Stiles gözlerini ikinci defa açtığında gözleri saate takıldı. 11.37...Mırıldanarak Derek'in yatağında diğer tarafa döndü ve onu izlemek istedi fakat sabah gördüğü bedeni yanında göremedi.
"Derek?" Diye mırıldandı fakat Derek ses vermedi. Duymaması imkansızdı. Stiles her ne kadar bundan inanılmaz nefret etse de Derek bir kurttu ve lanet olasıca güçlerinin içinde süper duyma gücü de vardı.
Tekrar "Derek" diye seslendi fakat yine bir ses gelmedi. Çabucak ayağa kalktı ve merdivenlere ilerledi. Gözleri karardığında ise kendini durdurmak zorunda kaldı ve bir süre bekleyerek gözlerinin önünde ki siyah perdenin geçmesini bekledi. Merdivenler tekrar görüş alanına girdiğinde de basamakları ikişer ikişer inip koltukta duran telefonuna sarıldı.
Pezevenk ismine tıklayıp kulağına götürdü ve birkaç bip sesinden sonra Derek'in kendi ismini seslendiği sesini duymayı bekledi ama sonunda duyduğu tek ses Ben Derek meşgulüm İşte diyen sesiydi.
"Neyle meşgulsün Hale" diye mırıldandı Stiles. Dış kapıya doğru kararlı adımlar atamaya başladı fakat birden geri dönerek merdivenlere doğru yürüdü. Talia'nın ismini de tuşlayıp kulağına götürdü ve telefon tek bip sesinden sonra açıldı.
"Stiles?"
"Derek orada mı?"
"Hayır? Seninle değil mi?"
"Anne benimle olsa sorar mıyım. Ulaşamıyorum ona ve saat yedi gibi buradaydı"
"Tamam merak etme tatlım birazdan gelir zaten"
"Pekala bekliyorum o zaman"
Telefon kapandığında Stiles kendini bir koltuğa bırakarak Derek'i beklemeye başladı. On dakika sonra sıkılıp televizyonu açtı ve bacağını titreterek hafta sonu programlarından birini izlemeye daldı. Bir saat sonra program bittiğinde Stiles tek eliyle yüzünü sıvazladı ve tekrar telefonunu alarak Derek'in ismini tuşladı.
Ben Derek meşgülüm işte
"İki saat oldu gerizekalı ne işin var?"
Sinirle telefonu koltuğa bıraktı ve üzerine tişört, pantolon geçirip koşarak dışarı çıktı. Ağaçlı yoldan koşarak ilerlerken aniden karşısına çıkan bedenle yavaşlamak zorunda kaldı. Şu an önüne geçen her şeyi parçalayabileceğine inanıyordu.
"Affedersin" dedi karşısında ki soluk benizli kehribar gözlü adam. Onun kehribarları kendisininkinden daha parlaktı ve Stiles kaşlarını çatıp gözlerini kısmak zorunda kalmıştı.
"Beacon Hills'i ararken kayboldum da acaba bir bilgin var mı?"
"Ben...Yani aslında Beacon Hills buradan 50 km uzakta. Yanlış gelmiş olmalısın"
"Oh" diye mırıldandı, ellerini ensesinde dolandırırken. "Acaba ne taraftan..."
Stiles eliyle adamın arkasını gösterdi ve "bu taraftan diyerek sözünü kesti. "Dümdüz gideceksin ve tabelayı göreceksin. Seni daha önce buralarda görmedim. Sen?"
"Edward" dedi adam gülümseyerek. Stiles o an dikkatlice onu süzdü ve çok güzel olduğunu farketti. Hayır ondan etkilenmemişti ama bir insan İçin fazla doğaüstü görünüyordu.
"Stiles?"
Stiles biraz geri çekilip Edward'ın arkasından sesin geldiği yöne baktı. Derek kendinden emin adımlarla ilerliyordu ve o sinirli görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Varmış Bir Yokmuş
Hayran KurguGecenin geç saatlerinde birinde Noah, bebeğini korumak için bir ormana bırakmak zorunda kalır. İçten içe oğlunun kurtlara yem olmasından korksa da Dünya iyi bir yer değildir onlar için. Fakat Noah nerden bilebilirdi ki kurtların lideri minik bebeğe...