2

554 45 14
                                    

Robert Laura'yı da alarak evden çıktığında Talia, Derek ve küçük misafir baş başa kaldı. Talia onlarla oyun oynamak için yere oturduğunda Mieczslaw'ı da kucağına oturttu. Fakat, Derek oyuna bir türlü adapte olamamıştı. Yaptığı tek şey çocuğun kahverengilerine ve ağzından çekmediği eline bakmaktı. Tabi bir yandan kulakları onun gülüşüyle mest oluyordu.

"Oynamak istemiyor musun annem?"

Derek kafasını iki yana salladı ve emekleyerek Mieczslaw'ın ağzına sokmadığı elini tuttu. Onun güzel kokulu yanağına bir öpücük bıraktığında Talia oğlunun saçını okşadı. "Ben de tutmak istiroyum"

"İstiyorum"

Derek kelimeyi yanlış söylediğini anlayıp kaşlarını çattı "İstiroyum" diyerek kendini yenilediğinde Talia gülümsedi.

"Tut bakalım ama sıkma tamam mı?"

Derek kafasını salladı ve Mieczslaw'ı kucağına alıp alnına da bir öpücük bıraktı. Onun yumuşacık saçları burnunda değdiğinde kokusunu içine çekti. Temiz kokuyordu. Ne koktuğunu anlamasa da çok temizdi.

Talia onların fotoğrafını çektiğinde onları yalnız bıraktı ve kek yapmak için mutfağa girdi. Yılbaşı gecesiydi bugün. Beacon Hills'e çok kar yağmıştı. Hatta haberler kar fırtınalarını beklemelerini söylemişti. Fakat bugün her yer mükemmel bir enerjiye sahipti. Hale malikhanesinde de Laura sayesinde küçük bir yılbaşı ağacı vardı. Ağacı akşam süsleyeceklerini söyleyip Laura'yı okula gitmeye zar zor ikna etmişlerdi.

Derek küçük bebeği yere yatırıp üzerine eğildi ve yumuşak yanaklara tekrar tekrar öpücükler bıraktı. Elini karnında gezdirip onu gıdıklamaya başladığında Mieczslaw'ın neşeli mırıltıları yerini kahkahalara bıraktı. Ağzına soktuğu eli Derek'in yanağına değdiğinde ise her şey değişti. Derek nefret ederdi böyle şeylerden.

"Ah, hayır" diye mırıldandı. Koşarak yukarı çıktı ve yanağını köpükleyerek yıkadı. Küçük çocuk ise neler olduğunu anlamadan halıda yüz üstü döndü ve emekleyerek ortada ki sehpaya kadar gitti. Kafasını vurmak üzereyken ise Derek onu sıkıca tutup koltuğa bıraktı. Mieczslaw'da aldığı darbeyle ağlamaya başladı.

"Derek!"

Derek hızla ellerini bebekten çekti ve teslim oluyormuş gibi havaya kaldırdı. "Ben bir şey yapmadım anne"

"Durup dururken mi ağlıyor o zaman?"

"Kafasını çarpıyordu!"

"Bağırma bana"

"Ama ama anne"

Talia Mieczslaw'ı kucağına aldı ve onu sakinleştirip koltuğa bıraktı. Yastıklarla etrafına bir barikat kurup Derek'e döndü.

"Bebeğim seni de seviyorum onu da tamam mı? Ona bunu yapamazsın"

"Ama ben bir şey yapmadım ki. Kafasını vurmasın diye onu çektim"

Talia ona inandığını belirtmek için kafasını yavaşça salladı ve oğluna sarıldı. Herhangi bir kıskançlık kokusu almıyordu ama yine de oğlunun bir şekilde Mieczslaw'la iyi geçinemeyeceğini sezinlemişti.

"Lütfen Derek, sadece... sana çizgi film açayım tamam mı"

Derek kafasını salladı ve annesinin televizyonu açmasını bekledi. Sevdiklerinden biri çıktığında sessizce zümrütlerini televizyona dikti. Çocuğa dokunmayacaktı.
------

Birkaç saat sonra annesi eve leziz yemek kokuları yayıp yanına oturduğunda göğsüne yaslandı. Talia Mieczslaw'ı kucağına alıp yanağını öptüğünde "Annem" diye mırıldandı. Derek ise kırılmış bir şekilde ayağa kalktı.

"Benimde annemsin değil mi?"

Talia bebeği tek bacağına oturtup saçını arkaya attı ve kafasını salladı. "Tabii ki senin annenim Derek"

Derek tekrar koltuğa oturduğunda annesinin bacağına yattı ve kumandayı dişledi. Mieczslaw'ın elleri Derek'in yanaklarını sıktığında ise Derek gülümseyerek kafasını çevirip kendisinden çokça küçük ellere birer öpücük bıraktı.

"Derek diyebilir mi?"

"O daha çok küçük"

Derek omuz silkip bebeğin tam karşısında durdu. "De-rek" diye hecelediğinde birkaç anlamsız mırıldanma dışında bir şey alamadı. (Söyle bakalım aptal balık)

"Hadi ama Mi. Çok zor değil. Ya ismim Alexander olsaydı?"

Talia oğluna gülerken Derek ismini tekrar tekrar söyledi. Bu bebeğin ilk kelimesi Derek olmazsa kendini kötü hissederdi. O kadar emek vermişti.

"De... Anne ismimi unuttum!"

Derek iki elini birden yanağına koyduğunda Talia gülümseyerek oğluna katıldı ve Mieczslaw'a ismi öğretmek için uzun bir süre boyunca dil döktü.

Mieczslaw gülümseyerek elini Talia'nın saçlarına attı ve "De" diye mırıldandı. Derek sevinçle havaya zıplarken annesi de yeşil gözlerini kısarak gülümsedi. "De"

"Dede mi diyor o?"

"Rek" diyerek onu tamamladı yeşil gözlü çocuk. Mieczslaw ise şaşkınca ona bakıyordu. Kafasını arkaya atıp tekrar "De" dedi. Uzun bir duraksamadan sonra ise elleriyle ayaklarını tutarak "rek" dedi. Bağırmaya başladığında Derek kulaklarını kapadı. Beyninde yankılanmıştı bebeğin sesi.

"Derek! Derek! Derek!"

Derek ve Talia şaşkınca birbirlerine baktığında Derek gülümsedi. "Anneee!! Derek dedi"
------

Akşam olduğunda Robert ve Laura eve girdi ve evde ki mükemmel iştah açıcı kokuyu içlerine çektiler. "Talia" diye seslendi Robert. Eşini küçük bebekle ve oğluyla gördüğünde Derek'i kucağına aldı ve eşinin alnına bir öpücük bıraktı. "Nasıl geçti bakalım günün Derek"

"Mieczslaw'a Derek demeyi öğrettim baba"

Robert oğluna da bir öpücük bırakıp kucağından indirdi ve onun adına sevindiğini söyleyip elini yıkamak adına yukarı çıktı. Laura'da annesine zorla aldırdığı elbiseyi giydi. Ona göre yılbaşları çok önemliydi.

Derek annesine masayı hazırlamasına yardım etti ve içerde deli gibi onun ismini çığıran Mieczslaw'ı yok saydı.

Sonunda hepsi masaya oturduğunda Talia eliyle masayı gösterdi. "Bakmayı kesin ve yiyin"

Onlar yemek yerken Mieczslaw'da salonda yatıyordu.
------

"10 saniye" diye bağırdı Laura. Fakat, Robert onun elini ağzıyla kapatıp koltukta uyuyan çocukları gösterdi. Derek Mieczslaw'a sarılmış, üzerlerine de battaniyeyi çekmiş rahat bir uykuya dalmıştı.

"3-2-1" Laura fısıldayarak geri sayımı bitirdiğinde üçününde gözü çocuklara döndü.

Bilirsiniz efsaneyi; Yılbaşına nasıl girerseniz tüm yılınız öyle geçerdi.


Bir Varmış Bir YokmuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin