Stiles gülümseyerek kendisinden çok daha küçük olan kıza baktı. "Merhaba" dedi yere çöküp kızla aynı hizaya geldi. "Noah burda mı?"
Kız kafasını sallayarak içeriye çevirdi kafasını. "Babaaa! Bir abi seni soruyor"
Stiles bu kızla kardeş olduğunu o an fark etti. Kendisine bakamıyor ama başka bir çocuğa bakabiliyor muydu?
Noah kapıya çıktığında Stiles elini uzattı. "Merhaba"
"Sen..."
"Evet. Mieczslaw. Sanırım tanışma vaktimiz geldi de geçiyor hm?"
Noah kafasını sallayarak içeriyi gösterdi. "Geçin içeri"
Stiles ve Derek içeri geçip koltuklara yerleştiler ve sakince Noah'ı beklediler.
"Nerden buldun burayı" diye sordu Noah kucağına o kızı da oturtarak tekli koltuğa oturduğunda.
"Bilmiyorum" dedi Stiles "sadece gerçekten beni neden bıraktığını öğrenmek istedim"
"Çok zor durumdaydık Mieczslaw. Cidden çok zordu. Seni isteyerek bırakmadım"
"Zor durumdayken çocuk eksikliği çekip bir daha mı yapmaya karar verdiniz?" Stiles titreyen sesiyle devam etti. "Anlamıyorum baba. Bir tek ben varken mi zordu durumunuz. Neden beni özlemediniz?"
"Mieczslaw..."
"Ben o değilim...Stiles benim ismim"
Noah kızını yere bıraktı ve yukarı çıkmasını söylerken Stiles'tan gözlerini bir an olsun ayırmadı. Derek'te kolunu kardeşinin sırtında gezdirerek yanında olduğunu hissettiriyordu.
"Özür dileriz Mieczslaw"
"Claudia aşağı bile gelmeyecek kadar mı istememiş beni"
"Oğlum..."
"Senden bir baba şefkati göremiyorsam bu oğlun olduğumu mu gösterir?"
"O çok hasta"
Stiles kaşlarını kaldırıp kafasını anlamadığını belirten bir şekilde sağa yatırdı. "Nasıl hasta?"
"Hep hastaydı ama son yıllarda daha da ilerledi. Onun sadece bir yılı kaldı"
"Ne diyorsun sen ya"
Noah dolu gözlerini sildi ve yukarıyı gösterdi. "Konuşamıyor, dinleyemiyor..."
"Göreyim mi"
Noah kafasını salladığında Stiles merdivenleri tırmandı ve odaya girdi. Annesi yatakta yatıyor, oldukça yüksek sesle nefes alıyordu. Stiles her ne kadar kızgın olsa da usulca güzel kadına yaklaştı. Annesine benziyordu Stiles.
Elimi tuttu ve dizlerini yere koydu. "A-anne?"
Claudia elinde hissettiği baskıyla gözlerini açtı ve gülümsedi. Hemen tanımıştı oğlunu.
--------Stiles ve Derek eve döndüklerinde Derek kardeşini izliyor, Stiles ise orta sehpanın etrafında dönüp dönüyordu.
"Stiles başımı döndürüyorsun"
"Hâlâ anlamıyorum Derek. Tamam annem için olmamış olabilir ama bir kere mi demediler...B-benim bir çocuğum vardı diye"
Stiles Derek'in yanına oturduğunda ağlamaya başladı. "Neden merak etmediler Derek"
Derek ona ne diyeceğini bilmiyordu. "Canım acıyor abi" dedi ve Derek'in kollarının ona dolanmasına izin verdi.
"Stiles üzülme. Yanında ben varım. Annem var babam var Laura'da var"
"Hâlâ acıyor"
Derek Stiles'ın üzerine yatıp yanağına birkaç öpücük bıraktı. "Üzülme yavrum. Ben hep buradayım"
"D-derek n-nefesimi kesiyorsun"
"Harikayım ben"
"Hayır Derek. Ciğerim..."
Derek ne yaptığını anladığında hızla kardeşinin üzerinden kalktı ve tekrar yanağına bir öpücük bıraktı. "İstediğin zaman gidebiliriz oraya. Tamam mı. Üzülme artık yavrum"
-------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Varmış Bir Yokmuş
FanfictionGecenin geç saatlerinde birinde Noah, bebeğini korumak için bir ormana bırakmak zorunda kalır. İçten içe oğlunun kurtlara yem olmasından korksa da Dünya iyi bir yer değildir onlar için. Fakat Noah nerden bilebilirdi ki kurtların lideri minik bebeğe...