14. Bölüm

186 34 39
                                    


DÖRT AY

"Hyung. Bu pazar gelebilecek misin?" Yoongi bir gün onu ofisinde ziyaret etmiş ve Seul'deki özel performansına bir VIP bilet vermişti. Yoongi'nin ajansı 'ailevi meseleler' nedeniyle süresiz olarak izne ayrılacak olan Yoongi'nin son performansı olduğunu bildirmişti bunun.

Sekiz ay çoktan geçmişti ve her şey yüksek ateşliyken görülen bir rüya gibi hissettiriyordu. Seokjin yılın her gününü, saatini, dakikasını Yoongi ile geçirmişti. Ancak nasıl oluyorsa, sıkılmamıştı. Nasıl oluyorsa, daha ziyade zamana karşı yarışıyormuş gibi hissediyordu. Nasıl oluyorsa, çok daha zor, çok daha acı ve çok daha can yakıcıydı. Zaman geçiyordu ve geriye çok fazla bir şey kalmamıştı. Bu nedenle evet dedi, heyecanlı bir şekilde başını aşağı yukarı salladı, oturduğu yerden kalktı ve Yoongi'nin ceketinin yakalarından tuttu onu kendinden geçercesine öpmek için.

"Tabii ki Yoongi-ah." dedi Seokjin dudakları Yoongi'nin dudaklarından yalnızca birkaç santim ötede. "Senin için her şeyi yaparım, bunu biliyorsun."

Yoongi'nin illüstrasyon kitabında işaretlediği doksan iki tane şeyin seksen tanesini yapmışlardı şimdiden. Muhtemelen yapamayacakları tek şey kışla ilgili olanlardı çünkü kar bu şehre nadiren uğrardı ve ikisi de son aylarda gitgide yoğunlaşan programları nedeniyle kayak tatiline gidecek lükse sahip olamamışlardı. Yoongi konseri için prova yapıyordu ve Seokjin ise ameliyattan önce ve ameliyattan sonra olmak üzere işe yarayabilecek her şeyi araştırmakla meşguldü, tüm bunları Yoongi için yapıyordu.

Yoongi ona bıçak altına yatmak istemediğini söylemişti. Seokjin bu konuyu ona nasıl açacağını hala düşünüyordu.

"Tüm bu yaptıkların için teşekkürler hyung." dedi Yoongi öpüşmeleri son bulunca. "Benim için anlamı büyük."

"Bunu sana acıdığım için yapmıyorum tamam mı?" dedi Seokjin yoğun bakışlar taşıyan gözlerini Yoongi ile buluştururken. Bu söylediğinde samimi olduğunu anlatmaya yetecek kadar sert ve bu sözlerin Yoongi'nin iyi olmasına geri kalan her şeyden daha çok öncelik verdiği bir yerden geldiğini onun da anlamasına yetecek kadar yumuşak.

Tam olarak hangi noktada 'sahte ilişki' dolapları bulanık bir hal almıştı? Seokjin bilmiyordu. Ancak ona göre ilişkileri artık sahte değildi. Ona göre her şey çoktan gerçekti.

"Biliyorum." dedi Yoongi yumuşak bir şekilde gülümseyerek. Bir elini kaldırıp Seokjin'in yüzünü kavradı. "Biliyorum hyung. Bu yüzden sana minnettarım."

Seokjin yüzünü bu dokunuşa yasladı, Yoongi'nin teninin kendi teni üzerinde nasıl hissettirdiğini, teninin yumuşaklığını, arkasında gizli hisleri aklına kazımaya çalıştı Korkuyordu. Gerçekten korkuyordu. Zamana karşı yarışıyordu ve Yoongi ile ilgili her şeyi bir kez daha hissedecek zamanının kalmadığını düşünmek istemiyordu. Ne zaman hoşlandığı şeylerle ilgili konuşsa parlayan gözlerini, gülüşünün sesini duymayı, yaptığı yemeklerin tadına bakmayı, geceleri ateşli, tutkulu ve tehlikeli bir şey yaparken sınıra gelene dek bedenini bedeninde hissetmeyi.

Henüz buna veda etmek istemiyordu. Hiçbir zaman istememişti.

***

Pazar günü hızlıca gelmişti ve Seokjin kendini şimdiden kalabalığın içinde ve Yoongi'nin akılalmaz ve sihirli performansını ayakta alkışlarken bulmuştu. Kalabalık coşkuluydu, bazıları ağlamıştı Yoongi son derece etkileyici, insanın tüylerini diken diken eden, rüya gibi performansından sonra. Performansı Franz Liszt'in, Love Dream olarak çevrilen Lebersträume isimli eserinin kendi yorumundan oluşuyordu. Bu performans Seokjin'e sanki ruhani bir pusa sahip olan ve içinde ekru, deniz salyangozu ve su yeşilinin ışıltılı bir şekilde dans ettiği yumuşak bir pembe kuvarza sarınmış gibi hissettirmişti.

Painite Sorrel | YOONJIN (Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin