12

306 24 8
                                    

Kahvaltılarını yaptıklarında Stiles'ın tek düşündüğü Edward denen adamdı. Derek ise kendine yine uğraşacak bir şey bulmuş, odasına çekilmişti. Bu basık salonda düşünceleri sanki tekrar tekrar kendini buluyordu.

Sanki perdeler birazdan rüzgar eşliğinde uçarak gelecek kendisini içine sararak yok edecekti.

Ayağa kalktı. Yavaş ve sakin adımlarla mutfağa gidip bir bardak su içti ve hemen ardından odasında dizi izleyen derek'i kontrol edip üzerini değiştirdi. Koşu İçin uygun kıyafetlerini de giydiğinde anahtarını ve su bidonunu alarak dışarı çıktı. Ağaçlı yolu takip ederek uzunca bir koşu yaptı ve yaklaşık bir buçuk saat sonra seri adımlarla eve dönmeye başladı. Bir yanda attığı adımları kontrol ediyor, bir yandan suyunu içiyor, bir yandan da hızlanan nefes alışverişlerini düzenlemek için derin derin nefes alıp veriyordu.

Bir süre sonra ağaçların arasından gelen hışırtıyı duydu ve sağını solunu kontrol edip bir şey bulamayınca bir şeylerin olmasını beklemeden tekrar koşmaya başladı. Bir ayıydı belki de ya da belki bir domuz. Tabi bu düşündüklerinin aksine küçük bir sincapta olabilirdi. Karşısına çıkan bedenle aniden durdu fakat bunun Edward olduğunu gördüğünde sert adımlarını üzerine doğru attı ve yanından geçti.

"Seni on saniyede evine bırakabilirim kırmızı başlıklı kız"

"Hadi ordan"

Arkasına bile bakmadı. Onun yüzüne bile kaldırmadı kehribarlarını. Sadece onun yanından geçip gitti ve Edward'a verdiği cevap açıkça kendini tatmin etmişti.

Bir rüzgar hissetti tüylerinin üzerinde. Evin kapısının önündeydi. Adım seslerini duyduğunda çabucak cebinde ki anahtarı çıkarıp kapıyı açtı ve kendini İçeri atıp kapıyı ardına sertçe kapattı.

"Sikik herif" dedi Derek'in öfke dolu sesi. Hemen ardından ise Stiles yanağında keskin bir acı hissetti. Ardından bir tane daha. "Bir kere beni dinle be şerefsiz" Stiles yere düştüğünde Derek nefes nefese ona baktı. Stiles ise titremeye başlayan elini yanağına koyup afallamış ve korkmuş olduğu okunan gözlerini Derek'in yeşillerine çevirdi. Ağzını açtı, bir şeyler söylemeye çalıştı ama Derek'in kendisine acımayıp dinlemeyeceğini, hatta tokatlarına devam edeceğini bildiğinden sustu.

Bir süre sonra Derek kendini yere bırakıp ellerini saçlarına geçirerek sakinleşmeye çalıştı. O sırada Stiles elini yanağına koymuş yere bakıyor, en ufak bir harekette dahi bulunmuyordu.

Derek eğilerek kardeşini usulca kucağına aldı ve salonda ki koltuğa yatırdı. Kendisi de tekli koltuğa oturup tek eliyle saçlarını karıştırdıktan sonra kendisine sırtını dönen çocuğa bakarak iç çekti.

"İyiliğin için diyorum Stiles. Sen benim için her şeyden önemlisin yerin apayrı. Ben-"

"Baksana Derek ne düşündüğün umrumda değil sadece sus ve odana git. Bana babam bile vurmadı şu ana kadar. Sen kendini ne bok sanıyorsun ki"

Stiles şaşırtıcı derece de sakindi. Bağırmıyor ya da Derek'in yaptığının hesabını da sormuyordu. Sanki Derek'e olan aşkını söylüyormuşçasına sakin ve arkası dönüktü. Yastığın, parmaklarını gezdirdikçe değişen rengine odaklanmış, suçlu bir çocuk misali onunla oynuyordu.

"İlerde anlayacaksın" dedi derek. Başka bir şey söylemedi. Stiles'a ilk defa canını gerçekten acıtacak şekilde vurmuştu. Gerçekten canını...

"Özür bari dileseydin" diye mırıldandı Stiles dolan gözleriyle. Kendisinden ve duygularından nefret ediyordu ama nefret hep kaybetmişti. En azından şu ana kadar. 

Stiles o gece koltukta uyuyakaldı. Derek ise onu kontrol ederek üstünü örttü ve alnına küçük bir öpücük bıraktı. "Her şey iyiliğin için" diye mırıldandı belki yüzüncü kez. Stiles'ın canının yanmasına dayanamazdı. Ona karşı herkese olduğundan daha korumacıydı çünkü onun hislerini biliyordu. Belki bir ergen olduğu İçin kimden hoşlanacağı konusunda zorluk çekiyordu fakat Derek bunu kötüye yormuyordu. Aralarında herhangi bir kan bağı yoktu hatta üvey kardeşi bile sayılamazdı.

Stiles'ın yüzünü inceledi bir süre. Onun kehribarları yerinde kendi yeşillerini düşündü. Anne ve babasının genlerini onun üzerinde düşündü bir süre. Belki de onu yemeli ve bir daha çıkarmamalıydı. Sevgisi çok büyüktü ama bu gerizekalı velet kendi bildiğinden şaşmıyordu.

Stiles sıkılıp üzerini açtığında Derek aceleyle tekli koltuğa oturup sinirli halini büründü. Onu affetmiş değildi. Edward'ın ismini buradaki herkes duymuştu. "Nasıl bu kadar kör olabilirsin tanrı aşkına" Elleri tekrar hırsla saçlarının arasında dolandı.
———

Stiles gözlerini açar açmaz hissettiği keskin acıyla ağzından bi inleme çıkardı. Sırtı tutulmuştu ve resmen hareket edemiyordu. Kafasını çevirerek etrafa göz attı. Yanında duran valizi gördüğünde affallamış bakışlarını tavana çevirdi ve gelen ayak seslerinin etkisiyle gözlerini yumdu.

"Günaydın Stiles. Kalk artık eve gidiyoruz"

"Neden" diye mırıldandı gözleri kapalıyken.

"Bir günlüğüne geldik zaten sanki bilmiyorsun"

"Burada kalalım Derek"

"Saçmalama kalk şurdan"

Derek bir anda Stiles'ın yanında belirdi ve Stiles sırtını umursayamadan koltukta oturur pozisyona geçti. "Tamam kalktım bile"

"Valizini topladım yemeği yedikten sonra seni eve bırakırım"

"Sen?"

"Biraz daha burada kalırım"

"Bende burda kalacağım"

Derek dolabı açarken kafasını iki yana sallayınca Stiles koşarak onun yanına gitti ve yere çöküp bacağına sarılarak hareket etmesini engelledi. "Eğer bende burda kalmazsam gün boyu bacağından çekilmem"

Derek gözlerini devirerek elindekileri güç bela masaya koydu ve Stiles'ın gözlerine bakıp, "Ben bir kurdum Stiles ve sen 78 kilosun"

"Hafif biri değilim"

Derek tek hamleyle Stiles'ı kucağına aldığında Stiles gözlerini şaşkınca açmıştı. Bu kadar kolay kaldırılabildiğini bilmiyordu. 

"Derek lütfen bende burda kalayım" dedi Stiles ayakları yere değdiğinde. "Söz veriyorum senden izin almadan camdan bile bakmam. Sadece...Biraz daha yalnız kalalım. Beraber olmak beni mutlu ediyor"

Derek gülümseyerek Stiles'a baktı ve gözlerini devirip "iyi" diye mırıldandı. "Ama benden izinsiz veya tek başına dışarı çıkarsan seni burdan tekmeyle kovarım. Elimden kimse alamaz o çok kıymetli ablan bile"

Stiles çabucak başını salladı. Odun falandı ama Derek'ten daha iyi biri yoktu bu dünyada. Bundan emindi. Ya da güzel gözlerine kanıyordu.

Bir Varmış Bir YokmuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin