9

372 31 0
                                    

Stiles küçük bir çığlık atarak arabadan indi ve ön koltuğa binerek Derek'in koltuğunu devirerek çıkmasına yardım etti. "İyi misin? Canın yandı mı? Bir şey oldu mu?"

Derek sakince cebinde ki mendille boynunu sildi ve arabasına çarpan şeye bakmak için yavaşça ilerledi. Bir yandan da kendisine tutunup titreyen çocuğu sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Derek bu bir geyik!"

Derek mendilini tekrar cebine koyarak Stiles'ın daha fazla titremeye başlayan elini sıktı.

"Tamam sakin ol ormandayız ve..."

"Sen bir geyiğe çarptın! Tanrı'm hapislerde çürüyen iki genç olacağız"

Derek gözlerini devirerek yere çöküp hıçkıra hıçkıra ağlayan çocuğun yüzünü ellerinin arasına aldı. "Bana bak. Hapis yok. Güven bana. Şimdi babamı arayacağım ve emin ol ikimizde sapasağlam eve döneceğiz. Anladın mı Stiles"

"Hı hım"

Stiles ayağa kalktığında Derek babasını aradı ve telefonu hoparlöre alıp Stiles'ın eline tutuşturdu. Birkaç bip sesinden sonra babasının sesini duyduğunda geyiği çıkarmak için uğraşırken bağırdı.

"Nerdesin baba"

"Evdeyim. Bir şey mi oldu?"

"Ben sanırım bir geyiğe çarptım. Camdan çıkmıyor ve Stiles olduğu yerde titriyor. Ona göz kulak olamıyorum!"

Birkaç ayak sesi geldi ve hemen ardından babasının güven verici sesi:

"Talia! Ben hemen geleceğim"

Kapının sertçe kapanma sesinin ardından Stiles'ın cipinin kapısının açılıp kapanma sesi geldi. Stiles elinde ki telefonda ki isme bakıyor, elinin titrememesi için diğer eliyle sıkıca tutuyordu ama bu titremesine engel olmuyordu.

"Nerdesiniz"

"Ormanın girişinden 40 dakika uzaklıkta. En uzun kavağın altında"

"Tamam ben geliyorum. Sen sakin ol ve geyiği bırakıp kardeşini sakinleştir. Anladın mı?"

"Evet. Evet görüşürüz"

Telefonun kapanmasına rağmen Stiles hâlâ telefonun ekranına bakıyor, elleri titriyordu. Öylesine korkuyordu ki bu karanlık ormanda camlarında kanı hâlâ arabanın önüne akan bir geyik varken. Derek'in kollarını kendi belinde hissettiğinde titreyen ellerini onun boynuna sardı.

"Buradayım. Sana kimse bir şey yapamaz tamam mı?"

"Korkuyorum Derek. Bu geyik seni neden görmedi. Ya sen onu nasıl görmedin? Bilerek mi atladı yoksa farları fark edecek zamanı mı olmadı. Sürüsü var mıdır yoksa tek olduğu için kendi kendine intihar mı etti?"

Derek gülerek arka kapıyı açtı. İçine girip iki battaniyeyi aldı ve geri çıktı.

"Garajın üstüne çık"

Stiles titreyerek arabanın kapalı bagajının üzerine oturdu ve omzuna bırakılan battaniyeye sıkıca sarıldı. Derek ise hemen yanına oturarak sıkıca sarıldı kardeşine.

"Korkma. Ben ne zaman sana zarar gelmesine izin verdim ki?"

Stiles ona hak verircesine kafasını salladı ve battaniyenin bir ucunu Derek'e uzattı. "Omzunda yatabilir miyim?"

Derek usulca kafasını salladı ve kolunu Stiles'ın omzuna doladı. Kehribar gözlü çocuk öylesine ağlamıştı ki daha Robert gelmeden uyuyakaldı. Derek ise bunu fırsat bilerek yavaşça, Stiles'ı uyandırmadan ayağa kalkarak camından hâlâ çıkamayan geyiği çekmeyi denedi ama yine de bu koca geyik arabasından asla çıkmıyordu. Hazır Stiles'ta uyuyorken pençelerini çıkardı ve dikkatlice geyiği camından çıkardı. Birkaç dakika sonra Robert'in arabası göründüğünde Stiles uzun bir çığlık atarak uyandı.

"Derek!?"

Robert koşarak Stiles'ı kollarının arasına alarak sakinleştirdi.

"Derek nerde?"

Yeşil gözlü adam elinde ki hayvanı yavaşça yolun kenarına bıraktı ve çabucak Stiles'ın yanına giderek kendisini gösterdi.

"Hadi gidelim"

Stiles kafasını sallayarak ayağa kalktı ve Robert'in arabasına bindi. Bir gün kadar kalacakları eve doğru tekrar yola çıktıklarında Robert önce arkada camdan dışarıyı seyreden Stiles'ı kontrol ettikten sonra elini yumuşakça Derek'in bacağına vurdu. "Dönerken arabanı ben alırım. Kardeşin sana emanet ve yarın dönün"

Derek anladığını belirten şekilde kafasını salladı ve vardıklarında aşağı inerek Stiles'ı bekledi. Eve nihayet girdiklerinde Stiles çabucak ışıkları açtı ve içeri girip koltuğa oturdu. Derek ise elinde valizi merdivenden çıkarmaya çalışıyordu.

"Git kahve falan koy pezevenk" diyerek Stiles'a çıkıştığında Stiles hiçbir şey söylemeden gidip kahve için su koydu. Derek'te tüm eşyaları yerleştirdikten sonra aşağı inerek masanın üzerine konulan kahvesini eline aldı.

"Derek..."

Yeşil gözlü adam kaşlarını kaldırarak Stiles'a baktı ve kafasını iki yana salladı. "Dönüştün değil mi?"

"Stiles..."

"Ben gözlerimi kapattığım için kurt oldun"

"Bu benim doğam Stiles. Ben Talia Hale'in oğluyum. Dönüşmek zorundayım"

"Ama...Bana söz vermiştin"

Derek elleriyle saçlarını karıştırarak uzun bir nefes verdi. "Üzgünüm Stiles ben sözümü tutamıyorum çünkü bunu yapmak zorundayım. Etraftaki tehlikeleri görmüyor musun? Eğer o geyiği ordan almasam bizi bir hayvana çarpmaktan suçlayacaklardı"

"Dönüştüğünde beni tanımıyorsun Derek! Kimseyi tanımıyorsun. Senin doğan dönüşmek değil öldürmek. O geyiği yedin değil mi?"

"Ne? Tanrı aşkına ne saçmalıyorsun?"

Stiles başka bir şey demeden Derek'e yaklaştı ve boynuna sarıldı. "Anlıyorum senin doğan ama Derek...Kurt olduğunda bana bağırıp saldırmaya kalkıyorsun. Gerçekten bunun farkında değil misin?"

"Yatalım mı?"

Stiles kafasını salladı ve samimi bir gülümsemeyle ayağa kalkarak odasına gitti. Çocukluklarının çoğu bu evde geçtiği için odaları belliydi. Stiles yatağa uzandığında beyaz tavana dikti kehribarlarını. Bugün olanların kısaca bir özetini geçip yavaşça gözlerini kapadı.

Derek'te üstünde ki tişörtten kurtulup altına eşofmanını giydi ve yatağına yerleşti. Stiles'ın dediklerini düşündü bir süre. Sonra da kardeşinin babasıyla aralarında ki ilişkiyi...
Stiles belki affederdi gerçek anne ve babasını ama Derek...Hayatı boyunca o şerif bozuntusunu affetmeyecekti. Hangi insan küçük bebeğini dondurucu soğuğun içine bir ciple bırakırdı ki. Bu canilikten başka bir şey değildi. Ama bir yandan Noah'a teşekkür etti Derek. Stiles'la tanışmak onun için harikaydı.

Birkaç saat sonra Derek kapıdan giren ayak sesleriyle kulaklarını kabarttı. Stiles'ın zar zor aldığı nefes alışverişlerinin sesini duyuyordu fakat ne yapacak diye bekledi. Stiles ise Derek'in ayak ucuna toplanan yorganı güzelce üzerine örtüp saçında ki küçük tozu alarak dışarı çıktı. Yarın uzun bir gün olacaktı.

Bir Varmış Bir YokmuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin