10

340 28 0
                                    

Derek sabah uyandığında burnuna dolan mükemmel kokuyla çabucak doğruldu. Aşağıdan Stiles'ın mırıldandığı şarkıyı ve kızarma seslerini duyuyordu. Yavaşça ayağa kalkarak yüzünü yıkadı ve üzerini umursamadan aşağı indi. Stiles bir tavada sosis kızartıyor, bir yandan da ekmek kızartma makinesinin içinde ki ekmeği bekliyordu. Derek'i gördüğünde önce gözleri çıplak vücudunda dolandı ve hemen ardından yüzüne baktı.

Yeni uyandığında yeşilleri hep daha parlak ve açık bir renkte olurdu. Yüzünde yastık izi de eksik olmazdı çünkü Derek put gibi uyurdu hareket etmezdi, kolunun uyuşmasına göz yumarak kolunu yastığın altından kafasına destek yapardı. Hep yumuşak yastıkla uyurdu. Severdi çünkü yüzünün bir yastığa gömülüp yok olmasını. Üstünde bir şey olmadan uyurdu mevsim farketmeksizin. Yorganı sadece beline kadar çeker, uyandığında ise ağzına kadar örtülü olurdu çünkü Stiles onun kurt olup vücut ısısını koruyabildiğini bilmesine rağmen her gece örterdi üstünü.

"Stiles?"

Genç adam ismini söyleyen sesle kafasını iki yana salladı ve gözlerini Karşısında dikilen adamdan ayırdı. "Bana şöyle seslenme dedim" diyerek onu tersledi.

"O adamın evinde Stiles benim ismim dedin ama hem sana bu ismi ben koydum" diyerek duruşunu dikleştirdi Derek

"Sinirliydim çünkü. Bana bakamıyorlarsa hiç bir çocuğa bakmamaları gerekiyordu. Oraya gittiğimde ağlayarak sarılmaları, benden af dilemeleri gerekiyordu. Çünkü ben bunları hak etmedim"

Derek gözlerini yere indirdi ve o an ilk defa Stiles'ın yaşadıkları İçin kendisi pişman oldu. Onun İçin üzüldü. Yavaşça ona yaklaştı fakat Stiles tabak almak İçin arkasını döndüğünde bir süre yüzü tezgaha dönük kaldı. Sanki o bir dakika da mantıklı kararlar alıp her şeyi düzeltecekti.

"Beni hak etmediğin doğrudur ama ben senin ailenim Stiles"

İlk cümlesine karşı Stiles burnundan gülmeye benzer bir ses çıkarıp önüne döndü. Şimdi Derek'le arasında ki mesafe bir karışı bile geçmezdi.

"Seni seviyorum Derek" diye mırıldandı. İçinde çok farklı anlamlar vardı. Derek'in anlamasını bekledi ama Derek gülümseyerek kafasını salladı. "Bende seni seviyorum gerizekalı"

Stiles tekrar gülümseyip sosisleri tabağa koydu ve ardından da tabağı masaya yerleştirdi.

"Masaya oturarak bize şeref verecek misin yoksa ayakta da halledebilir misin?"

Derek cevap vermeden yerine oturduğunda çatalını eline aldı ve masadakilere baktı. Gözleri şaşkınlıkla Stiles'a çıktığında ağızı dolu halde kahvesini içmeye çalışan bir çocuk gördü.

"Neden annem yemek yapma işini sana vermiyo ki?"

"Çoğunu ben yapıyorum zaten?"

Derek kaşlarını çatıp kafasını omzuna doğru yatırsa da bu konu üzerinde daha fazla durmadan yemeğini yedi.

İkisi masayı kaldırdığında televizyonun karşısında ki koltuğa oturmuş, yan yana oturuyorlardı. "Claudia için yapabileceğim bir şey var mıdır Derek?"

Derek kafasını iki yana salladı. "Ne olacak senin bu hep iyiliğe çalışan kalbin. Sen yokken yaşamışlar Stiles. Sen yokken bir çocuk yapmışlar. Sen yokken... Yoktun Stiles. Onların evinde değildin, onların oğlu değildin, onların umrunda bile değildin. Neden onlar İçin bir şey yapasın ki. O adam düşünmemiş midir neler yapabileceğini"

"Asıl sen neden bu kadar kötüsün? Aynı şey değil. Kadın ölmek üzere"

Derek omuzlarını silkerek umrunda olmadığını belirtti. Bu onların cehennemiydi, cezasıydı, küçük ve günahsız bir çocuğu bırakmanın cezasıydı. Her ceza çekilmeliydi. Derek'e göre ettiklerini buluyorlardı. Onlara beslediği saf nefretin önüne hiçbir şey geçemezdi.

Bir Varmış Bir YokmuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin