçekten seni vurması çok kolay olur be yüzbaşı, bu boy neyin nesi Allah aşkına..
Ben bir süre yüzüne baktığımda, arkasındaki aynaya dönüp yüzüne bakmış, sonra tekrar bana dönmüştü..
Neye baktığımı anlamaya çalışıyordu.
Bende bilmiyorum ki..
"Hadi bakalım, sen geç yat.." dedikten sonra mutfağına girdiğimde bu sefer tezgahta silah görmemenin mutluluğu ile hafifçe gülümsedim.
Az önce yat dememişim gibi, peşimden gelip mutfağındaki köşe takımına oturmuştu.
"Ne yapacaksın bakalım bize.." derken yüzündeki gülümseme o kadar serseriydi ki, neden bilmiyorum yüzüne tokat atarak dağıtmak istemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzun Menzil | yarı texting
Literatura FemininaTAMAMLANDI Yzb. Yiğit: bordodan gelen yzb. Ela? Yzb. Yiğit: ne +9054372: derdinizi alay komutanına anlatırsınız +9054372: size iyi yürüyüşler